BAYAN URSULA
Dönelim Bayan Ursula’ya... Büyük bir hışımla “İki devletli çözümü AB asla ve asla kabul etmeyecektir.” demesi, Türkiye ve KKTC’nin bu kuruluşa zerre kadar güvenemeyeceğini ortaya koymuştur. En önemli gerçek ise şu; 38 yıldır bağımsız, egemen bir devlet olarak yaşamaya devam eden KKTC Devleti’nin AB adlı kuruluşun dışında olduğu ve AB’nin KKTC’nin iç ve dış meselelerinde asla söz sahibi olmadığı gerçeğini defalarca vurgulamak gerekir. Bayan Ursula’nın söyledikleri asla kaale alınmamalı. AB adına Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’in söylediklerinin KKTC açısından hiç bir önemi yok. Bu açıklama Rumların hayal aleminde yaşamalarının bir serisidir, o kadar. Esas sorun, BM’nin 541 ve 550 No’lu KKTC’nin tanınmamasını isteyen ve halá yürürlükte olan kararları... Bu, BM Güvenlik Konseyi Kararları 1983-1984 yıllarında alınmış. Yani tam 37 yıl önce alınmış eskimiş kararlar.
Kısacası, artık hiçbir şekilde adil olmayan bu kararların değiştirilmesi ve ortadan kalkması mümkün olabilir mi sorusunu sormak lazım. Tabii ki, bu BM Güvenlik Konseyi kararlarının kaldırılmasını sağlamak en ideali. Ancak bu olmadığı takdirde, KKTC hiçbir zaman tanınmaz anlamına gelmez. KKTC’yi tanımaya hazır olduklarını belirten 4-5 ülke ile bu konuda hemen temaslar başlatılmalı. 541 ve 550 No’lu kararların değiştirilmesi için girişimler başlatılmalı. Bu girişimler ancak Türkiye-KKTC ortak politikasıyla gerçekleşecektir. Eğer bu girişimler sonuç vermezse ne olur? KKTC’nin bağımsız, egemen devlet statüsü devam eder. Peki, KKTC’yi tanıyanlar olur mu? Evet. Her devlet kendi egemenlik haklarını kullanarak KKTC devletini tanıyabilir. Artık “KKTC’yi tanımayın” tehditleri çok gerilerde kalmıştır. Ancak unutulmamalı ki BM değil, ABD ne derse o olur. Bu yüzden tanınma konusu uzmanlar tarafından ABD hükümetine aktarılmalı. Hiç gecikmeden Türkiye-KKTC ortak politikası ABD’ye anlatılmalı...