Bir Şiir Üzerine 'Canım Kıbrıs'

<p class="MsoNoSpacing"><span>

Abone Ol

  

Her zaman doğruyu söyle, ne dediğinizi hatırlamak zorunda kalmazsınız.

Mark Twain

Kıbrıs adası üzerine, siyasal, ekonomik, sosyolojik, tarihsel, kültürel ve bilimsel o kadar çok şey söyleniyor, yazılıyor ve kitap haline getiriliyor ki , sonucunda ayrı ayrı işlenen konular akıllarda pek kalmıyor, kalıyorsa da konular ayrı ayrı işlendiği için kişilerin ilgi alanı olanlar ön plana çıkıyor.  

Bir şair içindeki duygusal düşünceler ile Kıbrıs adasında yaşanmış olayları, sonucunu ve sosyolojik etkilerini şiir olarak nasıl anlatır diyorsanız işte size bir örnek.

Şair, Bestekar, Ressam, Karikatürist, Müzisyen, Kültür Sanat adamı, Tıp Doktoru, güzel insan, dost, arkadaş, kardeş, Dr. Arif Ali Albayrak. Kültür, Sanat, Edebiyat konularında siyaset konuşulmasın, diyenlerden olduğum için. Mağosa milletvekili ünvanını söylemiyorum.

Bu makalede bu güzel insanın ‘Canım Kıbrıs şiiri üzerinden Kıbrıs Adasını inceleyip düşüncelerimi sizlere aktarmak istiyorum. Dr.  Arif Ali Albayrakın ‘Gözlerinde Sonbahar isimli şiir kitabında bu şiirden başka o kadar güzel şiirler var ki, okumalısınız ve kendi güzel sesinden de şiirlerini dinlemelisiniz diye düşünüyorum.

Şair, şiir kitabının önsözünde, kitaba adını veren ‘Gözlerinde Sonbahar şiirinin son dörtlüğünde

Çırpınır yüreğin

Tarifsiz acıyla yâr  

Her yanın dört mevsim

Gözlerinde Sonbahar

Bu yâr sevdiğimiz kadındır, bu yar ölümüne kavgasına soyunduğumuz ülkemizdir. Kıbrısımızdır diyor. Yani şairin şiirlerinde Kıbrıstan bir bölüm ve duygular bulmaktasınız. İyi ki varsın Arif Ali Albayrak.

 

Canım Kıbrıs

Biz türkülerin en sevdalısını söyledik,

Yaşadık aşkların en ateşlisini,

Kavganın en yüreklisini verdik birlikte.

Kazıdık sevgiyi,

Kazıdık özgürlüğü ateşli bağrımıza

Ellerimizle.

Yüreklerimizde sınır yoktu

Topraklarımıza inat

Yine sınırsız gökyüzünün bize ayrılan kısmında

Ve yalnızlığa itilmiş yıldızların ışığında;

Acıyı bal eyledik

Gözyaşını şarap

Ellerimizle.

Sevdik, sevildik.

Güldük, öldük

Hiç yenik düşmedik yalnız.

Hazırlanın dostlarım;

Portakal çiçekleri kokusunda,

Tuzlu hırçın dalgaların sesinde.

Bir Akdeniz dilberi sevdasında,

Sevdalı kıyıların özgürlük kavgasında

Yine seveceğiz,

Yine güleceğiz ve

Yine öleceğiz.

Biz

Koparıldık kendimizden,

Tutsak edildi yaşamlarımız sebepsiz,

Hasret kaldık çocukluğumuza

Belki kalmaz çocuklarımız.

İlk öptüğümüz yerde bıraktık

en güzel anılarımızı.

Delikanlı heyecanlarımız vakit bulmadı yeşermeye,

Akdeniz güneşinin ısıtan güzel günlerini göremedik,

Ay ışığı altında aşklarımız olmadı,

Hep ağladık kaybettiklerimiz ardından,

Hep ağladık kaybedilen yıllara.

