20 TEMMUZ 1974 BARIŞ HAREKATI’NIN 50.YIL DÖNÜMÜNDE MUTLUYUZ GURURLUYUZ (2)

Abone Ol

Gerilere dönüp bakacak olursak Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırılarının ardından Kıbrıs sorunu  önce Londra’ya taşınır. Londra’da bir uzlaşıya varılamamasının ardından Kıbrıs sorunu BM Güvenlik Konseyine taşınır. O günde BM’de Kıbrıs Türk halkını temsil eden Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın tüm itirazlarına rağmen BM Güvenlik Konseyi aldığı 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı aldı.
4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı, Kıbrıs’ta sadece Rumlardan oluşan bir hükümetin zamanla tüm adayı temsil eden yönetim olarak kabulüne yol açan ve  adada toplumlararası uzlaşıya yeni  bir siyasi çözüme varılmasının yollarını tıkayan bir karar olacaktı. Nitekim,  4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı ile adaya BM Barış Gücü Askeri gelecek  ancak şahitlikten öte bir görev yapmayacaklardı!.. 
..Gerilere dönüp bakacak olursak   BM Güvenlik Konseyi’nin konu kararına itiraz eden Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’a, ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios  adaya giriş yasağı koyacaktı.
Bu gelişmelerin ardından Adaya BM Barış Gücü Askerinin konuşlanması yanında adaya 20 000 Yunan Askeri  gelirken Rum-Yunan silahlı saldırıları ve katliamları da ada geneline yayılacaktı. Yunanistan’da 21 Nisan 1967’de gerçekleşen Askeri Darbe ile Alb. Yorgios Papadopulos, Tuğgeneral Stylianos Pattakos ve Tuğgeneral Nikolaos Makarezos’tan oluşan Cunta Yönetiminin iktidara gelmesinin ardından ilk hedefleri anavatanımız Türkiye’yi sınama açısından 15 Kasım 1967’de Geçitkale (Köfünye), Boğaziçi (Aytotro) köylerine silahlı saldırılar düzenlemişlerdi..
Bu gelişmelere paralel olarak TBMM, 17 Kasım 1967 tarih ve 148 sayılı kararı ile hükümete Türk Silahlı Kuvvetlerinin yurt dışında kullanılması konusunda  yetki vermesinin ardından yine ayni günde Yunanistan’a ‘Nota’ verilmiş ve de Anavatanımız Türkiye Kıbrıs semalarında savaş uçaklarıyla ihtar uçuşları gerçekleştirmiş ve Yunan Askerlerinin adayı terk etmelerini istemişti.
30 Kasım 1967 tarihinde yapmış olduğu açıklamasında Yunanistan Dışişleri Bakanı Pipinellis; 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları çerçevesinde Kıbrıs’ta var olan 950 Yunan Askeri dışında tüm Yunan Askerlerinin adadan çekilmesini kabul ederken  12 000 Yunan Askeri ve General Grivas adadan BM kontrolünde çıkacaklar  ancak ne var ki  kısa bir süre sonra arka kapıdan, gizli yollardan adaya dönüş yapacaklardı..
Bu gelişmelerin ardından Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’ın  13 Haziran 1968’de adaya giriş yapmasının ardından Rauf R. Denktaş  ve Glafkos Klerides arasında 03 Haziran 1968’de Beyrut’ta başlayan toplumlararası görüşmeler bir hafta sonra Lefkoşa’da devam edecekti..
Kıbrıs Türk halkı  11 yıl süresince adanın %3’lük bölümüne hapsedildi ve de Rum-Yunan Askeri saldırılarıyla   103 köyden göç etmek durumunda kaldı. 30 000 Türk göçmen durumuna düştü.
Göçmenlerimiz yıllarca çadırlarda, okullarda, sinema salonlarında, ağıllarda ve anavatanımız Türkiye’nin gönderdiği göçmen çadırlarında kaldı. Bu süreçte sadece Türk Kızılay’ından gelen yardımlarla yaşadı. Kıbrıs Türk halkı evlerini, bahçelerini , arazilerini kullanamadı. Yüzlerce şehit ve binleri yaralı verdi..
11 yıl boyunca Rum mevzilerinden çalınan “Bekledim De Gelmedin” şarkılarıyla Kıbrıs Türk halkının moralinin  bozulmasını bekleyenler yanıldılar!.. Bu şarkılar; Varoluş ve Özgürlük Mücadelemizde bizi birbirimize daha da bağladı, Kıbrıs Türk halkının direnişini artırdı.
