2014 Kıbrıs konusunda çözümden uzaklaşılan yıl oldu. Bunun kokusu zaten ta Şubat 2013te, güney seçimlerinden sonra çıkmıştı. Nikos Anastasiades Rum lideri seçildiğinde yeni sıfatıyla yaptığı ilk konuşmada Kıbrıs konusunu yakından takip eden Kıbrıslı Türkleri şok edercesine “Kıbrıslı Türk vatandaşlarıma da sesleniyorum” diyerek kendi döneminde olabilecek herhangi bir çözümü önceden dinamitleyeceği mesajını da vermişti.
Kafamı karıştıran detay batı liderliğinin çok desteklediği Anastasiadesin Rum liderliğine oturduğu anda böyle bir tavır takınmasıydı. Yoksa yıllardır liderliğini yürüttüğü partisi DİSİ zaten EOKA ve ENOSİS savunuculuğu yapan bir parti olduğundan bu davranışı partisi ile çok da ters değildi.
Güneyde yapılan seçimlerden önce batı güçlerinin temsilcileri bizlere Anastasiades seçildiği takdirde kesinlikle bir çözümü getirecek anlaşmanın da mümkün olacağı konusunda güven vermişlerdi. İşte bu iki gerçek birbirini tamamlamıyordu. Ya da dünya güçleri de Türk askerinin Kıbrısı terk etmesi, Kıbrıslı Türklerin uslu uslu Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti içerisinde azınlık olarak yerlerini almaları ve hayali kuzey sınırının ihlali ile Rumların Kıbrısın kuzeyine de yerleşip tüm adayı kontrolleri altına almalarını “çözüm” olarak hedefliyorlar. Bu da tabi ki çok kötü bir gelişme olur.
Anastasiadesin müzakerelerin başlamasını her fırsatta ertelediği bir gerçektir. Kaçacak delik bulamadığında da müzakerelerin düzeyini düşürerek “müzakereciler” atanmasını ve görüşmelerin liderler seviyesinin altına çekilmesini sağladığı ve hem Birleşmiş Milletlerin hem de “dünyanın” seslerini çıkarmayıp onu destekledikleri de bir gerçektir. Bu yetmemiş gibi Anastasiades BM parametrelerine ve teamüllere baş kaldırarak müzakerelerin başlayabilmesi için ön koşul ortaya atarak Rum tarafını tatmin edecek bir ortak deklarasyon istemiş ve bu olmadan masaya gelinmeyeceğini herkese kabul ettirmiştir.
Müzakereler başladıktan sonra herkes Rum tarafının müzakere etmeye değil, eskiden olan yakınlaşmaları bile ortadan kaldırmaya çalıştığını ve her gelişme önünde ayak sürüdüğünü gördü. Peki Rum tarafına herhangi bir yaptırım geldi mi? Tabi ki hayır. Kıbrıs Türküne ambargolara devam…
Rum tarafına defalarca yapılan telkin ve uyarılara rağmen doğu akdenizdeki hidrokarbon zenginliğini tek taraflı çıkarma yolunda devam eden Rumlar kendilerine bakacaklarına bu defa Kıbrıslı Türklerin verdiği yetkiyle sizmik arama yapan TPAO gemisini mazeret göstererek zaten devamlı engelledikleri masadan tümden kalktılar ve 2014 böyle son buldu.
2015te KKTCde Cumhurbaşkanlığı seçimi olduğundan zaten Mayıstan önce müzakerelerin başlaması da pek olası değil. Ancak işleri oluruna bırakmak yerine, Anastasiades, olası gelişmeleri şimdiden dinamitleyerek ortadan kaldırmaya başladı. Yeni yılda yaptığı ilk konuşmada “Türkiyenin Kıbrıs (Rum)Cumhuriyetinin egemenlik haklarını fiilen tanımaması halinde müzakere masasına dönmeyeceğini açıkladı.” Yani yine ortada Kıbrıslı Türkler yok, Türkiyeye sesleniyor. Bir de “egemenliğimi tanı ki görüşmeler benim altıma senin soydaşlarını nasıl monte edeceğimiz şeklinde olsun” diyor.
Aslında haksızlık yaptım çünkü Anastasiades konuşmasında bizleri de unutmadı. Kıbrıslı Türklere yine “vatandaşım” diyerek hepimizi basit bir azınlık olarak gördüğünü, yani gerçek niyetini tekrar vurguladı.
Şimdi artık bu sözlere ve davranışlara “dünyanın” nasıl bir reaksiyon göstereceği çok önemli. Ya Anastasiadesi kenara çekip Kıbrıslı Türklerle EŞİT olarak bir yeni ortaklığa davet edilmelecek ya da 2015te çözüm hayaldir diyebiliriz. Rumlara birileri artık Kıbrıslı Türklerini kandırarak çözüme ulaşmanın mümkün olmayacağı açıkça söylenmeli. O tren 2004te istasyonu terketti.