Biz;

Kına çiçeğinin rengi ve kokusu,

Biz;

Tarlada karasaban ve öküz,

Biz;

Bir Akdeniz türküsünün hüzünlü melodisi ve yanık sesi,

Biz;

Kerpiç evde fırın ve köy ekmeği,

Biz;

Sofrada şarap ve zivaniya,

Biz;

Bir tavernada keman ve buzuki sesi,

Biz;

Yaşlı kadınların ellerinde nasır, yüreklerinde evlat acısı,

Biz;

Mamaniya deresinde bir eşkıya, ezilen yaşamlarda bir ümit,

Biz;

Karpazda üzüm, elmanın en güzeli Aynikolada.

Biz;

Beş parmaklar kuzeyde, güneyde Trodoslar,

Biz;

Özgürlük ve umut.

Biz;

Yarınlarıyız kendimizin.

Hazırlanın dostlarım;

Şimdi yaşamı güzel kılmak,

Şimdi geleceği kurmak zamanıdır.

Bu sonsuz yolculuğunda zamanın,

İnsana armağan bu hayatta

Bu kin, bu nefret niye?

Başağı birlikte koparmak da elimizde

Tarlayı birlikte sürmekte.

Ölmek de elimizde,

Öldürmek  de,

Sevmek de elimizde,

Sevilmek de.

Eğer bu sevdalı kıyılarda;

Ezilmişse insanlar ölümüne,

Hep tuz basılmışsa gönüllerdeki yaraya,

Ak saçlı analarımızın yürekleri kara bağlamışsa,

Yüreklerimiz sevdaya,

Ellerimiz kavgaya soyunmuşsa

       ‘Aynı gökyüzü altında,

         Yaseminler daha özgür.

         Ve aynı beyazlıkta aksın diyedir.

Hazırlanın dostlarım;

Bu sevda

Ve bu kavga bizim.

 

Bu şiirden herkes değişik anlamlar çıkarabilir. Asıl olan şairin hangi duygularla anlatmak istediğidir. Bir önceki makalemde yazdığım Orhan Asenanın söylediği gibi ‘Sanatçı bir eylem adamı değildir ve çözümleme gücü yoktur. Sanatçı sergiler, düşündürür, yorumlamayı da seyircisine yada okuyucusuna bırakır. Doğru çözüm sonradan doğru yorumlayanlardan gelir. Bende doğru yorumladığımı zannederek, Kıbrıs Adasında yaşananlar ile ilgili yorum yapıyorum. Kıbrısta yaşayan Türkler ile Rumları kendi haline bırakırsanız sorunsuz bir barış ortamı olur. Birlikte yaşamak, huzurlu, sağlıklı ve mutlu olur. Siyaset, siyasiler ve dış ülkelerin aç kurtları, birlikte yaşamak ve çözümün içersine dahil olurlarsa hiçbir sonuç ortaya çıkmaz. Bana göre şair, ada dışındakilere sesleniyor ve bizi baş başa bırakın diyor. Geçmişte bize yaşattıklarınızdan ders alın diyor. Kıbrısta yaşanmış acı olayları unutalım, çocuklarımıza sorunsuz güzel bir yaşam verelim diyor. Şiirin ilk iki kıtası bu duyguları çok güzel anlatıyor bence. ‘Yüreklerimizde sınır yoktu, topraklarımıza inat. Yine sınırsız gökyüzünün bize ayrılan kısmında Ve yalnızlığa itilmiş yıldızların ışığında; Acıyı bal eyledik Gözyaşını şarap, Ellerimizle. Sevdik, sevildik.

Güldük, öldük Hiç yenik düşmedik yalnız.

