25 NİSAN 1915 KARA ŞEHİTLERİNİ ANMA GÜNÜ VE ÖNEMİ

Abone Ol

25 Nisan 1915-09 Ocak 1916 tarihleri arasında Çanakkale Cephesinde meydana gelen “Kara Savaşlarının” başlangıç tarihi olan 25 Nisan günü Kara Şehitlerini Anma Günü olarak ilan edilmiş olup her yıl 25 Nisan’da aziz şehitlerimiz saygıyla anılmaktadır.

Bu vesileyle kendinden sonra gelecek nesillere özgür bir vatan, şanla ve şerefle dalgalanan bir bayrak teslim etmek için, özgürlük için, hürriyet için, göğsünü siper etmiş canını ve kanını vatan toprakları için seve seve vermiş , aziz şehitlerimizi minnet ve şükranla anıyoruz.

Tüm şehitlerimiz, bu toprakları vatan yapmak için, bu toprakları korumak için, bu topraklarda özgür ve bayraklarımızın gölgesinde hür yaşamamız için, üstün bir görev anlayışıyla vatan sevgisiyle, bayrak aşkıyla hayatlarını seve seve vermişlerdir.

Aziz şehitlerimizi gönüllerimize gömerek onların anısını yaşatmak, Türk Milletine emanet ettikleri bu topraklarını ve değerleri ebediyete kadar korumak hepimizin görevidir.

Anavatanımız Türkiye’nin bağrından çıkan kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri; vatan ve milleti dış düşmanlara Cumhuriyeti ve Anayasayı iç tehlikelere karşı korumak, gözetlemek ve kollamakla görevlidir.

Kara Kuvvetleri, Deniz Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Jandarma; Türk Silahlı Kuvvetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hiç şüphe yok ki, Türk silahlı kuvvetleri bir bütündür. Muharebeye bir bütün olarak iştirak edilir. Ancak, toprakta yani karada kesin hakimiyet süngü ile kazanılır. Ama, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerini birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Bu konuyu bir vücudun uzuvları gibi düşünmek gerekir. Nasıl ki, uzuvlarımızdan biri eksik olursa yokluğunu hissederiz, bu da ona benzer. Dolayısıyla bir orduda hele Türk Silahlı Kuvvetleri, Deniz, Kara ve Hava kuvvetleriyle bir bütündür ve muhabereye bir bütün olarak girilir.

Türk Kara Kuvvetlerinin doğuşunu ve bugünlere gelişini şöyle özetleyebiliriz. Kara Kuvvetlerinin bilinen kuruluşu, I. Murat tarafından 1363’te kurulan sürekli orduya dayanır. Tarihte bu orduyu Yeniçeri Ocağı olarak biliyoruz.

Bilindiği üzere Yeniçeri Ocağı, Osmanlı Kara Ordusu idi ve özelliği şöyle idi. Yeniçeri Ocağı mensuplarının meslekleri askerlikti. Barış zamanında da devamlı eğitim görürlerdi ve de belirli bir üniforma giyerlerdi. Halbuki Yeniçeri Ocağı kurulmadan önce ordular savaş zamanı toplanır ve savaş sonrası askerler yurtlarına ve işlerine dönerlerdi. Bu düzenli ordunun ilk zaferini 1389’da I.Kosova Meydan Muharebesiyle kazandığını görmekteyiz. Yine Osmanlılarda daha sonra Nizam-ı Cedid, Sekban-ı Cedit gibi orduların da kurulduğunu görmekteyiz.

25 Nisan 1915’te tüm İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, ABD, Japonya, Kanada, İrlanda, Hindistan, Pakistan) Kolordu ve Tümenlerinin Gelibolu Yarımadası’nın çeşitli bölgelerine çıkarak Çanakkale Kara Savaşları’nın başladığı ve yaygınlaştığı gündür.

