Ara çözüm denense nelere yol açar?
Yıllardır bütünlüklü çözüm diyerek olmayacak yol yürünmüş ve
olabilecek olanın da önü mü tıkanmıştır?
Bütünlüklü çözüm yerine kademeli ara çözüm olasılığını hakkını vererek konuşmadık.
Hatta konuşamadık.
Niye?
Nasıl bir yaygaranın kopacağını biliyoruz.
Kimisi bunu dolaylı tanınma diye kutlama başlatır.
Kimisi de federal çözümden sapma, kandırmaca olarak görür.
İki devletli çözümün ara adımı olan bir tehlike olarak görür.
Rum tarafı da ara çözümü 74’te yaşadıkları trajediyi meşrulaştırma olarak niteler karşı çıkar. Nitekim Rum liderin kuyruğu dik tutmak adına ilk tepkisinin bu yönde olduğu ile ilgili duyumlar var.
Halbuki hepimiz de biliyoruz ki, Kıbrıs sorunu geçmişte yaşanmışlıkları kadar giderek bugüne kadar ortaya konan bütünlüklü çözüm planlarının ışığında geleceğe yönelik kaygıların dile getirildiği bir sorun haline dönüşmüştür.
Güvenlik kaygılarının olduğu yerde ekonomi rafa kalkmış ve orada tozlanmaya mahkumdur. Ben söylemiyorum. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisi bunu anlatıyor. Kafa açıcı bir teori. Bulun okuyun. Hem kendinizi bulur hem de içinde bulunduğunuz sosyolojiyi anlarsınız.
Üretmekle bitmeyen kaygılar da ortak bir devlet çatısı altına gelmekten, ortak yönetim fikrinden kaynaklanıyor. Toprak mal mülk ve tekrar göçmen olma olasılığından kaynaklanıyor.
Anlaşma yolu ile Rumların Kuzeyde çoğunluk olmasından biz, doğu Akdeniz bölgesinde Türk çoğunluğu altında olunmasından ve garanti anlaşması yoluyla adada asker bulundurma ve müdahale olasılığından da Rumlar kaygı duyuyor.
Acı gerçek bu. Yanlış anlaşılmasın boş kaygılar değil bunlar.
Bunu değiştirmeye çalışarak, ya da yok farz ederek çözüm aramak
abesle iştigaldir. Nitekim yıllardır tilkinin kuyruğu gibi konu da ne uzadı ne de kısaldı. Tesadüf olmadığını artık kabullenmemiz ve inkâr sürecinden çıkmamız lazım.
Geçen sürede ortak ekonomik çıkar iki tarafta yer alan güvenlik kaygılarını yıkmaya yetecek güçte olmadığını göstermiştir. 50 yılda biz müzakere yoluyla bunu defalarca teyit edip ispatladık. Siyaset bilimi literatürüne kazandırdık. Birlikte başardığımız bu!
Hani bir doktora öğrencisi oturup bu iki toplum anlaşmış olsa ne kadar ekonomik değer ortaya çıkacak diye bir ekonomik etki modellemesi ile bir tez çalışması yapsa ve konuya tersten bakıp güvenlik kaygısının kişi başına düşen bedeli budur dese yeridir.
Onun için kaygılara dokunmadan ilerde kaygıları azaltabilecek ve ekonomik fırsatları değerlendirme kapısı açabilecek ara çözüm kavramını hayata geçirmeye odaklanmak gerekir. Sorunun bütünlüklü çözüme kavuşmasa da olumlu yönde farklı bir evreye geçmesinde ortak çıkarı olanlar bunun çabasında olacak.
Yapılana kadar imkânsız gibi gözükür ama inkâr sürecinden çıkıp bütünlüklü çözümün ağır yükünden kurtulabilirsek bu çabalar boşa gitmeyecektir. Her iki toplum için de iyi bir geleceğin yolunun açılması kademeli çözüm kavramını hayat bulmasından geçmektedir.