Birilerinin kuyruğunda “maşrappa” olmak…

Abone Ol

Kimse kusura bakmasın ama “Oldu da bitti maşallah” diyemem…
Bu seçimi “normal” kabul edemem…
Sonuçlarına “saygı duymak” gibi bir derdim de yok…
Çünkü bu “darbe”nin kökleri; çok daha derinlerdedir…
Eğer Ersin Tatar, “UBP’nin adayı” olarak bu yarışa katılsa, Akıncı’nın karşısında kendi özgün parti görüşleri ile yarışsa, sonunda da bu “halk”ın desteğini alsa, önünde saygı ile eğilir, geleceğe ilişkin hiçbir “umut” taşımasam da sonuca boyun eğerdim…
Partisi “Biz iki devletli çözümü destekliyoruz” diyerek kendi “akılları” ile bir proje üretse, federasyonu talep edenlerin karşısına “içi dopdolu” fikirlerle çıksa, anlardım…
Sadece dergâh ziyaretindeki din istismarcılığı kokan “tavrı” bile “demokratik, laik” bir Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı olamayacağını gösterse de üzerinde fazla durmazdım…
Mahalle siyaseti güden tavırlarını hiçbir şekilde onaylamasam da “adamın siyasi hedefleri var” diyerek tolere ederdim…
Son derecede popülist, partizan ve polemikçi olsa da, bunun “iç siyasette” ve UBP’de bir karşılığı olduğunu görerek ciddiye almadan anlamaya çalışırdım…
Ama hiç de öyle olmadı…
Tatar, işin kolayını seçti… “AKP’nin adamı olmak” ona daha cazip geldi…
Ankara’daki otoriteye her Kıbrıslı Türkü incitecek biçimde “tavla teslim” oldu…
“Şükran” söylemlerinin fıcırını çıkardı…
Ağzını Erdoğan’la açtı, Oktay’la kapadı…
“İşte aradığımız adam” dedirtecek bir “kıvama” gelince de siyasetin tüm kalıplarını zorladı…
Pandemi dönemini yüzüne gözüne bulaştırdı ama her şeyin üzerini “milliyetçilik”le örtmeyi bildi… O da yetmezmiş gibi “Anavatan sevgisi”ni silah yaparak rakiplerini onunla vurmayı denedi…
Erdoğan’ın desteğini aldıktan sonra, onun siyasetteki “değerleri” ile kendi kimliğini uyumlaştırdı…
“Biat” etmekte sınır tanımadı…
Kıbrıslı Türk’ün “Türkiye sevgisi”ni siyasetinin odağında “istismar” etti…
Erdoğan’dan “vize”yi alınca, buradaki “devletçiği” dilediği gibi kullanabileceğini öğrendi…
İçeride; önce BRT’yi tam bir propaganda aracı haline getirdi… Haberler onunla başladı, onunla bitti…
Ülkede Türkiye’deki gibi bir “yandaş medya” oluşturdu…
Tabii; Erdoğan’ın “korkusu” ülkeye yayılınca, istemediği kadar “destek” arkasına yığıldı…
TC sermayesinin buradaki casinoları, otelleri, yatırımcı şirketleri kolları sıvadılar… Arkasından üniversiteler geldi… “Korku” koskoca adamlara neler yaptırdı neler?
Türkçesi bozuk, anlamsız, ne talep ettikleri net biçimde anlaşılmayan tehdit içerikli “destek” açıklamalarıyla Erdoğan’a şirin görünme yarışı başladı…
Sonra, Türkiye’ye açıldı… Televizyonlarda “Erdoğan’ın adamı” olarak AKP ve MHP vekillerinin övgülerini kazandı…
Türkiye’nin ana akım medyası, Akıncı’yı yalan komplolarla vururken, kıs kıs güldü ve ellerini ovuşturdu…
Akıncı’ya ölüm tehditleri yapılırken ağzını açıp bir tek kelime etmedi…
Anadolu insanının “vergileri”nin buralarda “seçim rüşveti” olarak dağıtılmasında hiçbir “mahsur” görmedi…
Yaslandığı “güçler” onu neredeyse “puppet” gibi hem de tepe tepe kullandılar…
Bu aşağılamaların hiçbirinden zerre kadar rahatsızlık duymadı…
“Sonsuza kadar yaşayacak” dediği “devlet”in boğazına AKP çizmeleriyle bastı…
Yasa dışı istihdamlar, ihalesiz alımlar, kredi dağıtımları, sanayi arsası dağıtımları, vatandaşlık dağıtımları, seçim sonrası için vaatler ile son gün, son ana kadar bu fukara “devletçiği” yandaşlarına “üleştirdi…”
Bunlardan ayrı olarak; AKP’nin profesyonel ekipleri burada haftalar öncesinden kamp kurup “algı operasyonları” yaptılar. TC’den anket şirketleri buralarda “fink” attı…
Kısacası; hem içeride hem de dışarıdaki “siyasi avantaj”ları dikkate alındığında, KKTC genelinde gözle görülür bir başarı elde edemediği görülüyor…
Akıncı; onu Lefkoşa’da, Güzelyurt ve Lefke’de ezdi geçti…
Ülke genelinde Akıncı 62 bin 858 oy alırken, Tatar 67 bin 385 oy aldı.
Yani Tatar, ülke genelinde Akıncı’ya ancak 4527 oy fark yapabildi.
Burada; en çok dikkat çeken sonu.; Karpaz’daki oylardır…
Tatar, Karpaz’da Akıncı’ya 5488 oy fark yaptı.
Bu da gösteriyor ki; ülkenin bir bölümünde; işsizliğin ve terk edilmişliğin kol gezdiği çorak topraklardaki Karpaz’da yaşayan ve çoğu iki kimlikli olan yurttaşların oyları; KKTC’deki seçimin “kaderini” tayin etmiş oldu…
Seçim sonuçları; Kıbrıslı Türklerin, “çözüm” konusundaki istençlerinin yerinde durduğunu, tüm baskılara ve müdahalelere rağmen bunun değişmediğini gösteriyor.
Karpaz’da AKP’nin çeşitli yöntemlerle sağladığı “oylar” Kıbrıslı Türkler’in genel tavrı içinde değerlendirilemez.
Bu “görüntü” karışmacı siyasetin, 80 milyonluk bir ülkenin otoritesinin 100 bin kişilik bir toplum üzerine çullanması sonucunda oluştu…
Yoksa; Kıbrıslı Türkler ve aday Akıncı, bana göre bu “asimetrik” savaştan başarı ile çıkmışlardır.
Ne yazıktır ki; dünyaya verilen mesaj “acıtıcı”dır…
“Artık Kıbrıs’ın kuzeyinde çözüm istenci yüksek, barışçı bir halk değil, AKP’nin kuyruğuna maşrappa olmuş bir nüfus vardır” iddiası ile karşı karşıya kalacağız…
Bu da hem Türkiye’nin, hem de Kıbrıslı Türklerin lehine bir durum olmayacaktır.