20 TEMMUZ 1974 BARIŞ HAREKATININ 2’NCİ AŞAMASININ 43. YILDÖNÜMÜ KUTLU OLSUN

Abone Ol

20 Temmuz 1974  Barış Harekatı, Rum-Yunan ikilisinin   Megali İdea hayalleri nedeniyle Enosis’i gerçekleştirmek istemelerinden  kaynaklanan Kıbrıs sorununda  önemli bir dönüm noktasıdır. Kıbrıs’a barışı, huzuru ve istikrarı getiren  ve yepyeni bir süreci başlatan  20 Temmuz 1974  Barış Harekatının 2’nci aşamasının  43. Yıldönümünün  2’nci aşamasını kutladığımız bugünde mutluyuz, gururluyuz . Bu vesileyle adsız kahramanlarımızı saygıyla selamlıyorum şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyorum.

Yunanistan’da 21 Nisan  1967’de yapılan askeri darbe ile  Cunta Yönetiminin   iktidara gelmesinin ardından Enosis’e  giden yolda  Makarios ile Cunta Yönetimi ters düşmeye başlamıştı.  O günde Enosis’in silah zoruyla gerçekleştirilemeyeceğini anlayan Makarios zamana oynamayı tercih ederken  Cunta idaresi de Enosis’i  mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirmeyi hedefliyordu.

Neticede, Megali İdea’ya ve de Enosis’e ihanet etmekle suçlanan  Makarios’a karşı  15 Temmuz 1974’te Yunan Subaylarının komutasındaki RMMO ve Grivas’ın komutasındaki  EOKA-B bir darbe düzenler . Ancak  darbeden bir mucize eseri sağ kurtulan Makarios Baf’a kaçmayı başarır. İngiliz gizli servisi kanalı ile helikopterle Ağrotur üssüne  kaçırılan Makarios oradan da Malta’ya ve ardından Londra’ya götürülür. 18 Temmuz günü  ABD’ne giden Makarios  BM Güvenlik Konseyi’nde ağlayarak yaptığı konuşmasında “Ülkem Yunanistan’ın işgali altındadır. Kıbrıs sokaklarında Yunan tankları dolaşıyor. Kıbrıs’ta Rumlar kadar Türklerin  de hayatları tehlikededir, müdahale ediniz” diyerek Türkiye’ye ve İngiltere’ye mesaj veriyordu.

17 Temmuz’da Londra’ya giderek birlikte müdahale etmek için girişimde bulunan Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit’in çabaları sonuç vermeyecekti… 

20 Temmuz 1974 Cumartesi sabahı başlayan  Türk Barış Harekatının  birinci aşaması, 22 Temmuz   Pazartesi sabahı  yürürlüğe giren  ateş-kesle  tamamlanırken   çatışmalar da yer yer devam ediyordu. 22 Temmuz günü Girne ve varoşları, Doğu’da  Çatalköy, Batıda Lapta-Alsancak’a kadar;  Boğaz bölgesinde   ise  Dikomo-Sihari-Vuno Rum köyleri alınmış, Lefkoşa-Girne  yolu  tümüyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin  kontrolüne girmişti. 22 Temmuz 1974’de BM Güvenlik Konseyi’nin  “Ateş-Kes” talep eden 353 ve 354 sayılı kararları çerçevesinde Türk askeri harekatı durdurduğunu açıklıyordu.

20 Temmuz 1974 Barış Harekatının ardından 23 Temmuz’da Yunanistan’da Yunan Cuntası iktidarı  ve Kıbrıs’ta Nikos Sampson dönemi sona eriyor ve Paris’te yaşayan Konstantin Karamanlis Atina’ya  dönüyordu.

Bu arada  5 gün sürecek olan  Birinci Cenevre  Konferansı  25 Temmuz 1974’te başlar. Türkiye Dışişleri Bakanı Turan Güneş’in  başkanlığındaki  Türk Delegasyonu ve  Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Mavros Başkanlığındaki Yunan Delegasyonu Rum-Yunan ikilisinin uzlaşmaz tutumu nedeniyle  bir sonuca varamıyorlardı. Yunan Dışişleri Bakanının ağzına bakan  Rum Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides’i  Türk Yönetimi Başkanı Rauf R. Denktaş  sağduyuya çağırıyordu.

Yunanistan’ın tezi şu idi:  “Darbenin sorumlusu olan Cunta Yönetimi sona erdi.  Konstantin Karamanlis  geri döndü. Yunanistan’da ve  dolayısıyla   Kıbrıs’taki sorun da böylece çözümlenmiş oldu. Türkiye  askeri Kıbrıs’tan çekerse,  yine  eski düzene dönülür.  Kıbrıs Türklerine  de bir zarar gelmeyeceğinden emin olabilirsiniz” deniliyordu.

Birinci Cenevre Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından  İkinci Cenevre Konferansı  8 Ağustos Perşembe günü başlar ve 14 Ağustos sabahının erken saatlerine kadar devam eder. İşgal altındaki Türk köylerinin boşaltılıp katliamlara son verilmesi için  Türk heyetinden gelen öneriye  Yunan Dışişleri Bakanı Mavros’un verdiği yanıtı çok düşündürücü idi. Mavros:  Sözünü ettiğiniz köyler, RMMO  tarafından işgal edilmiştir. Onlar Yunan Hükümetinin denetimi altında değildir. Dolayısıyla  biz  onlara  Türk köylerinden çekilmeleri konusunda emir veremeyiz” diyordu. Bu  Türk tarafı için kabul edilebilecek bir durum değildi..

Neticede, Türkiye  Dışişleri Bakanı  Turan Güneş’in  telefonla verdiği “Ayşe Tatile Çıkabilir”  ‘Zafer’ parolasıyla; dar bir coğrafyaya  sıkışmış olan Türk Ordusu önce kendi güvenliğini   sağlamak daha sonra da Türk ve Rum halklarının Cuntacılar ve darbeciler tarafından  katledilmesini önlemek   ve Kıbrıs Türk ve Rum  halklarının   güvenlikli  bir coğrafyada   yaşamasını sağlamak amacıyla  14 Ağustos’ta; Barış Harekatı’nın 2’nci Aşamasını  başlatır ve BM Güvenlik Konseyi  16 Ağustos’ta BM “ateş-kes”  kararı alırken 100 km  uzunluğundaki  “Attila hattı”   Doğu’da Mağusa ve Batı’da Lefke hedefleri ve çevreleri Rum işgal kuvvetlerinden temizleniyordu.

Sonuç olarak; büyük Türk milletinin bağrından çıkan Türk ordusu, barış ve insanlık adına kendisine verilen onurlu ve tarihi görevi  başarıyla  sonuçlandırırken ; 21 Aralık 1963’den beri anavatanına güvenerek, TMT etrafında bütünleşerek  verdiği mücadelenin sonunda  Kıbrıs Türk Mücahidi ile bütünleşiyordu…  

Bu vesileyle Kıbrıs’ta barışı ve huzuru sağlama adına   Kıbrıs Türk halkının özgürlük  ve egemenlik  haklarına sahip çıkma adına   canlarını seve seve veren , kanını akıtan  aziz şehitlerimizi  minnet ve şükranla anıyorum, gazilerimizi saygıyla selamlıyorum.