20 TEMMUZA DOĞRU

<p class="MsoNormal"><span>Bugün, mübarek Ramazan bayramının (Şeker Bayramı) ilk günü.</span></p> <p class="MsoNormal"><span>Kıbrıs Türklerinin, Türk ulusunun ve dünya Müslüman

Abone Ol

Bugün, mübarek Ramazan bayramının (Şeker Bayramı) ilk günü.

Kıbrıs Türklerinin, Türk ulusunun ve dünya Müslüman  aleminin  bayramı Kutlu, mutlu olsun, daha güzel günlere vesile olsun.

Bir güzel, tarihi bayramımız var şimdi sırada.

20 Temmuz, özgürlük bayramımız.

Yunan  albaylar juntasının ve adadaki işbirlikçilerinin, 15 Temmuz 1974 , kanlı darbesinden sonra, ülkemizde Türkler açısından, endişeli ve korkulu, belirsiz günler başlamıştı.

Mücahitlerimiz, direnişçilerimiz ve halkımız , kulaklarını Ankaraya, gözlerini de Kuzeye, Beşparmak dağlarına çevirmiş, heyecanlı, endişeli bekleyişe geçmişti..

Yunan-Rum ikilisinin , her an , Kıbrıs Türklerine karşı soykırımı hareketine geçmesinden korkuluyordu.

Ankaradan, Garantör Türk ulusundan gelecek, yüreklere su serpecek, endişeleri bertaraf edecek bir haber, bir ses, bir hareket bekleniyordu...

Mücahitlerimiz, tam teyakkuz içinde direniş hazırlıkları yapıyordu...mevziler kum torbaları ile takviye ediliyordu..

Günler geçiyordu....

Zamanın T:C Başbakanı Bülent Ecevitin Londraya uçtuğu haberleri geliyordu..

Bu arada, Kıbrıs Türkleri, Mehmetcikler , bu kez gelecek hem de tam anlamıyla gelecek diye inanıyordu. Bazı çevrelerde ise endişe had safhada idi..

Acaba, Bozdağ, Geçitkale, Kaymaklının ve birçok yerlerimizin düşmesinde olduğu gibi , yine, bir ihtarla mı geçiştirilecekti ???

Ecevit, diğer garantör İngilizlere, “geliniz birlikte müdahale edelim, Kıbrısta Bozulan anayasal düzeni , tekrardan ihdas edelim, kan akışını durduralım..” diyordu... Fakat, garantör İngiliz,  kendi “British Sovereighn Base Areas”, İngiliz egemen üslerine sığınmış , olayları seyre dalmış, parmağını kıpırdatmamıştı. Ecevitin önerisini reddetmişti.

1960 garanti anlaşmasının verdiği, hep beraber veya tek başına müdahale hakkını kullanmaktan başka seçeneği kalmamıştı Türkiyenin. Çünkü, üçüncü garantör, Yunanistan,  Kıbrısta bizzat darbe ve işgali gerçekleştirmişti..

İşte bu şerait altında, Türkiyenin askeri müdahalesi kaçınılmazdı...

Günler geçti.... Türk silahlı kuvvetleri 1-2 kez denize açıldı, geri döndü...

Vee, 19 Temmuz 1974 akşamı geç saatlerde, karargaha çağrıldık. Ahmet Savalaşa ve bana, daha önce hiç görmediğimiz birer, kısa roket atar verildi. (lavmış adı-tank savarmış). Tarafımıza geçen düşman tankı olursa vuracaktık....

Heyecan doruğa fırladı. Bu işin  şakası yoktu..

Çok gitmedi, birer de kocaman bohçayı andıran, “tanıtma bezi” verildi elimize. Bir tarafı turuncu renk, diğer yüzü mavi... Düşman hava saldırısı olursa mavi yüzü serecektik mevzilerimizin önüne. Dost kuvvetler, Türk hava gücü saldırırsa turuncuyu serecektik ki anlasınlar bizleri bombalamasınlar...

Artık iyice inanmış ve birbirimize sarılarak, ağlaşarak, hellalleşiyor, kazamız mübarek olsun dileğinde bulunuyorduk...

 

Rahmetli, Burhan Tuna ile bezlerin bir kısmını bizzat ikimiz serdik...