Aşılarda kafalar karıştı
Pandemi koşulları dünyada tekrar ağırlaşırken ülkemizde (KKTC’de) oldukça makul seyretmektedir. Bu anlamda şanslıyız desek de şansın bir olasılık olduğunu unutmamak ve tedbirli olmayı sürdürmek gerekmektedir.
Başta İngiltere, Fransa, İtalya ve İspanya olmak üzere Avrupa, Amerika, Rusya, diğer taraftan Arjantin, Kolombiya başta olmak üzere Güney Amerika, yine Brezilya ve Meksika’da çok ağır tabloların haberlerini almaktayız. 25 Kasım günü itibarıyla dünyadaki bulaş sayısı 59 milyon kişiyi, toplam ölüm sayısı ise 1 milyon 397 bin kişiyi geçmiş durumda. 25 Kasım’da Anavatanımızda açıklanan rakamlar ile Türkiye de ne yazık ki dünyada vaka görülme sıklığı en yüksek olan ülkeler arasına girdi. 25 Kasım itibariyle itibarıyla 28351 vaka açıklandı. Bizim de en sık temasımız olan ülke Türkiye olduğundan KKTC’ye yapılacak gelişlerde ve KKTC’den gidip geri dönenlerde uygulayacağımız tedbirlerde son derece disiplinli olma gerekliliğimiz haliyle ortaya çıkmaktadır.
Keza, en hızlı temas Güney Kıbrıs ile olmakta ve burası ile ilgili tedbirler de büyük önem arz etmektedir sıkıca takip edilmelidir
Son zamanlarda gelen aşı ile ilgili müjdeli haberler aşıların teferruatları ortaya çıktıkça kafalarda birtakım karışıklıklara neden olmuş gibi görünmektedir. Özellikle aşılardan birinin Çin menşeili olması nedeniyle fikirler "Acaba bize Çin aşısı mı gelecek?" "Çin aşısını yaptırmalı mıyız? " ve hatta daha ileri olarak "aslında aşı olmalı mıyız?" ve benzerleri gibi sorular ile bezenmiş halde. Gelin bazı bilimsel dayanaklarla bu sorulara yanıt vermeye çalışalım.
Öncelikle aşıları firma adı kullanmadan tanımlayacağımı belirtmek isterim.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bir aşının AŞI olabilmesi için en önemli özellikleri; koruyucu olmalı, kolay elde edilebilmeli, ucuz olmalı ve ciddi yan etkilerinin olmamasıdır. Tüm bunların denendiği aşamalar da FAZ olarak adlandırılan aşamalardan geçer.
Çin menşeili aşı ile başlamak gerekirse bu aşı virüsün etkinliğinin çeşitli yöntemler kullanılarak azaltılması sonucunda elde edilmiş bir aşıdır. Yani aslında bizi hasta eden virüsün vücudumuzda hastalık yapmayacak kadar etkisinin azaltıldığı ama bağışıklığı tetikleyecek kadar aktif olan bir virüs aşısıdır. Bu yöntem günümüzde halen kullanılmakta olan farklı virüs aşılarının en çok elde edildiği bir yöntemdir ve en bilinen yöntemdir. Üstelik şu anda FAZ III çalışmaları yapılmakta ve oldukça iyi sonuçlar bildirilmektedir. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bilimsel basamaklara uyularak üretilen bir aşı olduktan sonra sırf yapıldığı ülke nedeniyle aşıya uzak kalmak bilimsel olmayacaktır. Yukarıda yaptığım tanımlamaya da uyan bir aşı ise kabul gören bir aşı olmalıdır.
Almanya-İngiltere menşeili aşı ise virüsün genetik yapısından elde edilmiş bir aşıdır. Karmaşık işlemlerden geçerek elde edilen ve yine verilere göre oldukça etkili olan bir aşıdır. Yan etkileri konusunda FAZ III sırasında ortaya çıkan bir problem bağımsız kuruluşlarca denetlenmiş ve bilimsel hata saptanmaması üzerine üretimine devam edilmesi kararı alınmıştır. Saklama koşulları nedeniyle dezavantajlı bir aşıdır. Soğuk zincir çok önemli -70 derece santigratta korunmalıdır. Sonuç itibarıyla dağıtımı daha sıkıntılı olabilecek gibi görünmektedir. FAZ IV’e geçmek üzere olan bir aşıdır.
