Dün kutladığımız 20 Temmuz bayramımız,yok edilmekten kurtarıldığımız ve özgürlüğümüze kavuşturulduğumuz çok önemli bir günün yıldönümüdür.
Geçmişteki acı günleri yaşayanlar, Anavatanın anlaşmalardan doğan hakkını kullanarak bizi katledilmekten kurtarmasının, hiç de kolay olmadığını bildiği için bu günün ne kadar önemli olduğunu takdir edebilmektedir.
1963te ortaklık yönetiminden dışlandıktan sonra 1974 barış harekatına kadar Kıbrıs Türk halkı çok büyük acılar çekmiştir. Hiç bir uluslararası kuruluş ile anavatan dışında herhangi bir devlet de mağdur edilmemiz karşısında, bize yardım etmedi. Hatta çatışmaları önlemek için adaya getirilen B.M askerleri, Rumların Türkleri katletmesini önlememiştir.
Türkiyenin askeri müdahalede bulunamayacağı kanaatinde olan Rum-Yunan ikilisi,temmuz 1974de önce Kıbrıs Elen Cumhuriyetini ilan etmiş ve ondan sonra da Türkleri katletmeğe başlamıştı.
Fakat, anavatanda ulusal çıkarlarımızı her şeyin üzerinde tutan rahmetlik Ecevit ile Erbakan gibi çok değerli devlet adamlarının işbaşında bulunması, Rum-Yunan ikilisinin tüm planlarını alt üst etmiş ve 2. Girit faciasının tekrarlanması engellenmiştir.
1974den sonra anavatanın koruması,fedakarca yardım ve desteği sayesinde, Kıbrıs Türk halkı olarakcan- mal güvenliği içinde ve ekonomik olarak da, geçmişte hayal edemeyeceğimiz derecede iyi koşullar içinde yaşama olanağına kavuşturulduğumuz inkar edilemeyen bir gerçektir.
Gerçi 1974de elde edilen paha biçilmez olanaklar ve anavatanın her bakımdan bize yardım etmesi nedeniyle, bugün ekonomik bakımdan çok daha iyi düzeyde bulunmamız gerekirdi.
Fakat, ülkemizdeki bozuk yönetimin başlıca sorumlusu, popülizmi ön planda tutan basiretsiz siyasileri oyları ile işbaşına getiren seçmenler yani halkımızdır.
Bu nedenle halen şikayet edilen tüm sorun ve şikayetlerden kurtulmamız yine bize bağlıdır.
Anavatanımız , tüm gereksinimlerimizi ana şefkati ile ve fedakarca karşıladığına göre, artık bizim de sorumluluklarımızın bilincinde hareket etmemiz ve ülkemize yararlı olabilecek kişileri işbaşına getirmemiz gerekir.
Yaşanan dönemde, artık Rum –yunan –emperyalist üçlüsü ve onların içimizdeki işbirlikçileri yoğun, çok profesyonelce kampanyalarla geçmişteki gerçekleri yalanlarla saptırmakta, hatta yeniden doğuş günümüz olan 20 Temmuza bile dil uzatmaktadır.
Ülkemizde demokratik hakların yanlış yorumlanması ve ulusal davamıza zarar vermenin suç sayılmamasının istismar edilmesi nedeniyle, Rum ve emperyalistlerin güdümünde halkımızın anavatanından, ulusal kimliğinden koparılması, korumasız bırakılması ve böylece Rum çoğunluğa yamalanarak yok edilmesi için çok profesyonelce kampanyalar yürütülmektedir.
Rum ve emperyalistlerin bizi yok etme niyetini hala daha kavrayamayanların, yakın geçmişte Yugoslavyada yaşananları dikkate almasında yarar vardır. Yugoslavyanın dağılmasından sonra tüm federe devletlerin, bağımsızlığının tanınmasına karşın, sırf Müslüman olması ve Türkiyeye bağlılığı nedeniyle, sadece Bosnanın ayrı devlet olarak tanınmaması ve burada yaşayan diğer azınlıklar ile birleşik bir devlet kurmasının sağlanmasından gerekli derslerin alınması gerekir.
Çünkü halen Kıbrısta da ayni senaryonun uygulanmasına çalışılıyor. Tüm federasyonların yıkılmasına ve 1990lı yıllardan sonra dünyanın hiçbir yerinde Federasyon kurulmamasına rağmen, Kıbrısta sırf ayrı egemen bir Türk devleti olmaması için dili, dini, ulusal kimliği farklı olan, üstelik aralarında kan davası da bulunan iki halkın birleştirilmesi isteniyor.
Küçük maddi çıkarlar, ideolojik saplantılar ve dayanaksız fobiler nedeniyle gerçeklerin göz ardı edilmesi ve egemenliğimiz ile anavatanın askeri korumasını dışlayan bir çözümü kabul etmemiz durumunda, Girit ve Rodostaki soydaşlarımızın kaderini paylaşacağımızı peşine bilmemiz gerekir.