BAYRAMLAR KAZASIZ BELASIZ GEÇSİN
Bizim şu küçücük ama sorunları büyük ülkemizde de bayram kazaları ve ölümler olması adeta bir alışkanlık kazandı.
Gençlerin çılgınlar gibi araba kullanmaları, hem kendi hayatlarını, hem de başkalarının hayatını tehlikeye sokmaktadır maalesef. Özellikle siyahilerin tehlikeli araç kullanmaları alışkanlık haline geldi.
Buna gece geç vakit içkili kullanmayı da eklersek, yorumda hatalı veya eksik kalmayız.
Bayram kazalarını daha büyük boyutta genellikle Türkiye yollarında görürüz. Hani Almanya’da yaşayan Almancı Türkler kendi arabaları ile pür neşe bir hevesle yola düşerler ya, işte bu uzun yolculukta kendilerini nelerin beklediğini bilemezler.
Mesela Almanya’dan çıkıp örneğin kendi memleketi olan Erzurum’a gitmesi, ne kadar külfetli ve ne kadar acı verici olur trafik kazaları açısından. Uzak kentlerin insanlarının kaderidir sılada yaşarken yollarda can vermek.
İnanır mısınız...
Bayram döneminde Türkiye gazetelerini okumak istemiyorum. Çünkü yollarda o kadar büyük kazalar olur ki, bu durum insanı şoke eder.
Umut ve sevinç çığlıklarıyla yollara düşenler, dikkatsizlik ve yorgunluk nedeniyle trafik canavarına yenik düşebilirler. Yollara düşen ve nizamlara uyarak araç kullanan insanların hiç kabahati yokken, bir başkası onların ölümlerine neden olabiliyor.
Bazen manşetlerde şu ifadeleri görüyoruz...
“Gurbet yolcuları bir kazaya kurban gitti ve bütün bir aile tümden hayatını kaybetti.”
Bu tür kazalarda adalet ne kadar adaletli olursa olsun, kazaya sebebiyet veren, şu veya bu şekilde kısa süreli hapis cezasıyla hayatını sürdürüyor. Hani adaletin kestiği parmak acımaz deriz ya, bu adalet, nasıl adalet olarak nitelenebilir?
Polis nizamnamesi veya kanununa yapılan son düzenlemeler belki daha caydırıcı olur araç sürücüleri için. Hapislik cezası ile parasal cezalar da yükseltildiğine göre, umarım trafik cezaları azalmış olsun.
Bir de şu ifadeyi kullanırız içkili araç kullanırken kaza yapanlar için.
“İçki şişede durduğu gibi durmaz.”
Ne kadar doğru bir söz...
Her bayram geldiğinde polisler, adeta ateş üstünde otururlar. Gerek bizde gerekse Türkiye’de. Hani askerlikte alarm veya teyakkuza girerdik ya, bu da onun gibi birşey.
Son altı aydan beri polisin başarılı operasyonlarını izliyor ve onları takdir ediyorum.
Bu bayramda bir statistik tutacak olursak, kim bilir bayram sürecinde ne kadar trafik kazaları yaşadığımızı, kaç kişinin gayrinizami araç kullandığını görmüş olacağiz. Nitekim bayram girmeden bayram tatilinin başladığını varsayarsak, büyük oranda trafik kaza ve cezalarının meydana geldiini görürüz.
Bayramdan sonra polis müdürü tarafından yapılacak veriler raporu, bize herşeyi anlatacak. Hatta anlatmaya başladı bile.
Bu dönemde sadece bayram kazaları olmaz. Bir de yeni yıl kazaları olur. Hayat devam ediyor da, nedense kaybettiğimiz canlara rağmen kaza yapmaya devam ediyoruz.
Yani bu özel günler kazasız belasız geçsin diyorum. Bu bayram, gerek Türkiye’de, gerekse Kıbrıs’ta 9 günlük bir tatile ayarlandı. Dokuz günlük bayramlar insanlara nedes ve hayat veriyor. Bu yönden iyi olmuş bayram tatilinin dokuz güne çıkarılması.
Turizmciler böyle zamanları beklerler para kazanmak için. Hariçten gelen dış ve ükemizdeki yerli vatandaşlar için bir motivasyon olur.
Bazı turistler özgür seyahat etmek için araba kiralarlar. Bu turistlerin ülkelerinde sağdan, bizde soldan giden trafiğin ne kadar tehlikeli olduğunu düşündünüz mü?
Sağdan gitme alışkanlığı olan insanların soldan gitmeleri, bir anlık dalgınlık ve alışkanlık onları ölüme götürebilir, gerek kendisi, gerekse karşıdan gelenler açısından. Bu tür sürücüleri çok gördük. Sadece bayramlarda değil, sair zamanlarda da sağ-sol şeridi kullanma karmaşası içinde birden hayatlar kaybolabiliyor.
Ne kadar uyarıyoruz ve ne kadar bu uyarıya uyuyoruz, önemli olan budur.
Kısacası bayram tatilinizi zehir etmeden tatilinizi bir güzel yapınız ve ülkenize dönünüz, diyorum turist vatandaşlara. Tabii ki ülkemizdeki bütün vatandaşlar için geçerlidir bu uyarımız.
Yani kazasız belasız bir bayram olsun.