Başarının resmini hangi olguların oluşturacağı bellidir ama…

Abone Ol

 
Siyaset tarafından pek de dillendirilmese de iki toplumda da iki ortak nokta partiler üstü bir şekilde oluştu.
 
Birincisi iki toplum da AB üst kimliğini benimsedi.
 
Hedeflenen “Kıbrıslılık” üst kimliğini değil.
 
AB’nin ve “Avrupalı” olmanın çekim gücü iki toplum üzerinde de güçlü ve birleştiricidir.
 
İkincisi, iki toplum da günden güne kötüleşerek devam eden alım gücü gerilemesi yaşıyor. Göreceli olarak arada ciddi farklılık olsa da ekonomik potansiyelini kullanamıyor.
 
Bu iki olgu bütünlüklü bir çözümü sağlayacak, onun önündeki güvenlikle ilgili kaygı engellerini giderecek güçte değil.
 
BM kararları gerçektir ama acı hakikat de budur.
 
Gerçek ile hakikat arasındaki bu fark bütünlüklü çözüm sürecini kilitlemiştir. Yıllardır tilkinin kuyruğu gibi konunun ne uzayıp ne de kısalmamasının sebebi budur.
 
Test edilmesi gereken, iki toplumun arasında oluşan bu iki ortak olgunun kaygıları bir tarafa bırakıp günlük hayatı iyileştirecek tedbirlerin ele alındığı bir alışverişi gerçekleştirebilecek güçte olup olmadığıdır.
 
Pile’ de ortaya çıkan kriz, “ara çözümler” diye adlandırdığımız kaygılardan uzak sürecin başlangıç noktası olma potansiyelini taşıyan bir fırsattır. Anlaşmaya varıldığı yönünde olumlu bir hava, özellikle Rum tarafından estirilse de ara bölgedeki arazinin egemenliği konusundan dolayı konu şu an rölantidedir. Yaratıcı bir yaklaşım ile New York’taki genel kurul toplantılarından önce bu konunun çözülmesini temenni ederiz.
 
Pile krizi vesileyle başka bir şey daha test edilmiştir.
 
Onurlu çıkış yolunun kapısını bulmaları için, iki kesimdeki mikro milliyetçi çevrelerin en tepe noktalarındaki kişilere, bizim tarafta bugüne kadarki teamüllerin dışında, “görevlendirme” de yapılmıştır. İlk defa Cumhurbaşkanı yerine Dış İşleri Bakanı görüşmeci konumundadır.
 
Her iki tarafta da uzun yıllardır çözümsüzlük nöbetini tutan şahinlere görev düşmesi, başka da birine laf bırakmamak adına girilmek istenen süreç ile ilgili de hem KKTC hem de Türkiye iç siyasetine yönelik ön bir test mahiyetinde olduğunu akla getirmektedir.
 
Hızlıca bunu kim akıl ettiyse pragmatik bir şekilde ortaya çıkabilecek iç siyasi riski önceden görmek adına Pile’ ye farklı da bir anlam yüklenmiştir.
 
Bu ay BM New York genel kurul toplantılarında son bir kez bütünlüklü çözüm için hafif yollu bir görüş alışverişinde bile bulunulacağını sanmıyorum. Pile’ deki olası “başarının” da rüzgârı ile hiç de vakit kaybetmeden ara çözümler ile bu sorunu bütünlüklü çözümden farklı bir evreye geçirme düşüncesi ağır basmaktadır.
 
Türkiye’nin genel durumunu ve buna uyumlu olarak seçim sonrası batıya yönelik söylemlerindeki yumuşamayı da dikkate alarak Kıbrıs’ta ara çözüm sürecinin başlamasına sıcak baktığını söylemek mümkündür. Yolun inşası karşılığında Pile’ deki ara bölgedeki arazinin egemenliği konusundaki iddiamızdan sürecin başlaması için taviz verilmesine ses çıkarmayabilir.
 
Diplomasi ördek yürüyüşü gibi görmeyen ve duymayanların da görüp duyacağı şekilde icra edilen bir iş alanı değildir. ABD, İngiltere ve AB’nin Yunanistan ile birlikte Rum yönetimi üzerinde bütünlüklü çözüm değil, ara çözüm sürecinin başlaması ile ilgili gerekli diplomatik baskıyı yaptığını ve yapacağını ancak tahmin edebiliriz. Bu yeni sürecin adını da kademeli çözüm süreci (“incremental solution process”) diye koymuş olmaları bile çözüm odağının nereye kaydığının kanıtıdır. Bir öncekinin adı bütünlüklü (“wholistic”) çözümdü.
 
Başlatılmaya çalışılan bu yeni sürecin sonucunda, umut edilen akıllı gerçekçi bir yöntem ile Kıbrıs Türkü’nün tanınmamışlıktan doğan sorunlarının halledilebileceği dünyaya entegre olmayı elde etmesidir. Tanınmayı getirmez ama tanınmamış olmanın, halkın üzerine getirdiği sıkıntıları ortadan kaldıracak zemini sağlamaktır.
 
Tabii elimizdeki en büyük koz olan Maraş’ta vakıf malları iddiamızdan geri adım atmak ve gerçek sahiplerine kademeli bir süreç sonucunda iade etme şartı ile.
 
Konuyu hemen Maraş’a getirmeden her iki kesimde de günlük hayatı olumlu yönde etkileyecek minik adımlarla bu ara çözüm sürecini pekiştirmek çok daha akılcı bir yaklaşım olur görüşündeyim. BM, Pile konusunda olduğu gibi bunları iki taraf ile de konuşarak, ortak noktaları ve önceliklendirmeyi ortaya çıkartabilir.
 
Sana faydası olmayanı verip, karşılığında sana ekonomik değer katacakları alarak ilerlemek, her iki taraf için de fikren acı ama onurlu çıkış yolu olabilir.
 
İki olgunun oluşturduğu temel hazırdır ve bunun üzerinden farklı bir evreye geçip kalıcı barış inşa edilebilir.