Ülkemizin içinde bulunduğu, sosyal, siyasal ve ekonomik duruma bir göz attığımızda gerçekten yapısal sorunlar yumağı ile karşılaşmaktayız.
Vahşi kapitalizmin ve küresel emperyalizmin acımasız yüzünü göstermiş olduğu içinde bulunduğumuz bu 21 yüzyılda hepimizin kabul etmesi gereken gerçek şu ki EKONOMİ yani PARA yaşamın diğer bütün alanlarını alabildiğine etkileyip istenilen şekilde de DİZAYN edebilmektedir.
Prematüre bebek olmaktan henüz çıkamamış olan ülkemiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nde ki yapı köhnemiş bir sistemsizliğin SİSTEM olarak kanıksanıp normalleştirilen bir UCUBE durumundadır.
Bu anlayış ile yıllardır yönetilen ülkemizde bir çok üretim sektörleri kapatılmış, kendi kaderlerine terkedilimiş, özelleştirme kandırmacası adı altında kurumlar ve kuruluşlar birilerine peşkeş çekilmiş olduğundan YEREL ÜRETİM maalesef bitme noktasına gerilemiştir. Bu yaklaşımın en belirgin yansıması ise KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR şiarı hilafına kararlar alındığı için de köylü, çiftçi, hayvancı, seracı işsizlik girdabı içerisinde adeta AÇLIĞA mahkum edilmiştir.
Yani üreten insanlar artık üretemez olmuş, ülkemiz tamamen ithalata bağımlı bir duruma getirilmiştir.
Değerli okurlar: Üretemeyen toplumlar yok olmaya mahkumdurlar savı bir tarihsel gerçekliktir. Dolayısı ile ülkemiz yıllardır izlenen yanlış,öngörüsüz ve planlama yoksunu yönetsel profillerini süratle terkederek kaybettiği üretim alanları ve sektörlere tekrardan hayat öpücüğü vererek KKTC nin bu MAKUS TALİHİNİ değiştirmek artık kaçınılmaz bir hakikattır.
Ülkemizin iç boç sarmalının 5.500.000 milyon Türk lirasına çıkmasının sonucunda da gelecek kuşaklara bu borcun devredilmesi durumu orta yerde beklemektedir.
Mahalli gelirlerimizin azalması,dış ticaret açığının alabildiğine artması ve cari bütçemizin yerel gelirlerimizden karşılanmasının gerçekleştirilememesi nedeniyle benim HÜKÜMETE naçizane bir önerim olacaktır.
Yazımın başlığında da belirtmiş olduğum AŞK ÇEŞMESİ fikrini ülkemizde de neden uygulamayalım.
Değerli okurlarım aşk çeşmesi , trevi çeşmesi Türkçe adıyla da üçyol çeşmesi olarakta bilinen bu özellikli yapı DİLEK dilemek isteyen insanların çeşmeye arkalarını dönerek omuzları üzerinden çeşmeye doğru para fırlatmaları hadisesidir.
Birçok aşk filmine konu olduğu için Türkçe’de, ‘Aşk Çeşmesi’ olarak da anılan Roma’daki ünlü Trevi Çeşmesi, ‘dünyanın en ünlü çeşmesi’ unvanının hakkını veriyor. Tarihi çeşmeye geçen yıl 1 milyon 400 bin euro tutarında bozuk para atıldığı belirtildi.
Roma’yı her yıl ziyaret eden milyonlarca turist, gerçek aşkı bulmak ya da bu şehre tekrar geri dönebilmek gibi dileklerle şehrin havuzuna bozuk para atar.
Aşk Çeşmesi –
Trevi Çeşmesi (İtalyanca: la Fontana di Trevi, Türkçesi Üçyol Çeşmesi; Aşk Çeşmesi olarak da bilinir), Roma'da Poli Sarayı'nın bir kenarına Nicolò Salvi tarafından Klasik ve Barok karışımı olarak yapılmış, dünyadaki en ünlü çeşmelerden birisidir. Üç yolun kavşağında bulunduğu için Trevi adı konulduğu varsayıldığı gibi, üç yeraltı su yolunun bu noktada toplanmasının isminin nedeni olduğu iddiası da vardır.
Trevi Çeşmesinin genel ifadesi “deniz”dir. Denizkabuğu şeklinde bir at arabası, arabayı çeken denizden çıkan kanatlı atlar ve arabada bulunan mitolojik deniz tanrısı, görünümün konusunu oluşturmaktadır. Heykel ve mimarî çok güzel bir biçimde kaynaşmıştır.
Trevi Çeşmesi'nın tarihi, İmparator Augustus döneminde başlar. Tarih, su arayan askerlere su kaynağının yerini gösteren bir kızın efsanesine dayanmaktadır. İmparator Augustus'nun damadı Agrippa, akan suyu Vergine su kemeri ile Pantheon'a kadar ulaştırmıştır. 8. yüzyılda, 12. yüzyılda V. Niccolo tarafından ve 15. yüzyılın ortasında 4. Paolo tarafından restore edilmiştir. 1998'de büyük bir düzenleme geçirmiş, temizlenmiş ve su sistemi de yenilenmiştir.