Mesajınız Var Mesajınız Var

Münhal: Esnek mesai saatlerine adapte olabilecek, gombina konusunda deneyimli, en az 3 kurultay görmüş geçirmiş, gerektiğinde her damardan nutuk atabilecek, izaz ikrama meyilli, siyasi manevra kabiliyeti yüksek, tören ve seramoniye düşkün, en az 1 kez bakanlık isteyip alamamış ama yılmamış, pazarlık yapma konusunda kendine güvenen, gereken her seçimde kendi arkadaşlarını kesebilecek ve sonra yüzlerine gülebilecek pişkinlikte, KKTC Meclis Başkanı aranıyor… Maaş dolgundur…
(Mehmet Ekin Vaiz)
 
Büyükelçi “Beyaz Ev”e çağırıyor…
Koşa koşa gidiyorlar.
Komutan, MİT falan umursamıyorlar.
“Ayıp oluyor” demiyorlar.
Villa Fırtına’ya çağırıyor bir başkası…
Yine el pençe halleri…
“Siz bizim iç işlerimize karışmayınız” diyen de olmuyor.
***
Bir kurultayda sonuncu yaptıklarını, bir ötekinde omuzlara alıyorlar.
Eğer sorarsanız, “Böyle istendi” diyorlar.
Rezil oluyorlar ve bundan yorulmuyorlar!
(Cenk Mutluyakalı)
 
Son günlerde "diyalog" kavramı da bazı kesimleri rahatsız etmeye başladı. Diyalog denince sanki tahakküme teslim olunacakmış gibi bir hava yaratılıyor. Literatüre bakanlar diyaloğun bazen "Bir direniş stratejisi olarak da kullanılabileceğini rahatlıkla görebilirler. Çatışma veya baskı koşullarında diyalog ve müzakere yöntemlerinin direniş ve değişim aracı olarak kullanılması akılcı bir yöntemdir. Bu strateji, özellikle asimetrik ilişkilerde tahakkümün kaçınılmaz olduğu durumlarda ya da baskı altındaki grupların farklı yollarla direniş göstermesi gerektiğinde öne çıkar.
Bu kavramı daha iyi anlamak için şu bileşenlere odaklanabiliriz:
Baskıcı ya da otoriter rejimler altında, doğrudan isyan veya karşı koyma sonuçsuz kalabilir. Veya tahakkümü daha da kışkırtabilir. hatta boğucu bir hale sokabilir. Bu durumda diyalog, ezilen tarafların kendi seslerini duyurabilmeleri için önemli bir alan yaratır. Özellikle iki arada bir derede olan Kıbrıslı Türkler gibi eşikteki toplumların kullanabileceği bir yöntemdir. Bu yöntem hem şu anki hami devletle, hem de potansiyel ortak için de kullanılabilir. Direnişin diyalog üzerinden yürütülmesi, müzakere yoluyla taleplerin kabul edilmesini sağlamaya çalışır. Taraflar arasında barışçıl çözümler bulunarak gerilim düşürülebilir. Diyalog, Mahatma Gandhi'nin ve Martin Luther King gibi figürlerin pasif direniş stratejilerinde önemli bir yer tutar. Zorlayıcı olmayan, ama etkili yollarla karşı tarafla iletişime geçmek, güç dengesinin değişmesine katkıda bulunabilir. Direniş her zaman açık bir çatışma şeklinde olmak zorunda değildir. Diyalog, iktidarın dilini kullanarak ya da onun içindeki çelişkileri açığa çıkararak direnişi daha görünmez, ama etkili bir hale getirebilir. Bu, Michel Foucault'nun "mikro direniş" kavramıyla da ilişkilendirilebilir.
(Mete Hatay)
 
BU ÜLKE'DE EN TEHLİKELİ HASTALIĞIN ADI.."KOLTUK" tur.
Hatırlarsınız namlunun ucunda alnına silah dayalı adama sormuşlar ; komutan kim? Sen misin diye..Ama yanında onunla ayni yola çıkan tüm arkadaşları hepsi birden sırayla " Ben" " Ben" " Ben" .....diye sesler yankılanmıştı..
Birlik, beraberlik ve BİZ olmaktı bu hareket.
AMA NEREDE O GÜNLER???
şimdi bu soruyu sorsalar emin olun hepsi de
O" diyecekler.
Ah memleketim ah...
Senin için kimse o koltuğa talip değil.
Hepsi sadece Önce BEN diyor.
MEMLEKETİM DİYEN YOK..
(Emine Sütçü)
 
“Kapital kendini asla yok etmez. Ekonomi herzaman kendini toparlar. Ama Sosyal Çürümeyi asla düzeltmezsiniz.”
Güzelim Ada’mız maalesef bu “Sosyal Çürümede” yok olma aşamasındadır. Etik değer açısından hiçbir şey kalmadı.
Tek kelime ile yazık. Hemde çok YAZIK.
(Özcan Saygı)