Kıbrıs Türk halkı; 11 yıl boyunca Lefkoşa’da, Limasol’da, Baf’ta, Larnaka’da, Lefke’de, Erenköy’de Mağusa’da Beşparmak Dağlarında, diğer kent ve köylerde Direndi! Ay Yıldızlı Bayrağı  İçin, Direndi! İstiklal Marşını Okumak İçin, Direndi! Atatürk İlke ve Devrimleri Doğrultusunda Yürüyebilmek İçin..
Türk Mukavemet Teşkilatı liderliğinde; yediden yetmişe, kadınıyla, erkeğiyle  Rum hakimiyeti altına girmemek, Batı Trakya Türkleri gibi ‘azınlık’ statüsüyle yönetilen acı ve dehşet verici bir duruma düşmemek, hele hele Girit örneğinde  olduğu gibi çok trajik bir sonuçla karşı karşıya kalmamak için, Atatürk İlke ve Devrimlerinden aldığı ilhamla, büyük bir azim ve kararlılıkla direnişini kahramanca sürdürdü.
Bu direnişiyle 20 Temmuz 1974 Barış Harekatının mutluluğuna erişen Kıbrıs Türk halkı; self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etti.
KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş 15 Kasım 1983’te bir yanında dava arkadaşı Liderimiz Dr. Fazıl Küçük diğer yanında  yine dava arkadaşı Osman Örek’in  olduğu ortamda Meclis Balkonundan bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edilirken ben de hasbelkader bu mutluluğu yaşayan on binlerce kişinin arasında  olmanın mutluluğunu yaşıyordum.
Kıbrıs Türk halkı, self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ilan etti. Ne mutlu Kıbrıs Türk halkına ki bugün bayraklarımız altında Hür ve Egemen bir halk olarak yaşıyoruz ve de geleceğe güvenle bakıyoruz.
Kıbrıs’ta Ben De Varım ve Var Olmaya Devam Edeceğim diyen Kıbrıs Türk halkının sesi olan Türk Mukavemet Teşkilatı TMT; bu amansız mücadelenin sonunda; 1950’li yıllarda Kıbrıs’ın İngiliz Sömürge Yönetiminden Yunanistan’a  ilhakını önlemiş, Kıbrıs’ta Türklüğün onur ve şerefini çiğnetmemiş, Kıbrıs’ta Türklüğe bir VATAN  ve DEVLET  yaratmıştır.
Kıbrıs Türk halkı; güvenliğin önemini, özgürlük ve egemenlik kavramlarının ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir ve de  bir kez daha 21 Aralık Kanlı-Noel katliamlarıyla karşı karşıya  gelmemek için, geçmişte yaşanan zor günleri asla ve asla unutmayacaktır ..
 Rum-Yunan ikilisinin 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ve katliamları sonrası Kıbrıs Türk halkı Türk Mukavemet Teşkilatı TMT etrafında bütünleşerek , anavatanına güvenerek, büyük mücadeleler vererek   20 Temmuz 1974 Barış Harekatının  mutluluğunu yaşadı.
Yaşamı boyunca özgürlük mücadelesini bir ‘Bayrak’ gibi taşıyan ve gücünü Türklüğün şanlı tarihinden, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten ve de Kuvay-ı Milliye ruhundan alan Kıbrıs Türk Halkı; Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) etrafında bütünleşerek Rum hakimiyeti altına girmemek, Batı Trakya Türk halkı gibi ‘azınlık’ durumuna düşmemek ; Girit örneğinde olduğu gibi yok olmamak için, Atatürk ilke  ve devrimlerinden aldığı ruh, ilham ve güçle bağımsızlığına, egemenliğine ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmaya devam edecektir.
Anavatanımız Türkiye 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nı düzenlememiş olsaydı;  Kıbrıs Türk halkı, Türkeli, Atlılar, Muratağa , Sandallar ve Taşkent’te olduğu gibi katliamlara uğramış olacak ve de Girit’te olduğu gibi  katliamlara uğrayacak ve de Girit misali yok olacaktı, Kıbrıs bir Yunan adası olacaktı!..
Sonuç olarak; 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgelilik oluştu. Yıllarca devam eden görüşme süreçlerinden olumlu bir sonuca ulaşılamamasının ardından 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi. Kıbrıs Türk halkına düşen görev bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yaşatmak ve tanınmasını sağlamaktır.
Ne Mutlu 20 Temmuz 1974’ü Yaratanlara, Ne Mutlu 20 Temmuz 1974’ü Yaşatanlara.  
Ne Mutlu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine Sahip Çıkanlara..
 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..