Birleşme saplantısının bedeli çok ağırdır

<p class="MsoNoSpacing"><span>Tarihi olaylar, Kıbrısta iki halkın birleşik yönetim altında barış içinde yaşamasının,kesinlikle mümkün olmadığını ve yan yana yaşamalarının tüm ilgili tarafların çıkarına olduğunu, net bir şekilde...

Abone Ol

Tarihi olaylar, Kıbrısta iki halkın birleşik yönetim altında barış içinde yaşamasının,kesinlikle mümkün olmadığını ve yan yana yaşamalarının tüm ilgili tarafların çıkarına olduğunu, net bir şekilde orta koymuştur.

Bu açık gerçeğe rağmen; dili, dini milleti farklı olan, üstelik aralarında kan davası da bulunan iki halkın tekrar birleştirilmesine kalkışılması, her şeyden önce barışın bozulmasını istemektir.

Batılı emperyalistler ile onların güdümündeki BM ve AB; Türkiyenin doğu Akdenizde etkin ve  söz sahibi olmasını çıkarlarına aykırı görmesi nedeniyle, Kıbrıstan ayrılmasını sağlamak amacı ile adadakiiki halkı yeniden birleştirmek çabasındadır.

Yunanistan- Rum yönetimi; ekonomik ve nüfus üstünlüğüne dayanarak, Türk halkını hegemonyası altına almak ve adanın tümünü ele geçirebilmek amacı ile birleşmek ister.

Türkiye ile Kıbrıs Türkünün: yaşanan acı deneyimlere, tarihi gerçeklere, Yunanistan - Rum ikilisi ve  onları destekleyen emperyalistlerin açıkça ortada olan hedeflerine ve Girit deneyimine rağmen, birleşmeyi kabul etmesi bindiği dalı kesmesi anlamındadır.

KKTCde sol etiketli siyasiler:genellikle; dışa açılmak, uluslararası toplumun parçası olmak, Kıbrıslı kimliğimizi korumak, ABnin parçası olmak, gençlerimizin geleceğini güvence altına almak gibi soyut ve halkımızın yaşamında önemli etkisi olmayan gerekçeleri sürerek, birleşmeyi savunuyor.

Fakat birleşik yapıda yine Kıbrıslı Türk kimliğimizle bütünleşmeyeceğiz. Şimdi de anavatan kanalıyla zaten dış dünya ile bütünleşebilmekteyiz.

Rum ulusal davasına hizmet etmeyi misyon olarak seçen bazı kişiler; dayanaksızca vehaksızcaTürkiyenin içişlerimize karıştığını, Kıbrıs Türk kimliğini ortadan kaldırmağa çalıştığını ve üretimimizi engelleyerek ekonomimizi baltaladığını ileri sürerek, Rumlarla birleşmemizi savunur.

Fakat bir çok kişi gibi ben desol kesimin;zamanla Kıbrısın kuzey bölgesinin Türkleşmesini, kökleşmesini, KKTCnin tanınmasını, iki bölgeliliğin kalıcılaşmasını ve Türkiyenin yanımızda bulunmasını istemedikleri için, her koşulda Rumlarla birleşmemizden yana olduğu görüşündeyim.

Kuşkusuz Rum yöneticilerin, Yunanistanın ve emperyalist ülkelerin, halen yan yana yaşayan iki halkı sakıncalarına rağmen birleştirmek istemesi,onların çıkarları bakımından yadırganamaz.

Ancak Türk tarafının birleşmeyi kabul etmesini haklı gösterebilecek hiçbir gerçekçi ve mantıklı dayanak ve neden yoktur.KKTCden vazgeçmek ve  bileşmeyi kabul etmek de intihar demektir.

Çünkü birleşme adadaki kalıcı barışın bozulmasına, Türk halkının varlığının yeniden tehlike altına sokulmasına, ekonomik yıkımına, azınlık durumuna düşmesine ve göç etmesine sebep olacak.

Hele iki bölgeliliğin ortadan kaldırılmasını, tek egemenlik, tek vatandaşlıkilkesini ve Türk ordusunun adadan ayrılması kabul etmemiz durumunda, Türk halkı zamanla Rum çoğunluğun hegemonyası altına girip yok olacak.

Birleşmemiz durumunda, Rumların bizimle dostça, yapıcı ve samimi ilişki içinde olacağını, düşünenler hayal aleminde yaşamaktadır. Hele birleşme sayesinde refaha kavuşacağımız, gençlerimizin önünün açılacağı, hayali ve tamamen dayanaksız görüşlerdir.

Avrupa Birliğinin bir parçası olmamız ,dışa açılmamız gibi hoş karşılanan söylemler de aldatmacadır.Çünkü bize somut hiçbir şey kazandırmayacak.Yaşamımızda da hiçbir olumlu gelişme sağlamayacaktır.

Uluslararası sportif etkinliklere gençlerimizin katılabileceği görüşü de doğru değildir. Çünkü, Birleşmede de, dış etkinliklere yine Kıbrıslı Türk kimliğimiz yerine, Rum çoğunlukla birlikte katılabileceğiz. Şimdi de, Türkiye aracılığı ile dış müsabakalara katılma olanağımız vardır.

1960 deneyimine karşın,birleşik bir yapıda bize kağıt üzerinde haklar tanınmasına güvenmemiz,  bize çok pahalıya mal olacak ve Ruma yamalanıp yok olacağız.

Çünkü adadan Türkiyenin ayrılmasından sonra, Rumların aleyhimize atacağı tüm adımlarda, AB de onları destekleyecek ve Türkiye de kesinlikle bize yardım edemeyecek.

Sonuç olarak,kesinlikle ayrı egemenlik hakkımızdan, devletimizden ,iki bölgelilikten, ayrılma hakkımızdan, adada Türk askeri bulunmasından ödün vermememiz gerekir.

 

Aksi halde 2. GİRİT olayı tekrarlanacak, adadaki Türk varlığı yok olacak, anavatanımız Türkiye de Ege ve batı Akdeniz yanında, doğu Akdenizde de abluka altına alınacaktır.