13 mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı BM Genel Kurulu kararları ve önemi

<p class="MsoNoSpacing"><span>BM Genel Kurulunun 13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı

Abone Ol

BM Genel Kurulunun 13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı  kararları tamamıyla Rum tezini destekleyen kararların en önemli olanlarından biridir. Bu kararda Kıbrıs Cumhuriyeti halkından bahsedilirken Kıbrısta tek bir halk vardır denilirken Kıbrıs Türk halkı için  “azınlık” izlenimi verilmeye çalışılıyordu.

13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı  kararıyla BM Güvenlik Konseyi  1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin  , bütün ada toprakları üzerindeki egemenliği  ve  kontrol yetkisi  tekrardan vurgulanıyordu.  Alınan bu karara göre ; Kıbrıs Cumhuriyetinin  haklarının baki olduğu  ve diğer ülkelerin bu hakları ihlal etmesinden kaçınması gerektiği belirtiliyordu.

Kararda, ‘sözde işgal  kuvvetlerinin çekilmesi ,  göçmenlerin evlerine dönmesi, Kıbrıs Rum Yönetiminin  “sözde” Kıbrıs Cumhuriyeti  olarak Kıbrısın tüm toprakları üzerinde egemenlik ve kontrol hakkının bulunduğuna  işaret edilerek bu hakkın kullanılmasında tüm devletlerin Kıbrıs Rum Yönetimine destek olmaları çağrısında bulunuyordu.

Bu karar, Kıbrıs Türk halkının Adadaki varlığını ve Kıbrıs Türk halkının 1960 Kıbrıs Cumhuriyetindeki kurucu ortaklık haklarını inkar etmektedir. Bu kararla BM Genel Kurulu,  Türkiyenin garantör bir devlet olarak  uluslar arası anlaşmalara uygun olarak yapmış olduğu 1974 Barış Harekatını bir istila hareketi olarak  göstermeye  çalışmakta  ve  diğer devletlere  gayrı meşru  Rum devletini Kıbrıs Türk halkına kabul ettirilmesinde yardım çağrısı  yapılmaktadır. Bu kararda maalesef  Kıbrıs toprağının bir kısmının halen daha yabancı güçlerin elinde bulunması telin ediliyordu.

 BM almış olduğu bu kararla, bir yandan 12 Şubat 1977 ile  19 Mayıs 1979 tarihli anlaşmaları desteklerken  diğer yandan da  Kıbrıs Cumhuriyeti halkı deyimini ilk kez kullanarak  Kıbrıs sorununa  yeni bir boyut kazandırıyordu.

 BM Genel Kurulu çıkartmış olduğu bu kararla  , Kıbrıs Türk halkı sözde üniter Kıbrıs Cumhuriyeti içinde  yaşayan sıradan bir azınlık durumuna düşürülmek isteniyordu.BM Genel Kurulunun  bu hareketle esas amacı, 1974 Barış Harekatı ile özgürlüğüne ve bağımsızlığını kazanan Kıbrıs Türk halkı ve Türkiye üzerinde  baskı ortamı yaratmaktı.

Nitekim bu kararın , Kıbrıs Türk halkı üzerinde   olumsuz bir etki yapması sonucu, tüm “Kurum ve Kuruluşlar” , 20 Mayıs 1983de KTFD Başkanı Rauf Denktaşa  bağımsızlığımızı  talep eden bir muhtıra  vermişlerdi.

Bunun üzerine  KTFD Meclisi de  17 Haziran 1983de  aldığı bir kararla  bir bildiri yayınlayarak Kıbrıs Türk halkının “kendi kaderini belirleme hakkını” ilan etti. KTFD Meclisi ,Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon  hakkının göz ardı edilemeyeceğini vurgulamış ve 15 Kasım 1983de KKTCni ilan etmiştir.

Aslında BM Genel Kurulunun aldığı 13 Mayıs  1983 tarih ve  37/253 sayılı  kararı, KKTCnin ilanına yol açan  en önemli etkenlerden birisi olarak  tarihe  geçmiştir.

