Serakıncı, bu tür rahatsızlıkları bulunan kişilerin kapalı ve kalabalık ortamlarda maske kullanması, mümkünse influenza aşısı yaptırması, yine ileri yaşta ve düşük bağışıklığa sahip bireylere bakmakla görevli kişilerin onları korumak adına maske kullanması gerektiğini söyledi.
Kişinin yaşadığı semptomların ciddiyetinin genellikle enfeksiyona neden olan değişkenler ve patojenler yanında kişinin temel sağlığına, bağışıklığına da bağlı olduğuna işaret eden Serakıncı, bu nedenle özellikle risk grubu sayılan bireylerin semptom göstermesi halinde gecikmeden doktora başvurmaları, uygun destek ve tedavi alması gerektiğine dikkat çekti.
İçinde bulunduğumuz kış aylarının solunum yolu enfeksiyonlarının normalde de en sık görüldüğü dönem olduğunu belirten Serakıncı, bu dönemlerde, 20’den fazla virüs türünün akut üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna neden olabildiğine işaret etti.
Serakınıcı, bunlardan en sık karşılaşılanların; Influenza Virüs tip A ve B (INF A/B), Respiratuar Sinsityal Virüs (RSV), Adenovirus (ADV), Parainfluenza virüs tip 1-3 (PIV 1,2,3,4), Human Rhinovirus A/B (HRV A/B), Enterovirus (EV), Human Coronavirus (HCoV), Human Bocavirus (HBoV), Human Metapneumovirus (HMPV) gibi virüsler olduğunu ifade ederek, bunların yanı sıra bakteriyel enfeksiyonlarla da karşılaşıldığını aktardı.
Serakıncı şöyle devam etti:
“Zaten var olan bu virüsler, her yıl bu zamanlarda kendilerini, mutasyona uğramış yeni varyantları ile göstermektedir. Yine her yıl bunlardan bir veya birkaç tanesi aynı anda ve daha ağırlıklı olarak görülmektedir.
Bu virüslerin bazıları bağışıklık sistemimizi daha fazla yorarak ve zorlayarak vücudumuz için yıkıcı seyir gösterebilirler.
Mevsimsel influenza tiplerinden bağışıklığımızı yoran, bir başka deyişle zayıflatan virüslere yakalandığımız zaman, halk arasındaki söylemi ile bünyemiz yıprandığı zaman ise ikinci, hatta üçüncü bir virüs veya bakterinin fırsatçı olarak devreye girmesi ile hastalığı daha ağır ve uzun sürede geçirebilmekteyiz.
Laboratuvarda yaptığımız influenza/grip panel testleri ile bunların türlerini tespit edip ayırt etmemiz mümkün olabilmekte ve bu tarz çoklu virüs enfeksiyonlarını önceki yıllarda da görebilmekteydik.”
"COVİD-19 DA ARTIK MEVSİMSEL VİRÜSLER ARASINDA NİTELENDİRİLİYOR"
Bu yıl klasik mevsim griplerine Covid-19 varyantları ile ortaya çıkan klinik tabloların da ilave olduğunu söyleyen Serakıncı, Covid-19’un da artık mevsimsel virüsler arasında nitelendirildiğini kaydetti.
Serakıncı, “Dolayısı ile özellikle yeni yıl kutlamalarının yoğun olduğu, havanın ısı ve nem değişkenliklerinin ani yaşandığı aralık ayının hemen arkasında üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış şaşırtıcı değildir. Benzer bağlamda Güneyde ve bir çok Avrupa ülkesinde kasım ayı ile başlayan Xmas kutlamaları ve yine havanın ülkemize göre ekim ayı ile soğuduğu ve kapalı ortamlara geçildiği ülkelerde solunum yolu enfeksiyonlarındaki yükseliş ülkemize göre yaklaşık 3 hafta, bir ay önce olması da tabiidir” dedi.
Buna birde 2019’dan günümüze art arda 3 kış boyunca maskeli olunması, klasik veya mevsimsel denilen virüslere olan bağışıklığın da biraz düşürmesini ilave etmek gerektiğine dikkat çeken Serakıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü her yıl grip olmasak bile farklı dozlarda bu virüslerin en azından birkaçı ile karşılaşıp semptom vermeden bağışıklığımızı tazelerken, doğal yoldan aşılanırken, son 3 kış maskeli olmamız bu bağlamda mevsim griplerini normalden daha ağır geçirmemize neden olabileceği görüşümüz hala geçerlidir.”
Alınması gereken önlemler konusuna da değinen Nedime Serakıncı, Covid 19 salgının ilk yıllarındaki gibi bir maske dönemine gerek olduğunu düşünmediğini kaydetti.
Her zaman olduğu gibi hasta olan, semptom gösteren kişilerin hijyen kurallarına maksimum uyması gerektiğini belirten Serakıncı, “Hapşırıp, öksürürken ağız ve burnun kapatılması gerekliliği unutulmamalı ve bu nedenle semptomlu yatak istirahati gerekmeyen günlük hayata devam edebilecek kişilerin maske takması bu durumda uygun bir davranış olur.
Dolayısı ile ateşi olan bir bireyin evinde istirahat etmesi de yine salgını önlemek, hem kendini, hem çevresini korumak adına uyun olur. Tüm kapalı alanların sıklıkla havalandırılması sürekli hava sirkülasyonuna dikkat edilmesi de yerinde olur” dedi.
Serakıncı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kronik rahatsızlığı yani uzun süreli diyabet veya kalp, akciğer veya böbrek rahatsızlığı, zayıflamış bağışıklık sistemi olanlar, örneğin kemoterapi alanlar kendilerini daha iyi korumalı kapalı ve kalabalık ortamlarda maske kullanmalı, mümkünse influenza aşısını yaptırmalı. Yine ileri yaşta ve düşük bağışıklığa sahip bireylere bakmakla görevli kişiler onları korumak için maske kullanmalı.”
Serakıncı, mümkünse grip aşısı yaptırmanın azami korumayı sağladığını ve salgının yayılmasını kırmak için önemli olduğunu vurguladı.
“JN.1 VİRÜSÜ, İNFLUENZA VE COVİD 19 SEMPTOMLARININ BİR KARIŞIMI”
Covid-19’un yeni varyantı olan JN.1 hakkında bilgiler veren Cumhurbaşkanlığı Sağlık Danışmanı Prof. Dr. Nedime Serakıncı, JN.1’in ilk olarak Ağustos 2023'te rapor edildiğini ve Dünya Sağlık Örgütü'ne göre şu ana kadar en az 41 ülkeye yayıldığını aktardı.
18 Aralık'ta DSÖ’ünün dünya çapında hızla yayılması nedeniyle JN.1'i "ilgi duyulan bir değişken" olarak sınıflandırdığını anlatan Serakıncı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2021'in sonlarında ortaya çıkan Omikron ailesinin bir üyesi ve virüsün insan hücrelerine tutunmasına yardımcı Spike proteininde ilave bir mutasyona sahip. İnfluenza ve Covid 19 semptomlarının bir karışımı şeklinde semptomları var. JN.1 boğaz ağrısı, tıkanıklık, burun akması. öksürük, yorgunluk /tükenmişlik, baş ağrısı, kas ağrıları, ateş veya titreme, tat veya koku alma kaybı, nefes darlığı veya nefes almada zorluk, mide bulantısı ya da kusma, ve/veya ishal şeklinde seyretmektedir.”