28 Ocakta olaylar kaldığı yerden devam eder. Lefkoşada Kız ve erkek öğrenciler “Bayrağımız Canımız, Feda Olsun Kanımız, Kurtulsun Vatanımız” diyerek haykırarak gösteri yürüyüşlerine devam ederler. İngiliz askerleriyle çatışmaya giren gençler arasında bir hayli yaralananlar olur. Yaralanan arkadaşlarını özel bir araçla kaçırmaya çalışan gençlere bugünkü Mücahitler Sitesi civarında İngiliz askerlerinin “dur” emrine uymadıkları gerekçesiyle ateş açması sonucu arabadaki İbrahim Ali (19), Mustafa Ahmet (20) arabada ve Sermet Kanatlı (20) kaldırıldığı hastanede şehit oldular…
Ayni gün Mağusada , Limasolda , Bafta, Lefkede yaşanan olaylar vardı. Mağusada yer alan gösterilerde Fuat Yusuf (33) ve Safa Muharrem (28) adlı iki gencimiz şehit olur. Böylece 2 gün içinde Lefkoşada 5 ve Mağusada 2 şehit vermiş oluyorduk.
Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu Başkanı Rauf R. Denktaş, cenazelerin 29 Ocakta gömülmesi için İngiliz Vali Yardımcısı Sir George Sinclairdan izin alır. 27-28 Ocak şehitlerimiz binlerce kişinin katıldığı sessiz bir törenle toprağa verildi. Doğrusu bir genç olarak ben o güne kadar böyle büyük bir kalabalığı bir arada görmemiştim.
O günde Sinclair, Rauf R. Denktaşa üzüntülerini dile getirirken “ Bilmenizi isterim ki bu olaylar Kıbrıs meselesine bakış açımızı değiştirmiştir. Kıbrısta Türklerin bu kadar hak iddia edeceklerini bugüne kadar bilmiyorduk” derken İngiliz Polis Komutanı da “48 saatlik vuruşma ve şiddet , cenazedeki sessizlik kadar korkunç değildi, gereken mesaj alınmıştır” diyordu.
27-28 Ocak 1958de yaşanan olaylarda şehitler verdik, yaralananlar oldu. Ancak , Kıbrıs Türk halkı Rauf R. Denktaşın dediği gibi “Evlatlarını toprağa veren kardeşlerimiz Vatan sağ olsun , eninde sonunda Mehmetçik gelecek ya” diyordu. Kaynak : Rauf R. Denktaş, Hatıralar, s.1321. Baskı , Boğaziçi yayınları, İstanbul, 2000
O günde şehit olanların boşuna şehit olmadıkları bir gerçektir. KITEMB, Volkan , 9 Eylül ve Kara Çete gibi örgütlerin kurulmasının esas hedefi Kıbrıs Türk halkının can ve mal güvenliğini sağlamaya yönelik adımlardı. 26-27 Kasım 1957de dağıttığı bildirilerle kuruluşu açıklayan ancak bugün kuruluşu 1 Ağustos 1958 olarak kabul edilen TMTnin kuruluşu ile Kıbrıs Türk halkının umudu ve morali yükselirken EOKAya karşı da direnci artıyordu….
II. Dünya Savaşının ardından gelen ortamda Adanın İngiliz Sömürge Yönetiminden çıkması ihtimali vardı. İngiliz Sömürge Yönetiminin sona ermesi durumunda Kıbrısın ve dolayısıyla Kıbrıs Türk halkının geleceği büyük önem taşıyordu.
27-28 Ocak 1958 direnişimizin ardından İngiliz Sömürge Yönetim, Kıbrıstaki Türk varlığını hesaba katmadan Kıbrıs sorunundan kurtulamayacağını iyice anlamıştır. Benzer şekilde BM Genel Kurulu da Kıbrıs Türk halkın varlığını 27-28 Ocak 1958 olaylarından sonra kabullenmiştir.1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarına giden yolu açan 27-28 Ocak olaylarıdır.
Kıbrıs Türk halkı , Kıbrısın eski sahibi anavatanımız Türkiyeye verilmesini istiyordu ve yıllarca verdiği mücadelede “Kıbrıs Türktür Türk kalacaktır” diyordu. Gün geldi “Taksim”e razı olundu ama onun da garantisi yoktu. ..
Kıbrıs Türk halkı ,İngilterenin Adadan çıkması durumunda Adanın Yunanistana bağlanma ihtimali olabilir mi endişesi taşıyordu. Buna fırsat verilmemeliydi… Kıbrıs Türk halkı davasına sahip çıkmak durumundaydı.. İngilizlere bu yönde mesaj verilmeliydi. İşte o günlerde başta Liseli gençler olmak üzere Kıbrıs Türk halkı yollara dökülerek “Ya Taksim Ya Ölüm” sloganlarını atmaya başlamıştı bile…
Ama her nedense 27-28 Ocak 1958de yaşananlar Kıbrıs Türk halkının gözünden kaçırılmak istenmektedir. Gönül arzu ederdi ki, bugünlerde okullarımızda sosyal-kültürel etkinlikler düzenlensin, şehitliklerimiz okullarımız tarafından gününde ziyaret edilsin ; 27-28 Ocak şehitlerimizle birlikte bugün anılarına Yenişehirdeki Kurtuluş Meydanında “İlk Adım Anıtı” dikilen, 31 Ağustos 1957de Rum tedhiş örgütü EOKAya karşı mücadele için su borusundan yapmaya çalıştıkları bombanın patlaması sonucu şehit düşen , Ulus Ülfet (27), Mustafa Ertan Celal (15) İsmail Beyoğlu (24) ve Kubilay Altaylı (16) gibi kahramanlarımız şehitliklerimizde anılsın, adları yaşatılsın!....Onlar birer kahramandı , onlar TMT öncesi Volkan ve 9 Eylül Cephesi mensuplarıydılar.
Kıbrıs Türk halkı olarak tarihimizi unutmayalım ve geleceğe güvenle ve umutla bakalım. Bugün aziz şehitlerimizin canı ve kanı pahasına kazanılan özgürlük ortamında, anavatanımız Türkiyenin etkin ve fiili garantisi altında mutluyuz, gururluyuz.
Lozandan 93 yıl sonra, Yunanistanın ABne girişinden 35 yıl sonra Batı Trakya Türklerinin durumu ortada iken; 2004de Annan Planına hayır diyen Rumlar ‘sözde Kıbrıs Cumhuriyeti olarak 1 Mayıs 2004 itibarıyla ABne üye kabul edilirken ; siyasi bir çözüm adına , ABne dahil olma adına, Birleşik Federal Kıbrıs gibi ne olduğu bilinmeyen siyasi çözümlere aldanmayalım, Rum-Yunan ikilisinin Enosis isteklerine destek veren Batılı Devletlerin vaatlerine inanmayalım ….
Bağımsız ve egemen devletimiz KKTCne dört elle sarılalım onu yaşatalım ve tanıtalım…