Batılı emperyalistlere güvenen, her koşulda Rumlar ile birleşmeyi ve Türkiyenin fiili garantisinin tartışılabileceğini savunanların, yanlışlıklarını anlamalarına yardımcı olabilmek umudu ile, Giritin Yunanistana nasıl bağlandığını hatırlatmakta yarar görürüm.
Osmanlı döneminde Girit Türklerin çoğunlukta olduğu bir ada idi. 1760 yılında Giritte 200 bin Müslüman ve 60 bin Rum yaşamaktaydı.
İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya tarafından şımartılan Yunanistan; Girite öğretmen, ajan, provokatör, papaz, gerilla uzmanı, silah göndererek, Rumları örgütledi ve osmanlı idaresine karşı kışkırttı.
Böylece Girit Rumları, Rus Çarının da yüreklendirmesi ile 1770de Osmanlılara karşı ayaklandı. İsyan kısa sürede bastırıldı .Daha sonra Yunanistanın teşviki ve batılılar ile Rusyanın desteği sonucu Girit Rumları,1821,1825,1841,1849,1866,1897 de ardı ardına ayaklandı. Türkleri vahşice katlettiler, mallarını yıkıp, yaktılar.
Osmanlılar her defasında ayaklanmaları bastırdı.Fakat, batılıların baskısı ile, Rumlara sürekli olarak çeşitli imtiyaz tanıdı.
Yunanistan ve Girit Rumları, Türkleri katletmelerine rağmen, mazlum rolüne büründüler ve satın aldıkları batılı basın mensupları aracılığı ile, dünyaya baskı görüp ezildikleri yalanını yaydı .Böylece terör suçlarını örtbas ederek, Türk yönetimini suçlu gösterdiler.
Oysa o dönemde Giritteki Fransız konsolosu Blanc, hükümetine zulmün Rumlar tarafından yapıldığını, bir çok Türkün tuğla fırınlarında yakıldığını bildirmişti.
Ayrıca, İngiltere dış işleri Bakanı yardımcısı, azılı Türk düşmanı Cursonda Lordlar kamarasında, Rumların vahşice Türkleri katlettiğini anlatmıştı.
Batılı devletlerin baskısı sonucu 1869da Girit sorununun çözümü için, Paris konferansı düzenlendi ve Rumlara bir çok ayrıcalıklar tanındı. Bu çerçevede Valinin Rum, yardımcısının Türk ve Vilayet Meclisinin 80 Rum ile 30 Türkten oluşması kabul edildi.
Girit Rumları Osmanlıların sıkıntılı döneminden yararlanarak 1897de ayaklandı. Yunanistan da isyancıları desteklemek için, adaya asker gönderdi ve 15 gün devam eden katliamlarda, on binlerce Türk vahşice katledildi, Türk köyleri yakılıp yıkıldı, Hanyaya 60 bin Türk sığındı, şehir merkezlerinde bile Türkler vahşice öldürüldü. Bunun üzerine Osmanlılar, Yunanistan ile savaşa girdi ve Yunan ordusunu bozguna uğratarak Atinaya dayandı. Haçlı emperyalist ülkeler yine araya girerek, Osmanlı ilerlemesini durdurdu. Osmanlıların savaşta galip gelmesine rağmen, görüşme masasında Girite tam muhtariyet verildi ve valinin Rum olması kabul edildi .
Bir süre sonra İngilterenin baskısı ve girişimi üzerine Türk ordusunun Giritten ayrılması sağlandı ve Türklerin korunması amacı ile adaya İngiliz, Fransız, Alman, Rusya askerleri getirildi. Fakat birkaç ay sonra bu devletler, askerlerini geri çekti ve Girit Türkleri korumasız kaldı.
1912de Osmanlılar Balkan savaşındaki zor durumda iken, Girit meclisi Yunanistanla birleşme kararı aldı ve Türkleri katlettiler. Batılılar da, Giritin Yunanistan tarafından ilhak edilmesi ve Türklerin katledilmesi karşısında ses çıkarmadı.
Sonuç: Türkler, on binlerce şehit vererek aldığı Giriti, batılıların baskısı sonucu masada kaybetti. Girit Türkleri de dünyanın gözü önünde katledildi.
Halen batılı emperyalistler, tek engel olan Türk ordusunu aradan çıkararak, Kıbrısı da aynen Girit gibi Yunanistana vermek çabasındadır.
Yalnız Girit olayında Osmanlılar zayıf olduğu için, uluslararası arenada belirlenen sürecin önüne geçmede yapabileceği bir şey yoktu.
Oysa şimdi Türkiye, gerek uluslararası politik görüşmelerde, gerekse fiili durumlarda, Kıbrıs Türk halkının çıkarlarını her şekilde korumayabilecek güçtedir.
İşte bu nedenle, şimdi Rum-Yunan-Batılı emperyalistler, içimizdeki işbirlikçileri de kullanarak, KKTC halkını içerden çökertmek ve Türkiyeyi AB üyeliği kozu ile aldatarak, Girit gibi Kıbrısı da Yunanistana vermek çabasındadır.