BİR HAYATA BİR ÖZÜR DİLEME
Buna resmen halk ağzında summak dayılık derler. Bir hayatın bedeli bir özür dilemek mi? Bir insanı çatır çatır öldüren insan affedilebilir mi? Kolay mı affedilmek?
Oldum olası zencilerin adaya gelmesinden bu yana hep endişelerimi belirtmişimdir. Zenciler adeta suç makinası gibi. Üstelik bu zenciler tümden sözde üniversite talebesidirler de. Üniversitelere kayıtları olmasa niçin gelecekler adaya? İşte böyle.
Bundan takriben dört yıl önce de bir başka dövizci öldürülmüş ve paralar iç edilmişti. O dövizcinin katilleri de Pakistanlıydılar.
Pakistanlılar’dan da böyle katiller çıkabiliyormuş. Genellikle Pakistanlılar dürüst insanlardır ama aralarda böyle sütübozuklar çıkabiliyor.
Paranın yüzü sıcaktır. Sanki bir cazibesi vardır paranın. Esasında para, hem dosttur hem düşmandır. Paranın dostluğu zor durumda insanın imdadına yetişmesidir. Lakin böyle her gün parayla haşırneşir olanlar için düşmandır. Cazibesi de şahanedir. Hatta, “Ben şu dövizciyi katledeyim, paraları da alıp kaçayım” diyen bir dövizci yardımcısı bu katiller “sonra icabına bakarız. Mahkemeden özür dileriz, mahkeme de bizi affeder” gibi manyakça ifade kullanırlar.
Kadına şiddet her zaman vardır. Eşini veya bir dostunu öldüren katil veya katiller, her zaman “pişmanım” ifadesini kullanmışlardır.
Pişmanlık para etmez. Hele br insanın hayatı söz konusu olunca pişmanlık ifadeleri, suçu daha da ağırlaştırır. Böyle bir davada yargıcın gerçekler ışığında karar vermesi lazım, ki öyledir genellikle. Şayet bir yargıç “pişmanlık” ifadesinin veya “özür dilemenin” etkisinde kalırsa, herhalde sağlıklı karar veremez.
Uzun zamandan beri Şampiyon Melekler için aileler mahkeme önünde bir mücadele veriyor. Adaletin tecelli etmesini bekliyorlar. Ateş her zaman yüreklerde yanar. Evlatlarını, eşlerini cinayetlerde kaybeden insanlar hep adaletin tecellisini beklerler.
İSİAS Otel olayında otel sahibşi tabancasını alıp Şampiyon Melekleri vurmadı ama apartmandan bozma oteli ile bir faciaya neden oldu.
Belki de deprem olmadan da bu bina yıkılacaktı.
İSİAS Otel sahipleri gerekli cezayı almayacaklar mı? Almaları gerekir. Çünkü bu dava, Adıyaman’da ve Hatay’da yıkılan ve o yıkıntılar altında can veren insanların davası, bu dava ile bir emsali oluşturacaktır.
Hırsız müteahhitlerin da bu dava ile birlikte yargılanması gerekiyor.
Bazı haberler çıkıyor gazetelerde. Özellikle Pakistanlılar tehditle arkadaşlarından para sızdırıyorlar. Şu Kamerun’lu katillerin haberi ile Pakistanlı üçkağıtçıların haberi aynı sayfada çıktı. Bu gibi tehditle para sızdıranlardan ikisine 8.5 yıl, bir diğer hırsızlık yapana da 3 yıl 6 ay hapislik kesti mahkeme.
Bu üç kağıtçılara 8 ve 3.5 yıl ceza kesen mahkeme, herhalde Ayça Alav cinayetinde daha adil ve daha gerçekçi bir karar verecek. Yani bu suçları kıyaslayınca, Ayça Alav’ı katledenlere hayda hayda 20, 25 yıl veya ömürboyu bir ceza verir mahkeme.
Toplumsal kirlenme derler buna. Kim olursa olsun, toplumun temiz duygularını kirletiyor bu gibi alçaklar.
Şu cinayet davaları İngiliz zamanında olsaydı, kesinlikle İngiliz İpte sallandırırdı onları. Lakin zaman içinde idam cezası kalkınca bu gibi cezalar, ya müebbete, ya da bir ömrü karartacak kadar uzun yıllara mahkum ediliyorlar.
İdam cezalarının kalkması iyi mi oldu, kötü mü oldu?
Bazen hak ediyor bazı katiller idam cezasını. Ama gelgelelim ki idam cesazı kalktı.
Amerika’da elektrikli sandalyede idam ediliyor azılı katiller. Adalet de yerini bulur. Adaletin yerini bulması, işte o elektrikli sandalye sayesinde gerçekleşir.
Bu konuda söylenecek çok söz var. Yani “Özür dileme” ile bir hayatın bedeli ödenemez. Allahın verdiği canı kimsenin alma hakkı yoktur ve olamaz da.
Şu katillerin artık hayatı mı kalır?
Hapse gençken girerler, hapisten ihtiyar çıkarlar. Hapisten çıktıklarında bile toplum onları dışlar ve aç kalırlar.
Pişman olmuşlar... Hadi canım siz de...
Bir de şunu düşünüyorum...
Hpishanlerimiz suçlularla dolduğuna göre, her mahkumun veya zannlının maliyetini hesaplamak lazım. Her gün üç öğün yemek, banyo, şampuan, mahkum kıyafeti ve ne bileyim daha bir sürü gider... Hiç bunları düşündünüz mü?
Bir mahkum kaça mal oluyor devlete?