Bir varmış, bir yokmuş!

<p class="MsoNormal"><span>20 Temmuz 1974 te yaşananları o günlerde doğanlar, hatta iki-üç yıl önce doğanlar bile hatırlamaz!</span></p> <p class="MsoNormal"><span>O günlerdeki gelişmeleri değerlendirebilecek yaşta olanlar ancak hatırlar!</span></p>...

Abone Ol

20 Temmuz 1974 te yaşananları o günlerde doğanlar, hatta iki-üç yıl önce doğanlar bile hatırlamaz!

O günlerdeki gelişmeleri değerlendirebilecek yaşta olanlar ancak hatırlar!

Sekiz-on hatta on iki yaşındaki çocuğun yaşananların bir kısmını hatırlasa bile, olaylara bakış açısı başka, on sekizinde elinde silah göreve çağrılanın bakışı başka!

İki toplum arasında çok uzun süren ve kanlı çatışmaların hüküm sürdüğü süreçlerden geçen olaylar, hadiseleri hatırlayanlarda da hatırlamayanlarda da bıkkınlık yarattığı bir gerçek.

Şu farkla ki, olayları bire bir yaşayanlar, ya da gelişmelerden mağdur olup nasibini alanlar “anlaşma” sözcüğüne farklı boyutlarda yaklaşmakta, buna karşın ne çatışma, ne ölüm, ne göç yaşamamış,  göçlerden dolayı sıkıntıya düşmemişler ise iki toplum arasındaki anlaşma oluşumuna çok farklı boyutlarda yaklaşmaktadır!

Hele dış kaynaklı bazı organizasyonların katkısıyla bir araya getirilen, ister genç, ister mide bağımlısı kesimler, neredeyse organizasyonda beraber olduğu Rumları “kardeş” ilan edebilecek kadar yakın bulmakta ve “her ne koşulda olursa olsun, yeter ki barış olsun” yaklaşımı içinde tavır koymaktadır.

“Geçmişte yaşananların sür git edilmesine” tepkili davranan bu kesimler gözü kara tavırlar içinde “illede barış” diyebilmektedir.

Hani sarhoşluktan dolayı yürümekten bile aciz duruma düşenlerin, sendeleyerek ayakta duramama durumuna gelenlerin  destek istemeden yürüme ısrarcılığı var ya, işte her ne koşul altında olursa olsun uzlaşı” yaklaşımı içinde olanların hali, sarhoşun ki ile benzer davranış biçimleri sergilemektedir.

Birini “ne halin varsa gör” der bırakırsınız, birkaç adım attıktan sonra yere yığılır sızar ama diğerinin yaklaşım biçimi basit bir düşüşle, sızma haliyle atlatılacak bir olay değildir!

Bu görüşte olanların arkasından gidildiği takdirde dönüşü olmayan gelişmelerin pençesine düştük demektir!

Sırf bu kesimler tatmin olacak diye Kıbrıs Türk halkı Rumun egemenliği altında girmiş demektir, güvencesi olmayan, dayanağı bulunmayan, Rum kesiminin insafına terk edilmiş bir azınlık konumuna düşmüşüz demektir!

Geçmişte yaşananların tekrarı,  kitabına uydurulmuş şekli ile yeniden geliyor demektir.

İşte bu kesimlerin tatmini demek bedeli ağır, faturası yok olmak üzerine yazılmış “bir varmış, bir yokmuş, Kıbrıs adasında bir zamanlar Türkler yaşarmış” masalının yazılması demektir.

 

Böyle bir masalın kahramanı olmak istermisiniz?