ANATASİADİS VE RUM STRATEJİSİ BİLİNİRKEN

Abone Ol

17 Mayıs  2017 günü gerçekleşen  liderler  toplantısı sonrası görüşmelerle ilgili  açıklamalarda bulunan KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı:  “Anastasiadis, öneri değil  ön koşul ortaya koydu… Tek tek konuları ele alarak  onun etrafında dolanarak bir yere varamayız… Bu yöntemle  müzakere  yürütmek  mümkün değil” derken GKRY Başkanı Anastasiadis, özlü bir  diyaloğa  ve arzulanan sonuca gidilmesi için bir öneri sunduklarını ancak, Türk tarafının  bu konuda  görüş ayrılığı olduğunu dile getiriyordu.

Anastasiadis’in hedefi, Cenevre’ye gidilmesi ve öncelikle güvenlik ve garantiler  konusunu görüşmek  ve de garantilerin iptalini sağlamak, bunu başaramazsa en azından anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini ortadan kaldırarak tek taraflı müdahale hakkını önlemek ve garantiler konusunda hedefine ulaşması durumunda  toprak konusuna  geçerek           12 Ocak 2017’de sunduğu  “Harita”nın kabulünü sağlamasının ardından istediklerini  aldıktan sonra Kıbrıs’a dönülmesi ve Kıbrıs Türklerinin karar alma mekanizmalarına  etkin katılımı konusu yanında dönüşümlü başkanlığı konuşmaktır. Alacağını aldıktan sonra, Anastasiadis’in   Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitliğini  tanıyacağına ve  de dönüşümlü başkanlığı kabul  edeceğine inanan var mı? Elbette yoktur!...

Özetle  Anastasiadis’in Cenevre Konferansı’ndaki hedefi garantilerin kalkması ve de Türk askerinin  Kıbrıs’taki varlığını  sonlandırmaktır.   Harita konusunda da  mümkün olduğunca kendi haritasının kabulünü sağlamaktır. Anastasidis’in aklında Türk halkının siyasi eşitlik haklarını tanımak ve/veya dönüşümlü başkanlığını tanımak  diye bir konu yoktur…

Sunduğu önerilerle  görüşmelerin çıkmaza girmesine ve sonlanmasına neden olan  ve de halen  olumsuz tutumunu sürdürmeye devam ederek anavatanımız Türkiye’yi  suçlamaya ve tehditler savurmaya devam eden Anastasiadis: “Türkiye’nin garantörlüğü sona ermeli, Türk askeri adadan çıkmalı ve toprak konusunda da benim sunduğum harita kabul edilmelidir. Önerilerimden vazgeçmem söz konusu değildir” diyor. 

Şu bir gerçek ki  görüşme sürecinde mevcut ilerlemeler;  Kıbrıs’ta siyasi çözüm adına Türk tarafının  verdiği tavizlerle  gerçeklemiştir.  Anastasiadis, çeşitli vesilelerle hedeflerime ulaştım diyorsa bir bildiği vardır. Özetle, verilmemesi gereken   konu tavizler şöyle:

Her şeyden önce  AİHM’in Mart 2010 tarihli Dimopulos kararı olmasına rağmen Mülkiyette  ilk söz hakkının  1974’teki tapu sahibine verilmesi, AB normlarının  ve de 4 temel özgürlüğün  sınırsız olarak uygulanmasının kabulü, Nüfus oranının 4 Rum, 1 Türk olarak sınırlanması, Rum’un rüyasında görse bile inanamayacağı bir “harita” verilmesi kabul edilecek tavizler değildir.

Verilen bu tavizlerle birlikte olası bir çözümde her şeyden önce on binlerce soydaşımız  yıllarca Mülkiyet Mahkemesinde koşması sonrası AİHM’de ömür tüketecektir. Verilen toprak tavizi ile  söz konusu topraklara 100 bin Rum’u yerleştirmeyi   ve de  kendi evlerine dönmeyi hedefleyen 80 bin kişinin geri dönmesi söz konudur.  Böyle bir durumda 2 Ağustos 1975’te  Viyana’da BM gözetiminde  ve denetiminde imzalanan “Nüfus Mübadele Anlaşması”  ile  oluşan iki bölgelilik nerede kaldı?

1974’ten  beri süregelen  görüşmelerde sözü bile edilemeyen  “Harita” konusunun gündeme gelmesiyle  Rum liderliği rüyasında görse bile inanamayacağı haritayı da  aldı ama  hala daha bunun şımarıklığı içerisinde  olan Anastasiadis:  “Bu haritanın    eksiği vardır, Karpazı da istiyorum, Maronit köylerini de istiyorum, Geçitköy Barajını da istiyorum”  diyor. Adama bak!...

Anastasiadis, AB üyesi olmayan 3. bir  ülke, AB üyesi Kıbrıs’a garantör olamaz. Garantiler konusunu AB üstlensin diyor.  Şimdilerde de Anastasiadis Cenevre Konferansında  önerdiği “Uluslararası Polis Gücü’ne mi   güveneceğiz? Yoksa AB’nin garantörlüğüne mi ?

Kıbrıs Türk halkı anavatanımız Türkiye’den başka kimseye güvenemez, güvenmeyecektir. Dünya kamuoyu bilmelidir ki Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkışı Kıbrıs’taki Türk varlığını da sonlandıracaktır.  Girit’e, Rodos’a, 12 Adalara bakınız Türk kaldı mı? Söz konusu adalarda  Türk varlığından söz edilebilir miyiz?

Bugün Kıbrıs’ta yaşananlar, Girit’te  yaşananların  tekrarıdır. Girit misali yok olmak istemiyorsak  anavatanımız Türkiye’nin  etkin ve fiili garantisinden asla vazgeçmeyeceğiz, birlik ve beraberlik içinde hareket ederek  bağımsız ve egemen devletimiz KKTC’ni  yaşatmak ve tanınmasını sağlamak boynumuzun borcudur…