ANASTASİADİS VE DOĞALGAZ ARAMA ÇALIŞMALARI

Abone Ol

Doğu Akdeniz’de doğalgazın   varlığının  kanıtlandığı günlerde bazı gözlemciler bu  gelişmeyi özellikle Kıbrıs’ta barış ve refah adına bir umut olarak görüyorlardı. Ancak, doğal kaynaklar, tarihin tekrar ve tekrar gösterdiği gibi, bir şans olabileceği gibi   bir  ‘lanet’ de olabilirdi.  Nitekim doğalgaz enerjisinin  barış getireceğine dair  yaygın  beklentilerin  aksine,  doğalgaz  bu güne kadar Kıbrıs’ta mevcut sorunları daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramadı…

Nitekim, KKTC ve ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti arasında yer alan enerji kaynaklı gerginlik, GKRY Başkanı  Anastasiadis’in  BM’in aracılık ettiği  Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşmelerin 7 Ekim 2014’te tek taraflı olarak askıya almasıyla kritik bir aşamaya  varıyor VE  Anastasiadis görüşme masasından kaçıyordu…

Bu aşamada  toplumlararası görüşmelerin  kesilmesinin resmi nedeni, Türkiye’nin Rumlar  tarafından yönetilen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  MEB ilan ettiği sulara Türkiye ve KKTC  şiddetle karşı çıkması gösteriliyordu. Söz konusu gelişmeler üzerine  görüşmelerin kesilmesinin ardından Rum  Ulusal Konseyi, Türkiye’ye karşı Türkiye’nin  AB adaylığını engellemek de  dahil olmak üzere bir dizi tedbirler alındığını duyuruyordu.

Nitekim, ‘sözde’ Kıbrıs  Cumhuriyeti konuyu Avrupa  Konseyine  taşırken   Avrupa Konseyi, Türkiye’yi, “Kıbrıs’ın denizler üzerindeki egemenliğine  ve Kıbrıs’ın MEB’ne saygı göstermeye  davet ediyordu!..Ankara ise  tutumundan ödün vermeyerek 30 Ekim 2014’deki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, Türkiye  KKTC’ni ve onun egemenlik haklarını korumak için   her tedbiri alacağını  yineliyordu.

Ancak,  Rumların müzakerelerin  durmasına  gerekçe gösterdiği Barbaros Hayrettin Paşa  Sismik  Arama Gemisinin geri dönmesi 30 Mart 2015 itibarıyla gerçekleşiyordu. O günde konu ile ilgili olarak BRT’ye  konuşan ve iyi niyet göstergesi olarak Barbaros Hayrettin Paşa’nın Türkiye’ye dönmesine karar  verdiklerini açıklayan Dışişleri Bakanı sayın Özdil Nami,  Nikos Anastasiadis’in müzakere masasından kaçmasına yönelik ortaya koyduğu mazeretleri ortadan  kaldırmaya  çalıştıklarını  ifade ediyor ve  “Umarız Rum lideri durumu tekrar değerlendirir ve daha yapıcı bir tavır,içerisine girip müzakere masasına döner” demişti.

O günde Anastasiadis: “Barbaros Hayrettin Paşa Gemisi çekilmezse müzakereler başlayamaz” diyordu. Anavatanımız Türkiye de görüşmelerin devam etmesi adına  iyi niyet gösterisinde  bulunmuştu. Ancak Anastasiadis KKTC’nin  ve de anavatanımız Türkiye’nin bu iyi niyetini  her zaman için istismar edecekti…

Nitekim, 26 Nisan 2015’te gerçekleşen KKTC’nin  Cumhurbaşkanlığı seçiminin  2’nci turunda Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan sayın Mustafa Akıncı, müzakerelerin ilk  günlerinde  çözüme kadar  doğalgaz  arama çalışmalarının yapılmamasını isterken GKRY  Başkanı  Anastasiadis, “Egemenlik  alanımda  yaptığım işleri tartışmam” diyerek sayın Akıncı’nın  bu olumlu yöndeki önerilerini elinin tersi ile geri itiyordu. Anastasiadis’in bu tavrına rağmen sayın Akıncı iyi niyetle görüşmelere devam edecekti.. Maalesef Anastasiadis her vesileyle taviz koparmaya devam edecekti…

Ama görüşmeler devam ederken Güney Kıbrıs-Israil-Yunanistan ve de Güney Kıbrıs-Mısır-Yunanistan üçlü anlaşmalar yapması yanında  yaptığı iki askeri anlaşmalarla  askeri tatbikatlar yapmaya devam etti. Ancak KKTC ve Türkiye iyi niyet çerçevesinde hareket ederek yıllardan beri söz konusu askeri tatbikatlarını bile gerçekleştirmiyor…

Günümüzde 21 Nisan 2017 itibarıyla Barbaros Hayrettin Paşa  Sismik Araştırma Gemisi’nin  Karpaz açıklarına gönderilmesinin elbette nedenleri vardır.  Söz konusu  sismik araştırma  faaliyetleri  KKTC’nin   verdiği izinle gerçekleşmektedir. Kıbrıs Türk halkı hangi siyasi görüşü paylaşırsa paylaşsın  konu  gelişmeleri, birlik ve beraberlik içinde hareket ederek  bu açıdan değerlendirmek durumundadır.

‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’ta tek egemen devlet olarak gören ve egemenliğini KKTC topraklarına yaymaya çalışan Anastasiadis’e daha fazla taviz vermeyelim, Anastasiadis’e ve ona destek verenlere yeter artık , hele bir dur, Kıbrıs Türk halkının  da bu topraklarda ve Doğu Akdeniz’deki doğal zenginliklerde hakkı vardır  deme zamanı çoktan gelmiştir!…

Rum tarafı tek yanlı  olarak egemenlik haklarını dile getirme alışkanlığını  terk etmelidir..