Bu sütunlarda yıllardır defalarca yazdık. AB’nin Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’ne tam destek verdiğini, KKTC halkını, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde yaşayan Kıbrıs Türk toplumu” gibi bir yakıştırmayla aşağıladığını ve her fırsatta Türkiye Cumhuriyeti’ni ve KKTC’yi “Kıbrıs Sorununa” ilişkin olarak suçladığını herkes biliyor. Burada, KKTC’nin AB üyesi olmadığını ve dolayısıyla AB’nin KKTC Devleti’nin içişlerine müdahale etmesinin söz konusu olmadığını da defalarca vurguladık. Son günlerde TC Dışişleri Bakanlığından gelen açıklama kısaca şöyle: “AB Kıbrıs konusunda tarafsızlığını tamamen yitirdi. Bu tutum devam ettiği sürece AB’nin Kıbrıs meselesinde üçüncü bir taraf olarak kabul edilmesi mümkün değildir.” Teşekkürler TC Dışişleri Bakanlığı.
Ancak bizim, KKTC olarak halâ ( maalesef halâ) AB müktesebatına uyum konusunda hiçbir zaman olmaması gereken ve sadece Rumlarla bir “federasyon” çatısı altında birleştirilmeye yönelik, Rumların politikalarına uygun çözümlere ulaşmasına yarayacak işler yapma eğiliminde olduğumuzu gösteren bir takım girişimlere seyirci kaldığımız gözlemlenmektedir. Bırakın Allah aşkına... AB’nin amacı çok net ortada... AB, şu müktesebat hikayesi ile KKTC Devletini değil, onlara göre “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde yaşayan Türk toplumunu” Rum Kıbrıs Cumhuriyeti’nin içine “toplum” olarak entegre olmasını sağlamak. O kadar... Rum Meclis Başkanı Şilluris bakın ne buyurmuş: “Olası bir çözümde AB müktesebatından sapma kabul edilemez. AB’nin, Kıbrıs sorununda güçlü bir rol oynaması gerekir...” Adam, AB müktesebatından sapma olamaz derken, bizde bazı kesimler, maalesef halâ AB müktesebatının bazı konularda uygulanmasından söz edebiliyor... Olacak iş değil... KKTC Başbakanı Sn. Erhürman ise, “AB’nin Türkiye raporu kabul edilemez açıklamasını yaparken bakın ne demiş: “Türkiye’yi kınıyor, bizi gözardı ediyorlar. Bu kabul edilebilir değil. Bu, tanınmamızla ilgili de değil. İrademizin oraya yansıması lazım.” Sn. Başbakan, söyledikleriniz iyi, güzel de, AB, KKTC’yi çoktan gözardı etti. 2004’ten bu yana hep dışlandık ve AB tarafından hep “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde yaşayan Kıbrıs Türk toplumu” olarak anıldık... İşte kabul edilemez olan bu...
Kısacası, KKTC Devleti’nin 35 yıllık bağımsız, egemen bir devlet olarak uluslararası toplum tarafından kabulü ve tanınması, KKTC Devletinin Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte üreteceği ve uygulamaya koyacağı tanınma politikası ile gerçekleşecektir. Bu politikanın uygulanmasına geçildiği takdirde, AB balonu oracıkta sönecek veya patlayacak. Birlik olursak ve tanınma yolunu açmak için politikalar üretirsek, Türkiye’nin işini de kolaylaştırmış oluruz. AB’nin yanlı açıklamalarını kaale almazken, KKTC Devletinin AB dışında olduğunu ve AB’nin hiçbir şekilde ve hiçbir konuda KKTC Devletinin iç ve dışişlerine müdahale hakkı olmadığını vurgulamak gerekir.