Rumlar, Kıbrıs Türk halkı ile ayni devlet çatısı altında yaşamak istemediklerini , iki ayrı devlete dayalı bir çözüm istediklerini, Annan Planına ‘hayır diyerek yıllar önce açık ve seçik beyan etmişlerdi…
Yine, 2009da Rum tarafında yapılan statistiklere bakılırsa Rum halkının genelde %45i , Rum nüfusunun %65ini teşkil eden 18-35 yaşları arasındaki gençlerdir ve bu gençler de Kıbrısta Türklerle bir arada yaşamak istemiyorlar. O günden sonra da Rum basınında yer alan haberlere bakılırsa her gün “iki ayrı devlet esasını kabul edenler çoğalmaktadır”.
Kıbrıs Türk halkı da 1960da olduğu gibi bir ortaklık devleti istemiyor. Kıbrıs Türk halkı günümüzde Kıbrıstaki mevcut gerçeklerin kabulünü istiyor ve iki egemen devletin varlığına dayalı bir anlaşma istiyor. Kıbrıs Türk halkı Annan Planı gibi bir plana bu kez mutlaka “hayır diyecektir. Baskılarla getirilmek istenen ortaklık devleti kabul edilemez. Zoraki olarak getirilmek istenen Federal devlet gibi bir ortaklık hele hele AB normlarının uygulanmaya konulacağı siyasi bir çözümü düşünmek bile istemiyoruz. Böyle bir siyasi çözümde serbest dolaşım, serbest yerleşim, serbest mal-mülk edinilmesiyle birlikte iki bölgelilik ortadan kalkacak, üniter devlet ortamı yaratılacak ve de Kıbrısın Yunanistana ilhakı yönündeki engeller ortadan kalkmış olacaktır. Bunun sonrasında da Kıbrıs Türk halkı Girit misali yok olup gidecektir. Böyle bir siyasi çözüm ,barış ortamının da yitirilmesine neden olacaktır….
GKRY eski Başkanı Hristofyas göreve ilk geldiği günlerde “mecbur oldukları için ve/veya Türk askerini adadan çıkarıp garantilerden kurtulmak için ”Federal devlet” sistemini görüşüyoruz diyordu.
Şimdilerde de Anastasiadis, “ …Kıbrıs Cumhuriyetini yıkmak isteyen Türklerle yeni bir ortaklık devleti kurmam” diyor. Bu düşünce içinde olanlarla ortaklık devleti kurulabilir mi?... Böyle bir anlaşmanın adil ve kalıcı olmayacağını , Rumlarla kurulacak bir ortaklık devletinin kurulamayacağını, kurulsa bile böyle bir anlaşmanın yaşamayacağını herkes biliyor ve görüyor. Hal böyle iken neden kendimizi böyle bir siyasi çözüme mecbur hissediyoruz , işte bunu anlamış değilim. Kıbrıs Türk halkını Rum halkı ile birleşmeye iten nedir?...Böyle zoraki bir anlaşma bizi sonu kanla biten bir birlikteliğe zorlayamaz, zorlamamalıdır… Neden 32 yıllık egemen ve bağımsız devletimizden vazgeçelim ki?...Rumlar bizim dediğimize gelsinler ve Kıbrıstaki gerçekleri kabul etsinler....
5 Mayıs 2014 tarihli Volkan gazetesinde yer alan bir haberde Rum basınından alınan ve Annan Planının 10. Yıl dönümünde yapılan bir anketin sonuçları yer almaktaydı. Rumlar Annan planına %75 oranında “Hayır” demişlerdi. Bugün de Rum halkının %60ı Annan planına ‘hayır dedikleri için pişman olmadıkları yapılan anketlere yansımaktadır. Mayıs 2014de Rum tarafında yapılan bir ankette Kıbrıs Rumlarının gelmesi muhtemel benzeri bir plana ankette %60nın yine hayır oyu kullanacaklarını ifade etmişlerdir. Verilere göre Rumların sadece %8i bağımsız iki devletin ortak bir çatı altında toplanmasını diğer bir değişle Konfederasyonu isterken %19u da tamamen iki ayrı devlet istemektedir. Mevcut statükonun korunmasını isteyenler de %16yı oluşturmaktadır. Neticede, bir yıl önce Rum halkının %43ü Kıbrıs Türk halkı ile bir arada yaşamak istemiyor iki ayrı devlet istiyordu. Rum halkının %57si ise şartlı bir iki kesimli , iki toplumlu Federal bir devlete evet diyor.