Ana kuvvetleri, İngiliz ve Fransızların seçkin birliklerinden oluşan 70.000 Asker, 109 Harp Gemisi, 308 Taşıt Gemisi desteğinde Gelibolu’nun bir çok noktasına çıkarma yapılmıştır. Arıburnu Çıkarmasında ise yukarıda açılımı verilen Anzac Kolordusu kullanılmıştır.

25 Nisan 1915’te saat 04.30’da söz konusu İngiliz Kolordusunun 1. Tugayına ait 1500 kişilik kuvvetinin karaya çıkmasıyla başlamıştır. Amaç; Seddülbahir’de İtilaf Devletleri’nin esas güçleri ile çarpışan 5. Ordumuzu arkadan kuşatarak yok etmektir. İlk çıkan işgal birliklerini, kıyıdan 15 metre içeride gözetleme yapan 27. Alayın 2. Taburunun 4. Bölüğü (sayıları 60 kişi kadardır) karşılıyordu. Ancak ağır gemi bombardımanı desteğindeki 1500 asker karşısında mevzilerini koruyamazlar, bir kısmı şehit olduktan sonra, geri çekilmek zorunda kalmışlardı..

..İngilizlerin 5. Ordumuzu arkadan kuşatarak imha etme planını Yarbay Mustafa Kemal’in müdahaleleri boşa çıkarmasaydı, Birinci Dünya Savaşı İtilaf Devletleri’nin zaferi ile sonuçlanacaktı..

..Düşman çıkarma güçleri hızla Kocaçimen’e doğru ilerlerken, saat 05.00’te 2500 kişilik ikinci bir parti daha karaya çıkar. Birleşen bu birlikler Kanlısırt’ı ele geçirir. Bu sırada işgal güçlerindeki kişi sayısı 10.000’lere ulaşmıştır. Saat 09’a doğru, 27. Alayın iki Taburu bölgeye intikal eder. (sayıları 2000 kişi kadardır). Yarbay Mehmet Şefik Aker Komutasındaki 27. Alay müthiş bir savaşa girer ve canları pahasına düşmanın ilerlemesini durdurur..

..Vakit ikindiye yaklaşırken, çıkarma Tümeninin tümü sahile çıkmış ve gün batarken, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerine yerleşmiştir; 27. Alay zor durumdadır. Olaydan haberdar olan, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, 57. Alayı 27. Alayın yardımına göndererek hem 27. Alayı zor durumdan kurtarmış hem de işgalcilerin ilerlemesini durdurmuştur..

..Daha sonra 27. Alay ve 57. Alaylara katılan 77. Alayın oluşturduğu kuvvetler karşı saldırı ve süngü hücumları ile işgalcilere çok sayıda kayıp verdirerek, çıkarma harekatının ilerleyişi durdurulmuştur.. Kaynak: Prof. Dr. Recep Akdur, Anzac Bir İngiliz Kolordusudur, Bütün Dünya, s.49-50,Başkent Kültür Yayını, 1 Nisan 2022

Netice itibarıyla; İngilizlerin 5. Ordumuzu arkadan kuşatarak imha etme planını, Yarbay Mustafa Kemal’in müdahaleleri boşa çıkarmasaydı, I. Dünya Savaşı İtilaf Devletlerinin zaferi ile sonuçlanacaktı. İngiliz komutanlığının bu harekatı bir askeri deha sayılacak, savaş tarihine altın harflerle yazılacaktı.

Bu zafer, Anavatanımız Türkiye açısından, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun kapısını aralayan bir zafer olacaktı. Bu gelişmelerin ardından Türk Kurtuluş Savaşı ile taçlandırılması ile İtilaf Devletleri’nin hedeflediği dünya hayallerde kalacak ve de aralarında anavatanımız Türkiye’nin de bulunduğu dahası mazlum ulusların bağımsızlıkları için direndiği bir dünya kurulacaktı.

