16 Şubat 2017’de gerçekleşen liderler toplantısında yaşanan gerginliğin ardından duran görüşmelerin yeniden başlaması çerçevesinde Rum liderliğinin KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı’yı görüşme masasına yeniden dönmesi yönündeki çağrılarından etkilenenBM Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Esben Barth Eide: “İki senelik ilerlemeden sonra anlamsız bir olaydan diyaloğun kesilmesini kabul etmiyorum. Türk tarafının masaya dönmesi, mazeretleri bir kenara bırakması için sesleniyorum” dedi.
Bu açıklama Eide’nin görevi dışına çıktığınıN ve de Anastasiadis’e açıkça destek verdiğinin bir ifadesidir. Eide bu söylemi ile görüşmelerin kesilmesini Türkiye’de söz konusu olan referandum süreci ile ilgilendirmeye çalışıyor. Eide, Anastasiadis’in tehditleri karşısında gerçekleri dile getirmekten korkuyor!…
16 Şubat 2017’de Lefkoşa’da Ara Bölgede yer alacak Liderler Toplantısı öncesinde Rum Hükümet Sözcüsü Nikos Hristodulidis: “Anastasiadis, ne meclis kararını görüşür, ne de Türk vatandaşlarına 4 özgürlük konusunu görüşür” diyordu. 16 Şubat’ta yer alan söz konusu görüşmede Eide: Anastasiadis’e hitaben 10 Şubat 2017’de Rum Meclisi’nde alınan kararın düzeltilmesi gerektiğini dile getirirken Anastasiadis’in “Söyleyecek Bir Şeyim yok” diyerek ayağa kalkıp masayı terk etmesini ve de kapıyı çarpıp dışarı çıkmasını, bu olayı en iyi bilen , gören ve yaşayan Eide, bunları ne çabuk unuttu!.
Anastasiadis: Kıbrıs Türk halkının en hassas olduğu konulardan biri olan “Siyasi Eşitlik” konusunda “Kıbrıs’ta Türk azınlığına siyasi eşitlik verilemez” diyerek sayın Akıncı’nın görüşme masasına dönmesinin önünü bir kez daha tıkarken bir de kalkıp “Kıbrıs Türkleri masadan kaçıyor, anlaşma istemiyor” diyerek dünya kamuoyuna yanlış mesajlar vermeye devam ediyor.
Müzakerelerin yeniden başlaması için temaslar yapan, 4 Mart Cumartesi günü KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı ile yaptığı görüşmenin ardından“Ada’nın birleşmesini istiyor muyuz ve bunun için, nihayete gitmek için gerekeni yapmaya hazır mıyız” şeklindeki büyük soruyu sorma zamanı olduğunu dile getiren” Eide: “Güvenle alakalı konular ve somut fikir ayrılıklarına rağmen Kıbrıs sorununu çözmenin mümkün olduğunu” söyledi. Eide’nin de hedefinin bizdeki bazı çevreler gibi “Nasıl olursa olsun bir çözüm olsun” peşinde koştuğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Eide ile yapmış olduğu görüşme sonrası; “Rum Yönetimi Rum halkını çözüme hazırlayacak adımları atmaktan uzak duruyor. Biz, Rum tarafı ile siyasi eşitlik içinde yeni bir ortaklı istiyoruz. Siyasi eşitlik içinde azınlık, çoğunluk kavramına yer yoktur” diyen sayın Akıncı: “…Enosis Kıbrıs’taki kötülüklerin anasıdır. Enosis yitirilen binlerce canın sebebidir” dedi. Rum Temsilciler Meclisi’nin okullarda “Enosis Kutlanması” kararının geri çekilmesi gerektiğini vurgulayan sayın Akıncı : “Aksi taktirde müzakerelerin bir anlamı kalmıyor. Müzakere yapıp anlaşma ortaya çıkarıp onu imzalamak işin ilk adımıdır. Asıl önemli olan o anlaşmayı nasıl yaratacağız? Onu da adada barış kültürünü geliştirerek yapabiliriz. Bu geri çekilmeden masaya oturmanın bir anlamı var mı?” değerlendirmesinde bulundu.
Hangi barış kültüründen bahsediyoruz? Adil ve kalıcı bir barış isteyen Kıbrıs Türk halkıdır, Rum’un kültüründe bu yoktur. Kıbrıs Türk ve Rum halklarının ortak bir duyguları yok ki ortak etkinlik düzenlensin!...Kadınlar gününde ortak yürüyüş düzenleyerek, miting yaparak mı? Yoksa İlkokul, Ortaokul öğrencilerinin bir araya gelip kültürel etkinlikler yapması ile mi? Yoksa Türk ve Rum Öğretmen Sendikalarının, Türk ve Rum Siyasi partilerinin düzenleyecekleri ortak etkinliklerle adil ve kalıcı barışın geleceğini mi zannediyoruz? Türk ve Rum gençlerinin çeşitli etkinliklerle bir araya getirilmek istenmesi , çok tehlikeli bir oyundur.Çok iyi bilmeliyiz ki 10 tane Rumca şarkı yanında bir tek Türkçe şarkıya tahammül edemeyenlerle birarada yaşamamız mümkün değildir.
Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, mevcut görüşme sürecine koptuğu yerden yeniden devam edecek olursak varılacak olası bir siyasi çözümle birlikte “Kıbrıs’ta 1974 Barış harekatı ile oluşan barış ve huzur yeniden bozulacaktır.
İyi niyete dayalı olarak 19 Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde kurulan 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin neden yaşamadığı ortada iken ikinci kez ayni çıkmaz yola girmeyelim. Aksi taktirde geçmişi yeniden yaşamaktan kurtulamayız. Türkeli, Taşkent, Atlılar, Muratağa , Sandallarda , Lefkoşa’da Kumsal bölgesinde ve diğer bölgelerde yapılan katliamları yeniden yaşayacağız ve de bu kez bizi anavatanımız Türkiye de kurtaramayacaktır, Kıbrıs Türk halkı Girit misali yok olup gidecektir….