Ama nasıl bir Federal devlet? Bu Federal devletin biraz açılımı yapıldığı zaman şunu görüyoruz: Rum tarafında iki halkın eşit egemenline dayalı Federal bir çözüm değil adı federal olan ancak içeriği üniter devlet olan ve Enosise giden yolun açık olduğu , Rum çoğunluğun egemenliğine dayalı , Kıbrıs Türk halkının azınlık olarak yer alacağı , Garanti Anlaşmalarının olmayacağı,tüm askerlerin geri döneceği, 90 bin Rumun evlerine ve topraklarına geri döneceği, on binlerce Kıbrıs Türkünün yeniden göçmen durumuna düşeceği , AB normların uygulanacağı dolayısıyla serbest yerleşim, serbest dolaşım ve serbest mal ve mülk edinebileceği federal bir devlet istiyor.
Rum liderliğinin kafasında üniter bir devlet vardır, Enosis vardır ve dolayısıyla yönetimde hiçbir yetkiyi paylaşmak istemiyor. Rumlar çocuklarının ve gençliğinin asırlardan beridir okullarda ve kiliselerde Türk düşmanlığı ile yetiştirilmelerinin bir sonucu olarak Kıbrıs Türk halkı ile eşitliğe ve egemenliğe dayalı bir ortaklığı kabul etmiyorlar, yönetimde hiçbir yetkiyi paylaşmak bile istemiyorlar.
Rum liderliği , “Kıbrıs, AB üyesi bir ülkedir, Garantilere gerek yoktur. Kıbrıs meselesi 1974de garantilere dayanılarak meydana gelmiştir, Kıbrıs sorunu bir işgal sorunudur, fiili durum kabul edilemez” diyorlar.
Sınırlarımız Girnede biter diyen bir zihniyetle bir arada yaşayamayız, federal bir devlet çatısı altında bir araya gelemeyiz, Kıbrıs Türk halkı olarak geleceğimizi, özgürlüğümüzü, egemenliğimizi ve self-determinasyon hakkımızı tehlikeye atamayız, devletimiz KKTCden vazgeçemeyiz….
Batı Trakyada, Yunanistanın Rodos Adası veya diğer yerleşim birimlerinde yaşayan kardeşlerimizin durumu bize örnek olsun!.. Yunanistanda azınlık olarak yaşayan kardeşlerimiz Türküm bile diyemiyor, adında Türk kelimesi bulunan bir dernek tabelası bile asamıyorlar. Bu örnekler varken AB normlarının uygulanacağı bir ortamda “bireysel haklar” dışında hakların olmayacağı bir ortamda ne işimiz var?...
Sonuç olarak ; öncelikle denenmiş ve başarısızlığa uğramış çözümlerden uzak duracağız!.... Belli ki Rum Enosisten vazgeçmiş değildir. Kıbrıs Türk halkı ile hiçbir yetkiyi paylaşmak istemiyor.
Yıllardan beri Kıbrıs Türk halkı yaşadıklarıyla yorgun düşmüştür. Kıbrıs Türk halkı geçmişte; 1955-1958 ve de 1963 - 1974 tarihleri arasında yaşadıkları acıları yeniden yaşamak istemiyor.
Kıbrısta adil ve kalıcı siyasi bir çözüm Kıbrısta mevcut gerçeklerin kabulü ile başlar. Kıbrısta mevcut iki egemen devletin birbirini karşılıklı olarak tanımasıyla gelecek siyasi çözüm bölgedeki barışa da hizmet edecektir……