I.Dünya Savaşının ardından imzalanan Mondoros Mütarekesi ile birlikte Osmanlı Devleti de yenik sayılırken İstanbul ve Anadolu toprakları düşman işgaline uğrayacaktı. Nitekim İngiliz Savaş gemileri desteğinde İzmir, 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar tarafından işgal edilecek ve de Anadolu topraklarına ilerleyecekti!..

Bu gelişmelerin olduğu günlerde Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşları 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasıyla birlikte Türk İstiklal Savaşı da başlıyordu..

22 Haziran 1919 tarihinde Amasya Genelgesi yayınlandı. 23 Temmuz-07 Ağustos 1919’da Erzurum ve 4-11 Eylül 1919’da Sivas Kongreleri düzenlendi. Yayınlanan bildirilerde “vatan Bir Bütündür, Parçalanamaz.. Manda ve Himaye Kabul edilemez” deniliyordu.

27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır ve memleketin yönetimini halkın iradesine verirken Mustafa Kemal Paşa Yönetiminde Ulusal Direniş Hükümeti kuruluyordu..

Türk Kurtuluş Savaşını yönetenlerin ilk işi mevcut ordu birliklerini yeniden silah altına alınanlarla pekiştirerek düzenli bir ordu meydana getirmek oldu. Nitekim kazanılan zaferlerin ardından 9 Eylül 1922’de düşmanın İzmir’de denize dökülmesinin ardından Türk istiklal Savaşı kazanılıyordu.

29 Ekim 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından sonra da Türk ordusunun çağdaş ordular seviyesine ulaşması için büyük çaba sarf edildi.

Atatürk, Türk Silahlı Kuvvetlerine çok güveniyor ve bunu sık sık dile getiriyordu. Elbette Atamız, bu güvenini her vesile ile dile getiriyordu. Orta Asya Bozkırlarından dağları delerek Batıya doğru yayılan dünya kara parçalarının üçte birine hükmeden, çağ açıp çağ kapayan, sayısız medeniyetlere damgasını vuran, 7 bin yıllık tarihi olan Türk milletinin kara ordusuna ulu önder Atatürk’ün her zaman geçerli olan şu mesajı vardır.

Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan , her zaman zaferle beraber uygarlık nurları taşıyan kahraman Türk ordusu!..

Memleketini en kritik ve en zor anlarda zulmünden felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl kurtarmış ve korumuş isen, Cumhuriyetin bugünkü feyizli döneminde de askerliğin tekniğinin bütün modern silah ve araçlarıyla mücehhez olduğu halde görevini ayni bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur” diyerek onlara güvenini tazeliyordu.

Hiç şüphe yok ki; “Kurtuluş Savaşı” Sen Yoksun Denen Bir Milletin, “Ben Varım Diyen Bir Şahlanışıdır..” Bunu böyle kabul etmek gerek. Bu savaşta masal kahramanları gibi savaşan ve çarpışan büyük Türk Milleti; Anadolu’nun her yerinde yedisinden yetmişine kadar kadın , erkek, yaşlı, çocuk, demeden canını dişine takarak savaşmış ve gerektiğinde canını ve kanını seve seve vererek bugünlere gelmiştir.

15 Ağustos 1949’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı kuruldu. 2. Dünya Savaşı sonrası Süvari Birlikleri yerine Motorize Birlikler kuruldu. 1959’da da Zırhlı Birlikler kuruldu. Türk Kara Kuvvetleri bugün modern Teknolojisi ile etkili ve vurucu bir güce sahiptir.

Sonuç olarak; Türk İstiklal Savaşı yıllarında büyük Türk Milletinin birlik ve beraberlik içinde verdiği mücadelenin sonunda 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti ilan edildi. Büyük Türk milletine düşen görev; yine birlik ve beraberlik içinde hareket ederek Türkiye Cumhuriyeti’ni daha da yüceltmek ve ileriye taşımaktır..

Türkiye Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..