Başkentin utancı: Sanayi Bölgesi…

Abone Ol

Lefkoşa’nın kuzeyinde, oldukça geniş bir alanı kaplayan “Organize Sanayi Bölgesi”nin en büyük özelliği “organize” olmamasıdır…

Bu geniş devlet arazisi, parsellere ayrılarak “üretici” özel sektör kuruluşlarına kiraya verildiğinde, birinci koşul; sanayi üretimi yapmaktı…

Yerli üreticiler; hafif sanayi kuruluşları, imalatçılar, montajcılar, fabrika ve atölyeler buraya toplanmıştı…

Burada; “ikamet” etmek bile yasaktı…

Harika bir görünümü vardı buralarının…

Kıbrıslı Türkler’in “üretici gücü”nü temsil ediyordu…

Bir yabancıya “İşte Kıbrıslı Türkler’in üretkenliği” diyerek gezdirebilecekleri, gurur duyacakları bir bölgeydi burası…

Çikolata ve şekerlemenin her türlüsü üretiliyordu…

Mobilya ve tekstil fabrikalarında yüzlerce işçi çalışıyordu…  Termosifon, su deposu imalatı yapan fabrikalarda yirmi dört saat mesai yapılıyordu…

Meşrubat, kahve, plastik ürünleri, elektrik malzemeleri, unlu gıdalar, şampuan ve temizlik ürünleri yanında bölgede torna atölyeleri de dikkat çekiyordu…

“Organize” değildi ama, gerçek bir “üretim” alanıydı… 

İlk zamanlar; Lefkoşa’nın “uzağında” gibiydi…

Başkent kuzeye doğru yayılınca, her taraf binalarla dolunca; neredeyse Lefkoşa’nın ortasında kaldı…

Siyasetçilerin bir bölümü burayı; başka devlet kurumlarında olduğu gibi “çiftlik” olarak kullandılar.

“Seçim yatırımı” uğruna, buradaki “parsel”leri yandaşlarına düşük kiralarla kiraladılar. Daha sonra yasayı değiştirerek devletten kiralanan arazilerin başkalarına kolayca “devredilebilmesini” yani “satılmasını” kolaylaştırdılar…

Böylece birtakım insanlar, buralara çivi bile çakmadan, devletten kiraladıkları arazileri başkalarına devrederek, büyük paralar kazandılar.

Bu yolla büyük “vurgun”lar yapanlar oldu…

Yine siyasetçiler sayesinde, başlangıçtaki kiralama “kriter”i es geçildi ve buralarda sanayi faaliyeti dışında da kiralamalar oldu.

Büyük işadamlarına “depo” amacı ile araziler kiralandı. Sanayi ve üretimle alakası olmayanişyerleri kuruldu. Birçok devlet dairesine buradan arazilertahsis edildi.

Bizim “Organize Sanayi Bölgesi” zamanla tam bir “anti-organize” ve her türlü işin ve işletmenin “toplandığı” karmakarışık bir bölge haline geldi…

Başlangıçtan beri iki konu dikkat çekiyordu:

Birincisi; çikolata fabrikasının yanına briket tesisi; hellim atölyesinin dibine kabortacı boyacı gibi işyerleri açılmıştı…

İlgili daire ve bakanlık bu konuda “özenli” davranmadığı için; toz toprağın içinde çikolata üretimi, boya spreylerinin havada uçuştuğu mekanlarda da hellim üretimi yapılıyordu…

Bu konu, hiçbir zaman çözümlenmedi ve bugünlere kadar geldi.

Öte yandan yollar çok dar, parseller ise gelecekteki işyeri genişlemelerine uygun olarak planlanmamış…

Ama hepsinden önemlisi; dağ gibi biriken çöp yığınları…

Belediye’nin hizmeti çok yetersiz…

Buradaki kiracılardan çeşitli adlar altında toplanan “ücretler” bir fonda birikiyor ama kimse bu paraların nereye harcandığını bilmiyor…

Üstelik sanayi bölgesi için buradaki kiracılardan oluşan; yasanın emrettiği bir de “danışma kurulu” var ve o da ne yazıktır ki etkin biçimde  yaşananlara müdahale edemiyor…

Aradan geçen yıllar içince; başlangıçta anlattığım üretim tesisleri bir bir kapandı… Yerlerine yoğunlukla “boya-kaporta” atölyeleri açıldı…

Daracık yollar yetmez oldu… Birçok işyeri, yolları araç gereçlerle doldurarak işgal etmiş durumda ve kimse buna bir çare üretemiyor…

Dar gelen parsellerden sağa sola taşmalar ise işin cabası… Görünümü bozan, hurda araçlar her tarafı kaplamış… Kalitesiz bir yapılanma almış başını gidiyor…

İsteyen istediği yere istediği biçimde gecekondu yapabiliyor…

Örneğin;modern bir banka binasının tam karşısına bir hurdacı hurdalarını yığabiliyor…

Su deseniz, bir başka problem…

Buradaki işyerlerinin depolarına, bu su bolluğunda bile onbeş günde suyun damlamadığı zamanlar oluyor…

Ama en kötüsü su baskınları…

Sanayi bölgesinin en büyük sorunu bu… Bugüne kadar trilyonlarca lira para harcandı ama sorun çözümlenemedi…

Lefkoşa Belediyesi, bu bölgeden su ve diğer hizmetler için gelir elde ediyor. Ayrıca işyeri vergisi, tabela vergisi gibi birçok gelirleri var. Emlak Vergisi de alıyor.

Sanayi Dairesi de ayrıca temizlik ve diğer hizmetler için kiracılardan para topluyor…

İki kurum arasında eskiden kalma bir “yetki uyuşmazlığı” var… Koskoca devlet, buranın yönetimi konusunda bir türlü karar vermekten aciz…

Sanayi Odası; buranın yönetimine talip… Şimdiki Sanayi Bakanı bir süre önce buna sıcak baktığını açıklamıştı. Ama bu konuda da hiçbir adım atılmadı…

Bugün Lefkoşa Sanayi Bölgesi; yapım kalitesi düşük binalarla dolu, yolları hurdalarla işgal edilmiş, üretim değil doğrultmacılık yapılan bir “mezbelelik” durumunda…

“Boya-kaporta” buranın alameti harikası olmuş…

Su baskınları, suyun akmaması, çöplerin oraya buraya yığılması ve skiplerden taşması, günlerce toplanmaması müthiş bir pislik görüntüsü yaratıyor…

Ne yazıktır ki bu bölge Lefkoşa için “Kıbrıslı Türklerin üretkenliğinin gururu” olamadı, tam tersine başkentin “utancı” oldu…

Yok mu bizi bu “mezbelelikten” kurtacak?