Amerika menşeili aşı ise yine FAZ IV aşamasına gelmiş ve koruyucu etkileri bakımından oldukça iyi değerlere sahip bir aşı olarak görünmektedir. Yan etkileri de bilimsel makul sınırları içerisindedir. Bu aşının da nakil işlemleri için -20 derece santigratlık bir soğuk zincir gerektiği öngörülmektedir. Bundan dolayı dağıtım konusunda sıkıntılar nedeniyle dünya ölçeğinde pazarlanması hususunda kısıtlamalar ortaya çıkabilecektir.
Son olarak Rus kökenli aşıyı konuşmak isterim. Biliyorsunuz Rusya aşıyı bulduğunu açıklayıp insanları aşılamaya başlayacağını beyan edeli neredeyse 4 ay oldu ancak beklenen aşılama halen gerçekleşmedi. Yakın zamanda aşının FAZ IV çalışmalarına geçeceği bilgisini vermelerine rağmen uygulamada gözle görülür bir şey yok. Aşının bilimsel geçmişi, saklama koşulları ve etkinliği bile farklı kaynaklarda farklı değerlerle ifade ediliyor. Ayrıca talep olması halinde ne kadar doz aşıyı hazırlayabilip dünyaya sağlayabilecekleri de sadece devlet başkanının ifade ettiği rakamlarla biliniyor.
Tüm bu bilgiler ışığında bir hekim olarak ben şu anda Rus aşısı dışındaki aşıların yaklaşık birbirlerine eşit düzeyde güvenilir olacakları düşüncesini taşıyorum. Bunlar arasından tercihle mi yoksa elde edilebilirlik ve saklama koşulları ön planda olarak mı bir karara varılacağı konusu biraz da siyasi ve Sağlık Bakanlığı düzeyinde belirlenecektir gibi görünmektedir.
Son olarak aşı gerçekten yapılmalı mı sorusunu de kendimce yanıtlamak isterim. Değerli okurlar 1775 yılında Jenner zamanından beridir (İlk çiçek aşısı üzerinde çalışmıştır) dünya insanları ortaya çıkan pek çok hastalığı aşılar sayesinde kontrol altına alabilmiş veya dünyadan yok edebilmiştir. Bunlar arasında bir döneme damaga vuran Çiçek hastalığı şu an için artık görülmemektedir (eradike edilmiştir). Keza pek çok ülke kabakulak, kızamık gibi hastalıkları artık bir literatür bilgisi olarak öğreniyor. Bu aşılar sayesinde, ülkelerin sağlık gelişmişliklerinin en önemli göstergelerinden kabul edilen çocuk ölüm oranları çok başarılı rakamlara ulaşmıştır. Ortada bu kadar bilimsel kanıt varken aşıya karşı olmak fikri, tüm fikirlere saygı duymakla birlikte, bana çok akılcı bir yaklaşım olarak gelmemektedir. Ortalıkta dolaşan pek çok komplo teorisi ne yazık ki aşı olmama fikrini güçlendirse de aşı olmayanların seyehat özgürlüklerinden tutun da toplu yerlerde bulunma özgürlüklerine kadar kısıtlamaların gündeme gelebilecği bir ortama doğru giden bir süreç içerisindeyiz ve bunu da dikkate almamız gerekir diye düşünüyorum.
Son söz: Bilimselliği kanıtlanmış ve etkinliği gösterilmiş, yan etkilerinin kabul edilebilir sınırlarda olduğunu göreceğimiz her aşı kullanılabilir. Tüm dünyaya yetecek aşının hızla üretilebilmesi zor olacağından fazla seçici olmamalı ve kriterler içinde hangi aşı önümüze gelirse onu kullanmalıyız. Ya da sonuçlarına maalesef katlanacağız.
Sağlıklı günler dilerim.
Panikle daha kötü oluruz, bilgiyle ve uygulamayla güçleniriz.