Güney Kıbrıs ile Fransa arasında yeni stratejik anlaşma hazırlığı Güney Kıbrıs ile Fransa arasında yeni stratejik anlaşma hazırlığı

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da katılımıyla Brüksel’de gerçekleşen gayrıresmi AB Dış Konular Konseyi toplantısı Rum basınının gündemindeki yerini koruyor.

AB’den kaynaklar, Rum yönetiminin “TC-AB ilişkilerinin sürecinin Kıbrıs sorunundaki ilerlemeye bağlı olduğu net söyleminde bulunduğu” gerekçesiyle “olumlu işaret aldığını” açıkladığı toplantıdaki büyük resmin aslında Türkiye Dışişleri Bakanı Fidan’ın o toplantıya 5 yıl aradan sonra ilk kez katılması olduğuna dikkat çekti.

Güney'de haftalık olarak yayımlanan Kathimerini gazetesi, gayrıresmi AB Dış Konular Konseyi toplantı salonunda konuşulanlara hakim 3 farklı AB kaynağından aldığı bilgilere dayanarak “büyük resmin çeşitli tarafların monologları, şifahi telkinler ya da Türkiye ile (Güney) Kıbrıs arasındaki her halükarda ılımlı sözlü çekişme olmadığını” yazdı.

Gazeteye konuşan AB kaynağı “büyük resim, Türk Dışişleri Bakanı’nın beş yıl sonra ilk kez, Borrell/Komisyon ortak belgesinin ve nisan ayındaki Avrupa Zirvesi'nde alınan; yeni bir uzun vadeli Türkiye-Avrupa ilişkileri inşa edilmesi kararının aktifleştirilmesine damga vuran gayrıresmi Dış Konular Konseyi’ne katılmış olmasıydı.” dedi.

Almanya’nın Kıbrıs sorununun çözülmesi gereğini BM çerçevesini işaret ederek ortaya koyma tavrının Rum yönetimi tarafından “şaşırtıcı olumlu” bulunduğuna dikkat çekilen habere göre AB kaynakları Brüksel’deki toplantıda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türkiye’ye karşı genel bir telkin eğilimi olduğunu kabul etti.

Kaynaklar “genel olarak, 14-15 üye ülke Kıbrıs sorununun çözümü konusunu gündeme getirdiğini ama bunu rica tarzında, muhtemel çözümün aranacağı zemine dair fazla detay vermeden yaptıklarını” söyledi.

Gazete bunun, toplantı sonrasında düzenlediği basın toplantısında kelimelerini dikkatle seçerek ve Pontius Pilatus gibi davranan AB Yüksek Komiseri Joseph Borrell’in anlatımıyla da ortaya konulduğunu yazdı.

Borrell’in “AB siyasi diyalog aracılığıyla çözüm bulunması iradesine” atıf yaptığını ancak çözüm zeminine dair her türlü ifadeden kaçındığına, Guterres Çerçevesi’nin geçerli olup olmadığı sorusuna da “bu tür detaylara girmedik” demekle yetindiğine işaret edildi. Borrell’in “Avrupalı dışişleri bakanlarının çoğunluğunun çözüm meselesini, her halükarda çözüm şeklini tayin etmekten kaçınarak” gündeme getirdiğini” yinelediğini ekledi.

Gazeteye göre Rum yönetimi, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Ankara’ya karşı genel bir telkin eğilimi elde etti ancak bu eğilim Borrell’in açıklamalarından ortaya çıktığı üzere “gevşek” olarak nitelendiriliyor ve Kathimerini’ye konuşan AB kaynakları çözüm şeklini tayin etmekten kaçınarak iki tarafa ve yeniden BM çerçevesine girmesi istenilen sürece göndermede bulundu.

Türkiye’nin genel telkinler almış olabileceğini ancak Hakan Fidan’ın, egemen eşit iki varlık ve Kıbrıslı Türklerin izolasyonlarına son verilmesi konusunu gündeme getirme fırsatı bulduğuna dikkat çeken gazete toplantı salonunda konuşulanları bilen bir AB kaynağının şu sözlerini aktardı:

“Dış Konular Konseyi’nin büyük resmine çeşitli tarafların monologları, ne şifahi telkinler, ne de her halükarda ılımlı olan Türkiye-Kıbrıs sözlü çekişmeleriydi. Büyük resim Türk Dışişleri Bakanı’nın beş yıl sonra ilk kez, Borrell/Komisyon ortak belgesinin ve nisan ayındaki Avrupa Zirvesi’nde alınan yeni bir uzun vdeli Türk-Avrupa ilişkileri inşa edilmesi kararının aktifleştirilmesine damgasını vuran gayrıresmi Dış Konular Konseyi’ne katılmış olmasıydı. Gayrıresmi Dış Konular Konseyi’nin projektörleri söndükten sonra kalan tek şey budur.”

Rum yönetiminin, Fidan’ın 5 yıl sonra gayrıresmi Dış Konular Konseyi’ne katılmasına, “Kıbrıs sorununa özlü hiçbir bağlantı olmadan, nisan ayındaki AB Zirvesi’nde Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in imzası ile rıza verdiğini hatırlatan gazeteye göre “bu arada perde gerisinde Brüksel ile Erdoğan hükümeti derin sulara girmeye hazırlanıyor. Halen Türk taleplerinin ‘tacı’ olan Gümrük Birliği'nin geliştirilmesini, Kıbrıs sorununa ve çözümüne hiçbir göndermede bulunmadan, hayata geçirmek için ilk adımı attılar.”

Bunun Hristodulidis hükümetinin Kıbrıs meselesi ile Türkiye Avrupa ilişkilerinin “bağlantısı” söylemi açısından geldiği anlama vurgu yapılan haberde Komisyon ile Ankara’nın Gümrük Birliği’nin geliştirilmesini en az dört kez derinlemesine görüştüğü kaydedildi. Bu görüşmelerin 8 Temmuz’da üst siyasi düzeyde olanının resmi, diğer ikisinin temmuz sonu ve ağustos başı gerçekleştiğini, odak noktasında Gümrük Birliği’nin olduğu AB Türkiye yuvarlak masa toplantısı da yapıldığını ekledi.

Haberde AB’den bir kaynağın “Gümrük Birliği’nin geliştirilmesi görüşmeleri platformunun açılığını, ilk kez gerçekleştirilen ticaret konularıyla ilgili Türkiye-AB yüksek siyasi diyaloğunun oluşturduğunu” söylediği kaydedildi. Siyasi diyaloğun, Türkiye’nin limanlarını Rum gemilerine açmayı ve Güney Kıbrıs için ek protokol’ü uygulamayı reddetmesi nedeniyle yakın zamana kadar resmen dondurulmuş olduğu ve 17-18 Nisan Zirvesi’nde alınan karar çerçevesinde ve Rum yönetiminin bilgisi dahilinde buz dolabından çıkarıldığı belirtildi.