ANAVATANIMIZ TÜRKİYE’NİN ETKİN VE FİİLİ GARANTİSİNDEN VAZGEÇEMEYİZ

Abone Ol

Şubat 1959 Zürih ve Londra Anlaşmaları temelinde  16 Ağustos  1960 Lefkoşa Anlaşmalarıyla Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilir. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna  giden yolda, Garanti Anlaşmaları konu edilirken  bu çerçevede Kıbrıs’a Türk askerinin  gelmesi için o günde Liderimiz Dr. Fazıl Küçük ve Rauf R. Denktaş  ısrar ediyordu. Neticede  Garanti ve İttifak Anlaşmaları temelinde 16 Ağustos 1960 sabahı    Kıbrıs’a 82 yıllık bir  ayrılıktan  sonra  650 kişilik Türk Alayı  ve de  950 kişilik Yunan Alayı geliyordu. 

1960 Garanti ve İttifak Anlaşmalarının 3’ncü maddesine göre  anavatanımız Türkiye’nin tek yanlı müdahale hakkı vardır. Garanti ve İttifak Anlaşmaları birbirinin  ayrılmaz bir parçasıdır  ve bir bütündür… Anılarında EOKA’nın faaliyetleri  ve Garanti Anlaşmaları ile ilgili olarak  KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf. R. Denktaş: “EOKA tedhiş örgütü faaliyete geçtiğinde  umursamazlık vardı.  “..Ne olacak, bunlar birkaç kişi , Rumlar bunların peşinden gitmez” deniliyordu. Ama tam tersi oldu ve  Rumların büyük çoğunluğunun   destek verdiği bu tedhiş örgütü  Kıbrıs’ı kana buladı…

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu öncesinde de  silahların teslim edilmesi yönünde anlaşmaya varıldı. Bu anlaşma gereğince Kıbrıs Türkleri elindeki silahları  teslim ederken, EOKA kullanılmayan, kırık dökük silahları teslim etti, diğerlerini de  günü  geldiğinde  kullanmak üzere sakladı ve günü geldiğinde  de bu silahları kullandı..” diyordu.

21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile Akritas planı devreye konulur. 11 yıl boyunca anavatanına güvenerek TMT etrafında bütünleşerek mücadele eden Kıbrıs Türk halkı Türk askeri sayesinde  top yekun katliama uğramaktan kurtularak 20 Temmuz 1974’ün  mutluluğunu yaşadı. Yıllarca süren görüşmelerin bir sonuç vermemesi üzerine de Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir. 

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve huzur gelmiştir. Ancak günümüzde Kıbrıs Türk ve Rum halklarına bu barışı ve huzuru çok görenler her iki halkı  Birleşik Federal Kıbrıs çatısı altında bir araya getirmeye çalışıyorlar.  Bilinmelidir ki böyle bir siyasi çözümle birlikte Kıbrıs’ta var olan barışı ve huzuru da kaybedeceğiz…

1963-1974 yılları arasında  Kıbrıs Türk halkı, silahlı saldırılara uğradı ,  katliamlara uğradı ama günümüzde Rum-Yunan ikilisi ısrarla  “1960’lı yıllarda değiliz, garantilere ve Türk askerine  gerek yok. AB üyesi bir ülkeye üçüncü bir ülke garantör olamaz;  AB üyesi olmak yeterlidir” diyor…

Günümüzde Rum tarafına geçen Kıbrıslı Türklere zaman zaman  silahlı, sopalı saldırılarda  bulunuluyor, Türk arabalarına hasar veriliyor. Hatta,  ELAM üyeleri  BM kontrolündeki ara bölgede Çetinkaya Spor Kulübü sahasında  10 Ocak 2017 Salı akşamı  yapılan “İki toplumlu” etkinliği basmaya  çalıştı. Siyah tişörtler giyen ve de  “Türkler Kıbrıs’tan dışarı… Kıbrıs Helen “ sloganları  atıyorlardı.  Ya söz konusu  sahaya girmiş olsalardı, durum ne olurdu, bilinemez!…

Kıbrıs Türk halkına yapılan bu saldırılardan,  Kıbrıs’ta siyasi bir çözüm için mücadele veren ve de 26 Mart  2014’te   Limasol’da  Kıbrıs konusunda düzenlenen bir konferansa  katılan  KKTC 2’nci Cumhurbaşkanı sayın Mehmet Ali Talat ve Ekibi  de nasibini alıyor ve de  ELAM’ın saldırılarına uğruyordu.

Dün EOKA için   ne olacak,  bunlar birkaç kişidir, Rumlar bunların peşinden gitmez diyenler bugün de benzer şekil ELAM ve Rum Milliyetçi  Kurtuluş Hareketi (EAK)’ın saldırıları için  de “Endişe verecek bir durum yok, bunlar radikal gruplar, sayıları bir elin parmaklarını geçmez” deniliyor.

Sonuç olarak; Her şeyden önce İttifak Anlaşmaları  Ada’da asker  bulundurma hakkı  yanında  garantörlüğün de fiili bir  garantörlük olmasını sağlar.  Türkiye’nin Garantörlük sisteminin “Etkin” olabilmesi için  Türkiye’nin “Tek Başına Müdahale  Hakkı” olması gerekmektedir. Yine müdahalenin de fiilen gerçekleşebilmesi için  Türkiye’nin   Ada’da Fiilen asker  bulundurma hakkının  korunması gerekmektedir.

Günümüzde Rum  anavatanımız Türkiye’nin etkin ve fiili garantisine  karşı çıkmakta ve en azından bu  anlaşmaları sulandırmak istemektedir. Kıbrıs Türk halkı kağıt üzerinde kalacak bir garanti anlaşmasına  asla razı olmayacaktır.

Garanti ve İttifak Anlaşmaları uluslararası bir anlaşmadır ve Türkiye’nin bu haklı durumu  Kıbrıs Türk ve Rum halklarının güvenliği kadar  Doğu Akdeniz’deki  dengeler bakımından da önemlidir…

Anavatanımız Türkiye’den beklentimiz hiçbir şekilde  1960  Garanti ve  İttifak Anlaşmalarından doğan haklarından vazgeçmemesidir.  Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi Kıbrıs Türk halkının   olmazsa olmazıdır..