         Biz, Koparıldık kendimizden, Tutsak edildi yaşamlarımız sebepsiz, Hasret kaldık çocukluğumuza,  Belki kalmaz çocuklarımız. İlk öptüğümüz yerde bıraktık

en güzel anılarımızı Delikanlı heyecanlarımız vakit bulmadı yeşermeye, Akdeniz güneşinin ısıtan güzel günlerini göremedik, Ay ışığı altında aşklarımız olmadı, Hep ağladık kaybettiklerimiz ardından, Hep ağladık kaybedilen yıllara

         Artık ağlamayalım kaybedilen yıllara. Çocuklarımıza mutlu, sağlıklı bir gelecek sözü verelim ve gerçekleştirelim. Olduğumuz gibi olalım. Karşı taraf bizi iyi sansın diye yalan yanlış şeyler söylemeyelim. Mark Twainin söylediği gibi her zaman doğruyu söyleyelim. Ne dediğimizi hatırlamak zorunda kalmayalım.  Andre Gidein  ‘Olmadığın biri olarak sevilmektense, olduğun biri olarak nefret edilmek daha iyidir. ‘ sözündeki gibi her zaman olduğumuz gibi olmalıyız. İşe yaramayan sözler sarf etmektense az, öz ve isabetli anlamlı, umut verici sözler söylemeliyiz. Yunus Emre ne demiş.Az söz Erin yüküdür, çok söz hayvan yüküdür.

         Bütün dünyaya sesleniyorum. Bırakın adada yaşayan insanları kendi haline, Onlar adına çözümler üretmekten vazgeçin. Çünkü sizler ancak kendinizi düşünürsünüz. Ulusal çıkarlarınızı düşünürsünüz. Adada yaşayanlar nasıl yaşayacaklarını ve çözümleri sizlerden daha iyi bilir. Kaldı ki, Mustafa Kemal Atatürkün 1922 yılında söylediği Hangi bağımsızlık vardır ki, yabancıların nasihatlarıyla, planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir sözü gibi çözümün formülü yabancılar tarafından değil, ada içinde yaşayan  Kıbrıs Türkleri ve Rumlar arasında bulunmalıdır. Bunun dışında konuşulanlar, çözüm formülleri bir sonuç vermez. Kaybedilen zamanlar adada yaşayanlara da büyük zarar verecektir. Çünkü bunlar ada dışında yaşayanların ve emperyal güçlerin enerji savaşına katkı veren sonuçlar doğuracaktır. Bu güçlerin, adadaki insanlar, (hani her zaman söyledikleri insan hakları, hak, adalet vs. kuralları çiğneyerek) kansermi olmuş yaşıyormu, adadaki insanların, güvenliği, refah seviyesi geleceği nedir, hiç umurlarında bile olmayacaktır ve olmamaktadır.

         Özgürlük ve mücadele liderimiz Dr. Fazıl Küçükün söylediği ‘Hayatta muvaffakiyetin en büyük sırrı işe başlamadan önce ulaşılacak hedefin daima uzak olduğunu taktir ederek ona göre hazırlanmaktır. Sözünde olduğu gibi yukarıda yazdığım düşüncelerimin temiz ve doğru olanına müsaade edilmeyeceği için Kıbrıs Türkünün, ulaşacağı hedefin daima uzakta  olduğunu bilerek ve düşünerek hareket etmesi gerekmektedir. Adada yürütülmekte olan görüşmelerin son fırsat olduğunu söylemek ulusu yanlış yönlendirmektir. Anlaşma oldu, görüşmeler artık olumlu sonuçlanacak havası vermek genç kuşağı hüsrana uğratmak ve hayal kırıklığı yaratmaktan başka, teslimiyete razı olmak sonucunu da doğuracaktır.

         Bütün siyasi aktörlerimize, yöneticilerimize sesleniyorum. Gelecek nesillere yaşam garantisini birlikte hazırlayacağız. Onun içindir ki, Dr. Fazıl Küçükün 1978 yılında söylemiş olduğu sözü hep birlikte okuyalım. ‘Gelecek nesillere yaşam garantisini bizlerin hazırlayacağına bakılacak olursa,  atacağımız her adımı inceden inceye hesaplamalıyız ki, ileride lanetlenmekten yakamızı kurtarabilmiş olalım. Yıl 2015. Bugün sonuç ne olmuş düşünerek ilerisi için lanetlenmekten kurtulalım.

 

 

         Mutlu, sağlıklı ve uyanık olalım.