1959 Zürih ve Londra Anlaşmalarını ve de 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunu Enosise sıçrama tahtası olarak görenler, Kıbrıs Türk halkı ile hiçbir yetkiyi paylaşmak düşüncesinde olmayanlar 21 Aralık 1963de Kanlı Noel saldırılarıyla Akritas Planını devreye koyuyorlardı.
1963-1974 yılları arasında 11 yıl boyunca Kıbrıs Türk halkı yok edilmek istendi.Silahlı saldırılara ve katliamlara uğradı . Kıbrıs Türk halkına karşı soykırım uygulanarak göçe zorlandı.AkritasPlanında hangi Türk köyünün hangi birlik tarafından imha edileceği ve hangi toplu mezarlara gömüleceği bile vardı…
22 Aralık 1963de Türkelide, 14 Ağustos 1974de Sandallarda, Muratağada , Atlılarda, 15 Ağustos 1974da Taşkentte katliamlar yapıldı.
15 Temmuz 1974de Yunan Cuntası desteğinde EOKA B ve RMMO Makaraiosa karşı bir darbe düzenleyerek Kıbrıs Helen Cumhuriyetini ilan ettiler ve Sampsonu Cumhurbaşkanı ilan ettiler.
Anavatanımız Türkiyenin düzenlediği 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk halkı özgürlüğüne kavuştu, anavatanı Türkiye ile bütünleşti, Kıbrısa barış ve huzur geldi. Kıbrısta oluşturulması düşünülen Federal Devletin kuzey kanadını oluşturmak maksadıyla 13 Şubat 1975de KTFD kuruldu. Ancak uzun süren görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak KKTCni kurdu.
Günümüzde ; dini, dili , kültürü , ırkı , tamamen farklı olan Kıbrıs Türk ve Rum halkları neden birleştirilmeye çalışılıyor. Bir yanda katliam yapmaya çalışan bir toplum, diğer yandan katliamlardan kurtulmaya çalışan bir başka toplum var…Peki bu iki toplum neden birleştirilmeye çalışılıyor.!...Yaşanan acı tecrübeler yetmedi mi? Rumlar hiçbir yetkiyi Kıbrıs Türk halkı ile paylaşmak istemiyor.
Rumlar, bırakınız siyasi eşitliği , azınlık haklarını bile Kıbrıs Türk halkına zor verirler!.. Tıpkı Batı Trakyada yaşayan Türk kardeşlerimize olduğu gibi…
Kıbrıs Türk halkı ata yadigarı bu topraklarda özgür ve egemen olarak yaşamak istiyor.
Yeniden başlatılmak istenen görüşmeler Kıbrıs Türk halkının kaderini belirleyecektir.KKTC yaşayacak mı yoksa Kıbrıs Türk halkı Rumun azınlığı mı olacak?..Kıbrıs Türk halkı ucu karanlık bir tünele sokulmak isteniyor.
Dış güçlerin tamamen kendi menfaatlarını düşünerek başlatmak istedikleri görüşmelerin önü Rumların Enosis hayalleri nedeniyle kapalıdır. Rum-Yunan ikilisi halen tarihin derinliklerinden gelen Megali İdea hayali ile yaşıyorlar. BM Genel Sekreterinin Özel Danışmanı Eide tamamen rol yapıyor, çevreye umutlar saçıyor. Neymiş efendim aklı sonra tarafları masaya oturtmayı başarmış!... Taraflar masaya otursa ne yazar!...Yoksa görüşülmedik konu var da biz mi bilmiyoruz?
Rum; Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkını, siyasi eşitlik ve egemenlik halklarını , 1959-1960 Anlaşmalarıyla elde ettiği kazanımlarını tanıyor mu? Anavatanımız Türkiyenin garantörlük haklarına saygı duyuyor mu ?. Kıbrısta eşit ve egemen bağımsız iki devletin varlığını kabul ediyor mu?... Bu dediklerimizi kabul ediyorsa masaya oturalım, konuşalım. Bağımsız ve egemen iki devlet birbirini karşılıklı olarak tanısın , görüşmeler bir anlaşma ile sonuçlansın ….En kısa yoldan Kıbrısta adil ve kalıcı barış sağlayalım. İyi komşuluk münasebetleri içinde yan yana barış ve huzur içinde yaşayalım . egemen devletlerimizi yan yana yaşatalım, diyoruz….
Liderimiz Dr. Fazıl Küçük,”Biz Türkler , kendimize tanıdığımız hakları başkalarına da ayni derecede tanıyan bir milletiz. Hiçbir millete ve topluma karşı kin ve garez beslemeyiz diyordu. (1955)
Anastasiadisin tek egemenlik, tek devlet , tek vatandaşlık , tek uluslar arası temsiliyet edebiyatı ile Kıbrıs sorununda bir anlaşmaya varılamaz. O halde 1968den beri devam eden ve bir sonuç alınamayan görüşmelere yeniden başlamanın bir anlamı yoktur. Masada oturduğumuz sürece de KKTCnin tanınması ve tanıtılması ertelenmiş oluyor!...
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk : “Alınmış egemenlik hiçbir neden ve şekilde bırakılamaz” demişti. “Hiçbir neden uğruna vatan topraklarından vazgeçilemez”. Bir anlaşma uğruna KKTCden vazgeçilemez…
Liderimiz Dr. Fazıl Küçük “Yolumuz Kemalizm yoludur. Bizler büyük Atamızın izinden yürümeye ant eden Türk çocuklarıyız” diyordu .(1945)
Bu gerçeği hiçbir zaman unutmayalım !...Bu gerçekler göz ardı edildiği gün gelecek olan çözümle ; tarihimize ve şehitlerimize en büyük haksızlık yapılmış olacaktır. En azından 1950li yıllardan beri Türk halkının dik bir duruşu vardır. Kıbrıs Türk halkı gerilere gidemez…
Bosna Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya, Karadağ ve Kosova örnekleri varken KKTCnin tanınmasını büyük güçlerin engel olmasının nedeni anlaşılamıyor!…
Günümüzde Kıbrıs sorununun temelinde olan kavga eşitlik ve egemenlik mücadelesidir.Bu kavga uzun yıllardan beri devam ediyor ve edecektir.Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon hakkını kullanarak bugünlere gelmiştir.Kıbrıs Türk halkı bağımsız ve egemen devletinden ve de anavatanımız Türkiyenin etkin ve fiili garantisinden vazgeçmeyecektir….
Bosna Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Makedonya, Karadağ ve Kosova örnekleri varken KKTCnin tanınmasını büyük güçlerin engel olmasının nedeni anlaşılamıyor!…
Kıbrıs Türk halkını kendilerine eşit bir halk olarak görmeyene Rumlarla herhangi bir ortaklık devleti kurulamaz, hele Rumların “Birleşik Kıbrıs” hayalleri hiç gerçekleşemez….