KTFDnin bu kararı ve de KKTCnin ilanıyla  Kıbrıs sorunu  , çok daha farklı  bir safhaya  girmiş oluyordu.Kıbrıs Türk halkının bu kararının ardından BM Güvenlik Konseyi 18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı  kararı ile KKTCnin bağımsızlık hareketi geçersiz sayılıyor ve  bunun yanında  365 ve 367 sayılı BM Güvelik Konseyi kararlarının uygulanması isteniyordu.

Bu kararla, taraflar, Kıbrıs Cumhuriyetinin  egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne  saygı gösterilmesini ve bütün devletlerden Kıbrıs Cumhuriyetinden başka bir devletini tanımamalarını  istemiştir.

Ne acı bir gerçek ki,  BM Güvenlik Konseyinin 541 sayılı kararı , 29 Mart 1984de  Avrupa Ekonomik Topluluğu tarafından da aynen kabul edilmiştir.

BM Güvenlik Konseyi, 541(1983) sayılı kararla, KKTCnin hukuki bakımdan geçersiz olduğunu iddia etse de  İngilterenin  Uluslar arası Hukuk uzmanı, Prof. Dr. Elihiu  Lauterpacht  konuya ilişkin   vermiş olduğu   mütalaada , Kıbrıslı Türklerin   ve Rumların  siyasi     baskısından  “eşit iki toplum” oldukları hususunun  altını   çizerek  Güvenlik Konseyinin bu beyanatının ve tutumunun  haksız ve yanlış olduğunu da ifade etmiştir.

BM Güvenlik Konseyi, Hukuki sorunların  Adalet Divanı tarafından  karara  bağlanmasını öngören    BM Yasasının  36. maddesi   hükmünü hiçe sayarak  , KKTCnin  ilanını hukuken  geçersiz olduğu  görüşünü beyan etmiş   ve kendini  yargı organı yerine koyarak   , usulde  ve esasta yanlış yapmıştır. Kaynak: Zaim Necatigil  , “Son 25 yılda Kıbrıs ve BM; BM Örgütünün  40. Yıl  dönümü  24 Ekim 1985, BM Türk Derneği, Ankara 1986.  Çünkü, BM Güvenlik Konseyi  her şeyden önce   yargı organı değildir.Kaynak: Laipson, 1990:6; Necatigil1995 : 130; SoyalpTamçelik, BM GKnin Kıbrısla ilgili aldığı bazı kararların  özellikleri ve  Analitik değerlendirmeleri, s.1252 (1964-1992)

Ama yine de  bu karar KKTCnin tanınmaması için ciddi bir karar değildir!

Büyük güçlerin baskılarıyla hazırlanan bir ortamda yakın gelecekte , Anastasiadisin masadan kaçmasından  8 ay sonra BM gözetiminde Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşmeler yeniden başlıyor.

Kıbrıs sorununa  bulunacak  siyasi çözüm  geçmişte Kıbrıs Türk halkının  yaşadığı acı olayları tekrar yaşatmamalıdır. Rumların Kıbrıs Türk halkına reva gördüğü mezalimi  belleklerden silmek; yaşanan acıları , çekilen sıkıntıları , can ve mal kaybını yaşanmamış saymak mümkün değildir. Muratağa, Sandallar, Atlılar, Taşkent, Türkeli ve daha nice katliamlar söz konusu iken ve toplu mezarlar varken  kimse bizden Rumlarla bir arada yaşamamızı istemesin !..

Kıbrıs sorununa Siyasi bir çözüm ararken   Kıbrıs Türk halkının  self-determinasyon ve egemenlik haklarının zarar görmeyeceği  ve anavatanımız  Türkiyenin etkin ve fiili  garantisinin  esas alınması kaçınılmaz bir olgudur.  Kıbrısta göz ardı edilemeyecek gerçekler vardır.  32 yıldan beri yaşayan bağımsız ve egemen bir KKTC gerçeği vardır.

Diğer bir önemli konu  24 Temmuz 1923de Lozan Anlaşmasıyla Akdenizde  kurulan ve de 1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarıyla, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası ile devam ettirilen  bir Türk-Yunan dengesi mevcuttur. Bu dengeler    Doğu Akdenizde Yunanistan lehine  bozulamaz.

Kıbrısta çözüm 20 Temmuz 1974 Barış Harekatıyla gerçekleşmiştir…