Rantın ve gri ekonominin her yere bulaşması, 1964'ten ve 1974'ten beri güvenli bir yere sığınmak için yerlerinden olmuş Kıbrıslı Türklerin haklarını da savunmamızı zorlaştırmaya başladı. İş insanlarının yaptığı eyleme kuzeyden daha fazla tepki geldi galiba. İnandırıcılığı açısından. Son üç beş senedir müzakerelerdeki yapıcı ve bir adım önde durma pozisyonundan uzaklaştıkça ve içi bir türlü doldurulamayan "eşit egemen" türküsünü söyleyerek hiç bir güven artırıcı önlem için bile masaya oturmayınca ve sürer durumu ise "tanınmamanın avantajları" diyerek adeta bir vurgun şenliğine dönüştürünce 2004'ten beri kazandığı moral avantajını da yitirmeye başladı Kıbrıslı Türkler. Büyük caf caflarla Maraşı açacağını ilan ederek orayı aksine bir "utanç" müzesine dönüştürmek, Kıbrıslı Türklere sempatiyle bakan Kıbrıslı Rumları bile çileden çıkarttı. Bazen o kadar arsızlık yaptık ki adeta "hem kuzeydeki mallar bizim hem de güneydeki mallar bizim" der gibi olduk.
Evet arkadaşlar, eğer yakın bir zamanda şapkaları öne koyup daha akılcı ve insani bir mülkiyet vizyonu geliştirilmezse. Kıbrıslı Türklerin başı daha çok belaya girecek gibi görünüyor. Bu tabii ki Maraş'ı Las Vegas yapacağım diyerek milletle dalga geçerek olmaz. Taşınmaz Mal Komisyonu çok önemli bir adımdı ama tek başına yeterli değildir. Daha adil ve hızlı ödemenin yanında daha fazla iadelerin yapılması kaçınılmazdır. Maraş'ın ve içindeki mülklerin eski sahiplerine iadesi gidişatı büyük oranda değiştirebilir. Bu şekilde 30 bin Kıbrıslı Rum göçmen BM kontrolünde veya başka anlaşılmış bir yönetim altında geriye dönebilir. Bunun karşılığı olarak bir şeyler de kopartılabilinir. TAbii müzakere masasına dönülebilirse. Bir türlü gerçekleştirilememiş Maronit açılımını sonunda gerçekleştirmek de en az 8-10 bin Maronit'in mallarına ulaşmasını sağlayacaktır, ayni Kormacit gibi. Mal iadesi temizlenmiş malları Kıbrıslı Türk piyasası içerisine de almak demektir. Malını alan sahipleri bu piyasada isterlerse mallarını geliştirebilecekler isterlerse de satabileceklerdir. Bundan korkmamak lazım. Zaten kuzeyde yeteri kadar çok kültürlü olduk, bazı Rum göçmenlerin evlerine dönmesinin kime zararı olacak ki? Bu tür adımlar atılmaz ve aynı terane devam ederse Kıbrıslı Türkleri çok zor günler beklemektedir. Çünkü güneydeki Türk mallarının da her geçen gün -hukuksal bir kılıf uydurularak- statüleri dönüştürülmektedir. İstimlak ve zoneing yöntemi sıkça kullanılmaktadır. Müzakereler üzerinden bu mallarla ilgili de bazı kazanımlar elde edilebilir. (Mete Hatay)
KAYIPLAR KONUSU… Tüm uğraşlara rağmen, iki bin kayıptan ancak da yarısı bulunabildi… Zaman daralıyor, umutlar azalıyor. Bilenler de bekleyenler de ölüyor. Lütfen, insanlık adına lütfen yardımcı olun; ALO 181 Kayıp Şahıslar Komitesi. Sadece onlardan geriye kalanları arıyoruz. Onlar kuyularda, gaminilerde, çukurlarda, merhametli insanların bilgi vermesini bekliyorlar. Bir mezar hakkı için…
(Mustafa Gürsel)
Daron Acemoğlu ve çalışma arkadaşlarının kazandığı Ekonomi Nobel Ödülünün gerekçesi İNSANLIK İÇİN TEHLİKE :
Birçok tehlike var.
Ama farkında olmadığımız en önemlisi AÇLIKTIR.
Küresel ısınma öyle bir artıyor ki, gıda üretimi çok hızlı bir düşüş gösteriyor.
Bunu önleyici birçok kararlar alınıyor ancak bunlar pek uygulanmıyor.
Ekim ayındayık
Sıcaklık gece 20 derece, gündüz 30 derece :
Akşam arkadaşlarla yemekteydik. Elime bir kazak aldım.
Ama, yemek bahçede ve biz kısa kollu gömleklerleyiz.
Dün köye gittim. Limon ağacı limonları dökmüş. Meyvelerin ısı farkından kabukları çatlamış , çoğu yerde ve sularıd a yok. Halbuki her 25 günde sulardık.
Ekim ayı, adı üstünde tahıl ekilecek aydır.
Bir günlük Larnaka gezimizde tarlalarda çalışan sadece bir traktör gördüm.
Arkadaşım devamlı su çektiği kuyudan, ancak bir saat su alabiliyor.
Pergama, Dikelya bölge arazısı patates deposudur. Patates ekili çok az arazi gördüm.
Bizim zeytin rekoltemiz 0/0 50 düştü.
8 bidon yağ alırdık. 4 bidon aldık. Toplayıcı arkadaşlarla bölüştük. Herhalde satında alacayık.
Evdeki ,Aydın incir ağacım, meyve yüklendi, çok sevinmiştim. Sıcaklıkların 40 üstünde olduğu günlerde hepsini döktü. 10 tane yeyemedik.
Bir arkadaşım önemli bir yatırımla, şarap ve alkollü içkiler tesisi kurdu. ÜZÜMÜ , Türkiye den ithal etti.!!
Halbuki Osmanlının Kıbrıs’ı fetih nedenlerinden biri, üzümü ve şarabıydı.
Kız kardeşim :
-Bak bu üzüm talvarına bir şeyler oldu. Hiç meyve vermedi. Yaprakları da bozuldu, dedi.
-UV ışınları yaktı.
Enflasyon para politikaları ile düşmeycek.
ÜRETİM ALARM VERİYOR.
(Yücel Dolmacı)