Son 3-4 günde yaşananlar;

1- Haspolat bölgesinde yakılarak insan öldürüldü.

2- Lefkoşa bölgesinde çırılçıplak yolda koşan erkek şahıs görüldü.

3- Girne'de amca sorumluluğuna bırakılan öz yeğenine cinsel suç işlediği iddiasıyla gözaltına alındı.

4-Mağusa-Lefkoşa yolunda seyir halinde giden araçta mastürmasyon yapanı gördük.

5- Mağusa'da oynanan futbol maçında hakeme uçan tekme atıldı. Elmacık kemiği kırıldı.

6- LDH yeni doğan yoğun bakımda çocukların mamalarına hata sonucu alkol konuldu. 1 çocuk öldü.

Hergün yeni bir olay !

Nüfusa oranla yaşananlar konusunda tarihe geçtik !

Bazı konularda ülke olarak kontrolü kaybettik !

Dilerim bundan kötülerini yaşamayık ama görünen o ki daha kötü olaylar bizleri bekler...

(Halit Dağ)

Bugün bu ülkede yeniden ve tertemiz bir sayfa açma adına nokta koyma zamanı.

Bunca olup bitenden sonra yeniden halkın sınavına girmek ve bakan olmak için yalakalıklarıyla görevde kalanların da istifa edip (olmayan şerefleriyle) gitme günüdür. Bir reçete olayında suçlu olmayan onca doktora kelepçe vurduran, sen sayın bakan bugün asıl sana kelepçe vurma günüdür. Çocuklarının durumu için soru sormak isteyen acılı aileye soru sordurmayan bir "bakan" artık "bakmayandır". Keşke ülkemi Japonlar yönetseydi, görevlerine şerefli gelip şerefli giden tek millet Japonlardır.

Daha fazla söze gerek yok sanırım.

(Emine Sütçü)

Hiç kimsenin istifa etmeyeceğini hepimiz biliyoruz…

Tarihinde hiç yok, hiç olmadı…

O yüzden bu işin osu busu, şuyu buyu yoktur…

Başbakan denen zat;

Bakanı

Müsteşarı

Müdürü

Özel Kalemi

Başıboş köpekler yine yollarda Başıboş köpekler yine yollarda

Ve her iki Başhekimi derhal görevden almalıdır…

“Başbakanım” diyorsan buyur ispatla, nokta...!!!

(Mahmut Anayasa)

Çok değil yaklaşık 1 ay önce Güney' de bir mahkum firar etti diye Rum Polis Genel Müdürü istifa etmişti. Çünkü kendi sorumluluk alanı içerisinde bu olay olmuştu. Kimse de çıkıp "bu suçu Polis Genel Müdürü mü işledi?" Sorusunu sormadı.

Bizde......?

(Ufuk Çağa)

Biraz zeytin toplayıp ömrü bizden uzun ağaçların bereketini kutlayacaktık. Ömrü bizden uzun ağaçların mükerrer bereketini. Mevsim o mevsimdi. Hasat mevsimi.

Ne var ki, yanıbaşımızda ömrümüzün tanıklık ettiği bir vasat birikmekteydi. Gözümüzün önünde, gözümüzü devirip küçümsediğimiz, gözümüzü başka yöne çevirip görmezden geldiğimiz, ama işte gün gelip bizi yutuverecek olan bir vasat. Vasatın ömrü tekdüze değil ki, kendini tekrar etmiyor, birikiyor ve kötüleşiyor. Bizi ‘bir ömür biriktiremeyecek’ noktaya getiriyor. Yaşayamayacak ve yaşatamayacak noktaya. Bir bebek ölüyor nokta.

Yıllar içinde kendimizi affede affede semirttiğimiz, kötüleşmesine izin verdiğimiz bu şeyle affı olanaksız bir yere vardık. Mevsim o mevsim. Hasat mevsimi. Yıllardır süregelen vasatın hasatındayız.

(Aliye Ummanel)