Ayrı egemen devlet

Abone Ol

Haberlere göre, KKTC’nin New York Temsilcisi Büyükelçi Sn. İsmet Korukoğlu’nun, Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Sn. Feridun Sinirlioğlu kanalıyla BM’ye 23 Ekim 2019’da ilettiği mektupla, KKTC’nin ayrı egemenliği olduğunu yeniden kayıtlara geçirmeye çalıştığı kaydedildi. Mektupta  “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sivil havacılık idaresi, kendi ulusal hava sahası içerisinde hava trafiğini düzenleme ve havacılık bilgi hizmeti sağlamadaki tek yetkili organdır. Kıbrıs Rum Yönetiminin KKTC üzerinde hiçbir hükmü veya söz hakkı yoktur.” denildi... KKTC’nin bağımsız, egemen bir devlet olduğunu vurgulayan bu girişimin BM kayıtlarına geçirilmesi gerekir. BM kayıtlarına geçer veya geçmez, bu girişimin BM’de görüşülmüş olması, duyurulması ve üzerinde durulması başlı başına çok önemli bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.

Bu sütunlarda, 36 yıllık KKTC Devletinin bağımsız, egemen devlet olarak egemenlik haklarını kullanarak tanınma istemesinin en doğal hakkı olduğunu defalarca vurgulamıştık. Şu anda KKTC ayrı egemen bir devlet. Bunun aksini hiç kimse iddia edemez. Ayrı egemenlik konusunun BM’de konuşulması önemli. Unutulmaması gereken bir konu daha var. BM diyor ki : “BM bir devlet veya hükümet değildir. BM’nin bir devlet veya hükümeti tanıma yetkisi yoktur.”  Dolayısıyla BM’nin, KKTC’nin tanınmasında aktif rol oynayabileceği söylenemez. Ancak BM’de şu anda KKTC’nin ayrı egemenliği olduğunun vurgulanması oldukça önemli bir gelişmedir.

Tabii Rumlar hemen yaygarayı kopardı. Yaygara koparmakta “şampiyon” olan Rumlar, BM’deki KKTC’nin ayrı egemenlik vurgusunun Berlin görüşmelerinden önce gerçekleşmesinin “müzakere sürecinin” başlamasına yönelik çabalara  zarar verdiğini söylediler... Görülen o ki Rumların “federasyon hayallerinin” gerçekleşmeyeceğini anlamaları için tek yol kalmıştır. Bu yol KKTC’nin ayrı devlet olarak tanınmasıdır. Bu yolda ilerleme kaydetmek için birlik içinde kararlı bir biçimde hareket etmek gerekir. “Müzakereler”  sürecini tekrar başlatma çabalarının artık sonlandırılması gerekir. Hem BM’nin hem de Rumların artık gerçeklerle yüzleşmesi kaçınılmazdır. Rumlar hayallerinden vageçmez. BM ise hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir çözümün peşinde... Bu ikiliye  “dur” deme zamanı geldi. Diplomaside sürüncemede kalan sorunlar ancak kararlı politikalar uygulamakla sonlandırılabilir.