AB POLİTİKASI BOŞUNA
AB, 1997 yılından bu yana Avrupa Parlamentosuna daha fazla yetki verememiştir. Avrupa Parlamentosu’na daha fazla yetkiler, AB’nin üye devletlerinin Ulusal Parlamentolarından verilmektedir. AB’de karar verme mekanizması sadece AB Komisyonundadır. Komisyon ise AB kuruluşunun kendi üyelerinin iç sorunlarına ilişkin kararlar üretmekte bile zorlanmaktadır. AB politikası, Türkiye’yi yaptırımlarla “cezalandırarak”, KKTC’nin iki ayrı devletli çözüm önerisini ve Türkiye’nin bu çözüm önerisine verdiği desteği sonlandırmaya yöneliktir. Bu tür politikalarla “Kıbrıs Sorunu”na çözüm üretmek olası değildir.
Bazı Rum kaynaklar, Fransa’nın Türkiye aleyhine yaptırım kararları alınması için başı çektiğini ve girişimlerini yoğunlaştırdığını bildirmekte. Fransa, “Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki, Güney Kıbrıs’ın sözde Münhasır Ekonomik Bölgesindeki (MEB) faaliyetlerini sonlandırması yönündeki telkinleri dikkate almadığını”, yaptırımlar için gerekçe olarak göstermiş. Bu tür yaklaşımların gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. Fransa’nın “başı çekmesi” ilginç. Diğer taraftan, İngiltere’nin garantör devlet olarak suskun kalması da ilginç... Uzun lafın kısası, AB’nin, Türkiye’ye bu tür yaptırımlar uygulama politikaları boşuna... AB’nin gerçeklerle yüzleşme zamanı çoktan geldi, geçti... İster yüzleşsin ister yüzleşmesin... Hem Kıbrıs adası için iki devletli çözüm hem de Doğu Akdeniz konularında Türkiye-KKTC ortak politikası yürürlükte kaldığı sürece, hem Türkiye hem de KKTC istedikleri hedeflere ulaşacaklardır.