12 EYLÜL DARBESİNİN ÜZERİNDEN 43 YIL GEÇTİ
Sevinçle kederin ayrışımında 12 Eylül darbesinin neden ve hangi gerekçelerle yapıldığına bakalım...
12 Eylül’e gelinceye kadar geçen süreçte, terörün tavan yaptığı günlerdi. Herkes can derdine düşmüştü. Sağ-sol çatışmaların nice öğrenci ve nice masum insan ölüyordu. Nerdeyse insanlar sokağa çıkmaya korkuyorlardı, bir kör kurşuna kurban giderler diye.
Otobüs durağında otobüs beklerken ne kadar masum insan ölmüştü...
Aynı apartmanda oturan insanlar, sırf dayanışma için birkaç daireye toplanıyorlardı. Korku çok büyüktü.
Bunun yanında Büyük Millet Meclisince Cumhurbaşkanı seçilemiyordu. O dönemlerde Cumhurbaşkanlarını halk değil, meclis seçiyordu. Lakin siyaset o kadar kirlenmişti ki, bir türlü Cumhurbaşkanını “sen-ben” kavgalarından seçilemiyordu.
İşte o günlerdi ki, 12 Eylül sabahı askeri darbe olmuş ve asker bütün idareyi ele geçirmiş, tüm siyasileri de bir eve kapatarak siyaset yapma yasağı getirilmişti.
O siyaset yapma yasağından kimler kimler nasibini almamıştı.
Ne Bülent Ecevit’ler, ne Necmettin Erbakan’lar, ne Doğu Perinçek’ler ve dahaları.
Askeri darbenin başında Kenan Evren vardı...
Artık idareye el koymuşlar ve insanlar artık ölmüyorlardı.
Herkes derin bir nefes almıştı. Varlıklı ve hali vakti yerinde olanlar terör nedeniyle evladını ya İngiltere, ya da Amerika’da okutmayı düşünürken birden hayat normale dönmüş ve terör toprağın altına girmişti. Dolayısı ile gençler artık Türkiye üniversitelerine başlamışlardı.
İşte o zaman insanlar “Allah razı olsun Kenan Evren ve arkadaşlarından” demeye başlamışlardı.
Sadece Kenan Evren ve arkadaşları çok büyük bir hata yapmışlardı. Birçok solcu talebeyi asmışlardı. Lakin tarih de bunun hesabını soracaktı.
Evren Paşa Anayasayı değiştirmiş, yeni Cumhurbaşkanı kendisi olmuştu. Tabii ki geçen zaman zarfında siyasi yasaklar da kalkmıştı.
Alışan can durur mu? Eski siyasiler yine mantar gibi bitmişlerdi. Bu işten en kârlı çıkan kişi de Turgut Özal oldu. Kurmuş olduğu ANAP Partisiyle pek çok yeniliklere imza attır. Liberal ekonomiyi savundu.
Yabancı sigara ve içkiler, Türkiye’ye hep kaçak giriyorlardı. Özel bu durumu da düzeltti.
Lakin Turgut Özal ve arkadaşları siyasette dişlenince, bir sürü şaibeli işler yapmaya ve yandaşlarını nemalamaya başlamışlardı.
Mesela Selim Edes’e Bafra’dan tatilköyü yapması için şahane bir arazi tahsis edilmişti. O törende ben de vardım. ANAP’tan Mesut Yılmaz gelmişti.
Daha sonra Selim Edes’in bir bankadan borç almak için yaptığı girişimde Banka müdürü ile takışmış ve banka Müdürü rüşveti kanıtlamasını istemişti.
İşte o an, Selim Edes, tarihe geçen sözlerini söylemişti.
“Rüşvetin belgesi mi olur a pezevenk?”
Sonra köprülerin altından çok sular geçti gitti. Artık Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi AKP kurulmuştu.
Bu arada bazı eski Milli Konsey üyelerinden bazılarının şaibeli işleri meydana çıktı. Demek güç ele geçince herşey olabiliyormuş.
Evren Paşa emekli olduktan sonra Bodrum’a yerleşmiş ve huzurlu bir hayat sürmeye başlamıştı. Zaman içinde 12 Eylül darbesinin demokrasiyi katlettiği ve suçsuz yere bazı gençleri astığı iddiaları yeniden gündeme gelince, Evren Paşa’yı o yaşlı haliyle mahkemeye sevketmişlerdi.
Türkiye’de artık idam kalmış, cezalar müebbete dönüştürülmüştü. Evren Paşa rahatsızlığı nedeniyle hastanede yatarken, müebbet hapse mahkum olmuştu. O bir geçmişle hesaplaşmaydı.
Evren Paşa hapse girmedi ama yaşlılık nedeniyle vefat etti.
Yani darbe ve demokrasinin katledilmesi öyle bir şey...
12 Eylül darbesinin üzerinden 43 yl geçmiş ama çok da olaylar olmuş.
Bu da bir gerçek ki, hangi ülkede olursa olsun, yapılan darbeler o ülkeyi hep geri götürmüştür. Bundan dört yıl önce de bazı sütsüz insanlar, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’ye karşı darbe düzenlenmiş ama başarısız olmuşlardır. O da Feto’nun işiydi. Allah bir kere daha darbenin yüzünü göstermesin.