15 kasım 1983 yılında büyük bedeller ödeyerek kurmuş olduğumuz kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti bugün 32 yaşındadır. KKTC anayasası ise kurucu meclis tarafından hazırlanmış ve KKTC ilan edildikten yaklaşık iki yıl sonra 5 mayıs 1985 günü seçmenler tarafından %29.82 ye karşı %70.18 gibi bir Oy yüzdesi ile kabul edilmiştir. Anayasamız 164 madde ve geçici 13 maddeden oluşmaktadır. anayasamızı kısaca irdelediğimizde ne kadar yetersiz olduğunu çok rahat görebiliyoruz. Her adli yıl açılışında yüksek mahkeme başkanlarımızın bu yılda da yani 2015 , 2016 yılı içinde mahkemelerin içinde bulunduğu durumu tüm çıplaklığı ile dile getirirken özelliklede binaların fiziki durumunun ne kadar yetersiz olduğunu ifade ederken kullandığı sözler çok düşündürücüdür. Uyuşturucu konusunun ne kadar can alıcı bir noktaya geldiğini özetlemesi çok önemli bir husustur.. . Onun yanında göç yasasının hala uygulanıyor olmasının yanında, Sosyal ve ekonomik haklar da örneğin gelir dağılımındaki adaletsizlikler gibi siyasal haklar ve ödevler işçiye siyaset serbest memura siyaset yasak realitesi gibi yine anayasanın üçüncü kısımdaki yasama organı olan meclisin işlevsiz hale gelmesi yasa ve karar üretememesi örneğin meclisin iç tüzüğünün değiştirilememesi, seçim ve halk oylaması ile siyasal partiler yasası ve de en önemlisi“nereden buldun” yasasının genel kurulun gündemine getirilememesi gibi
Anayasanın 4. kısımda bulunan yürütmenin ise kendi başına buyruk yasama ile çelişkili yargı ile de ters düşebilecek onlarca karar üretilebildiğini üzülerek görebiliyoruz. bir devletin anayasası ülkenin yol haritası demektir. bizim de yol haritamız eskimiş güncellenmeye ihtiyaçlı durumdadır. anayasanın yetersizliği devlet kurumlarına olan güveni erozyona uğratmaktadır. erozyona uğramış ve güven kaybı yaşayan kurumlardan sağlıklı bir gelecek inşa edilemez. her yurttaşın anayasa ve yasadan kaynaklanan hakları yanında ödev ve yükümlülükleri de vardır. eğer anayasa yetersiz yurttaşta bilinçsiz olursa ortaya keşmekeş çıkar. bu ortamdan ne yöneten ne de yönetilen mutlu olur. hele de bizim gibi prematüre bebekler gibi ekonomisi kırılgan uluslararası ilişkilerde edilgen dünya ile rekabet etmekten hızla uzaklaşan tevekkülcü bir anlayışla hareket etmeye devam edersek öncelikle ekonomik kırılma yaşanılması kaçınılmazdır. ekonomik kırılma neticesinde siyasi kırılma da gerçekleşebilir ve bunların neticesinde sosyal hadiseler vuku bulur.
Bir de kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetinin içinde bulunduğu iç borç sarmalı canımızı çok acıtacak gibidir. birazcık ekonomi bilgisi olanlar gayet iyi bileceklerdir ki iç borç demek ülkede yaşayan her yaştan insanın otomatik olarak borçlu olduğu anlamına gelir. Anavatan Türkiye cumhuriyetinden alınan kredileri bu değerlendirmelerin dışında tutuyorum. diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bizlere çıkarmış olduğu tazminat, iade ve takas bilançosu ürkütücü rakamlardadır.
dolayısı ile Anayasa ve yasaların yetersizliği
KKTCnin tanınması için hiçbir somut adım ve girişimde bulunulmaması
KKTC anayasasına ek olarak hazırladığımız kuruluş ek bildirgesi ikilemi
Üretimimizin yani ihracatımızın ithalatımızın %6sına tekabül etmesi
İç borç stokunun büyüklüğü
Kamu ve özel sektörün birbiri ile hasımlaştırılması
Planlama ve öngörünün yeterince olmaması
Yönetim zafiyeti sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Yıllar itibarı ile yukarıda sıralamış olduğum bazı etkenlerin neticesinde içinde bulunduğumuz 21.yyda vahşi kapitalizmin ve küresel emperyalizmin acımasız dişlileri ve de üstüne üstlük İsrailin başını çektiği Yahudi lobisi bulunduğumuz coğrafya üzerinde yeni düzenlemeler yapmakla meşguldür.
Tüm bu açmazlar içerisinde KKTCdeki siyasetin de etkilenmemesi olası değildir. Dolayısı ile ülkemizde yakın gelecekte siyasette eksen kaymaları, yeni oluşumlar, yeni birliktelikler ve ayrılıklar olması kaçınılmaz gibi gözükmektedir.
Bekleyip görmeyi yeğleyenlere diyecek bir şeyim yoktur.
Bekleyin ve görün!...