GÖÇÜN TANIMI
Göç insanın fiziksel çevresindeki istemli veya zorunlu geçici veya kalıcı bir değişimdir. Sosyal, kültürel, ekonomik ve politik bazı değişikliklere yol açabileceği gibi aynı zamanda bu tür değişikliklerden de kaynak alabilir. Zorunlu göçte ise insanlar genellikle devletlerin ekonomik, sosyal veya siyasal bazı yaptırımları nedeniyle çevrelerini terk etmek zorunda kalırlar. Zorunlu göçün istemli göçten farklı özellik ve nedenleri vardır.
Dünyada yaşanan hızlı değişiklikler mültecilik ve göçmenlik tanımlarını da etkilemektedir.
AVRUPA BİRLİĞİNDE DURUM
Avrupa Birliği Ülkelerinde işçi göçü ve politik göç akışı yapısal bir olgu olarak günümüzde hala devam ediyor. Ekonomik alışverişin küreselleşmesi sosyal ve demografik eşitsizlikler, siyasal istikrarsızlıklar ve iç savaşlar göçlerin başlıca sebepleridir. Bu tür yoğun göçlerin toplumsal, ekonomik ve politik sonuçları birçok ülkede farklı şekillerde tartışılmaya devam etmektedir.
Baktığımızda yapısal bir işsizlik olgusuyla ve giderek büyüyen dışlanmışlar nüfusuyla karşı karşıya kalan Avrupa Hükümetlerinin ve uluslar arası göçmenlik merkezlerinin ilgilendikleri konuların başında bu konu gelmektedir. Avrupa Birliği ülkelerinde 1973 yılına kadar ekonomik kalkınmanın unsuru olarak görülen göç sorunu 2. Dünya Savaşının yaraları sarıldıktan sonra ise özellikle 1974 yılından itibaren Batı Avrupada göçmenlik önemli bir sorun haline gelmiştir.
Günümüzde göçmenlik Kuzey-Güney ekonomik düzlemde kalkınmış ve geri kalmış devletlerin politika gündemlerine oturmuş durumdadır. Dün Batı Avrupa ülkelerinin ekonomilerinin ihtiyacını karşılayan ve de kalkınmalarına katkı koyan göçmenler bugün ise sorun olarak lanse ediliyor, kimi de ırkçı unsurların hedefi haline gelebiliyor.
Tüm bunlara rağmen göçmenler Avrupa Birliği ülkelerinin ekonomisinin vazgeçilmez öğesi olmaya devam etmektedirler.
1974 ÖNCESİ İŞÇİ GÖÇÜ
1975-1980 Aile Göçü
Sosyolojik alanda göçmenler homojen yapıdan heterojen bir yapıya sıçramıştır. İşçi, öğrenci, aydın, sanatçı, doktor, hukukçu, işveren, tüccar, vs. dolayısı ile göçmenlik işçilik yapısından bir topluluk yapısına geçiş yapmıştır diyebiliriz.
KIBRISTA GÖÇ
Osmanlı Devletinin 1878de Kıbrısı 92.799 sterline İngiltereye devri ile birlikte Kıbrıstan Anadoluya Türk göçü başlamıştır. Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşı sırasında Almanyanın yanında yer alması üzerine İngiltere hem Osmanlı Devletine savaş ilan etmiş hem de Kıbrısı ilhak ettiğini açıklamıştır. Kıbrısın İngiltere tarafından ilhakı Kıbrıstan Anadoluya göç hareketini hızlandırmıştır. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ile İngilterenin Kıbrıs üzerindeki hâkimiyeti Türkiye Cumhuriyeti tarafından kabul edilmiştir. Ancak Lozan Antlaşmasının 21. Maddesi ile Kıbrıs Türklerine Türk vatandaşlığına geçerek Türkiyeye göç etme imkânı da tanınmıştır. Lozan Antlaşmasıyla Kıbrıstan Anadoluya Türk göçüne 2 yıllık bir zaman sınırlaması getirilmiştir. Bu sürenin dolmasından sonra da Anadoluya Türk göçü devam etmiştir. Kıbrıstan Anadoluya Türk göçünün devam etmesinde Kıbrıstaki İngiliz Yönetiminin Kıbrıs Türklerine karşı uygulamış olduğu baskıcı yönetim ve Türkiyenin göçü teşvik edici politikaları etkili olmuştur.
Aşağıdaki tablo Kıbrısta İngiliz Yönetimi tarafından 1881den 1938e kadar yapılan nüfus sayımlarında elde edilen sonuçlardır.
Yıllar | Rumlar | Türkler | Diğer Unsurlar | Toplam |
1881 | 137631 | 45458 | 3084 | 186173 |
1891 | 158585 | 47926 | 2775 | 209286 |
1901 | 182739 | 51359 | 2974 | 237022 |
1911 | 214480 | 46428 | 3056 | 263964 |
1921 | 244887 | 51339 | 4489 | 300715 |
1931 | 276572 | 64225 | 7142 | 347959 |
1938 | 310070 | 66459 | - | 376529 |