BM Barış Gücü hiçbir zaman bizi savunmadı ki
Bu olayda BM askerlerinin Rum yanlısı bir tavır takınmaları hiç de sürpriz olmadı. 21 Aralık 1963 olaylarından sonra adaya gelen BM Barış Gücü askerlerine bir bakınız bakalım, tek bir BM asker ailesi kuzeyde oturyor mu? Onlar her zaman Rumları tercih etmişlerdir. Yaz gelince de, mayolarını alıp bizim şahane denizlerimizde yıkanırlar. Hatta kebaplarımızı yerler. Yani işlerine geldiği gibi.
Dışişleri Bakanımız Tahsin Ertuğruloğlu’nun açıklamasına.
“Bir komployla karşı karşıyayız.Tansiyonu artırmaya yönelik bir BM hamlesi, Rum tarafını tatmin etmeye yönelik bir senaryo oynanmaktadır.”
Gerçek o değil mi?
Bütün zamanları Rumlarla geçen BM askerleri bizi mi kayıracak?
Bütün hayatları güneyde geçiyor, yazın dışında. Gece hayatı, restorantlar, aile dostlukları, bütün alış verişler, ve eğlence mekanları...
Pile sınırında yaşanan arbede bana 1964’te BM Barış Gücü Komutanlığı yapan Hintli General Gyani’nin yanlı davranışını hatırlattı.
Kıbrıs Türkü Rum ambargoları ve katliamlarla cebelleşirken, General Gyani yine bize hak vermiyor ve Rumları haklı çıkarıyordu. Bu durum Türk tarafında o kadar büyük bir infiale neden olmuştu ki, Genel Gyani’nin Dr. Küçük’e yapacağı ziyareti öğrenince halk, sarayın kapısına dayanmış ve general Gyani kaçarken onun arabasını taşa tutmuştu. Dr. Küçük endişelenmişti, General Gyani yaralanır diye. Sonra da yaşanan olayı, Gyani’ye bir ders verme olarak nitelendirmişti.
Mesela mücahitlik zamanlarımızda mevzilerimize bir taş koyamazdık. Bir akşam şakır şakır yağmur yağarken ben de mevzide nöbet tutuyordum. O nöbet gecemde içinde bulunduğum mevzi, zaman içinde torbaların çürümesi nedeniyle gümbür gümbür yıkılmıştı. Ertesi gün mevzimizi tamir etmek isteyince yine karşımıza BM Barış Gücü askerleri çıkmıştı.
Cumhurbaşkan Yardımcılığı irtibat ve liyezon dairesi sorumlusu Merih Hasan Evrim, barış gücünden çok çekmişti. Hemen hemen bütün bölgelerde mücahitlerle Barış Gücü askerleri arasında sorun yaşanıyordu. Rumlar mevzilerini betonlaştırırken ses çıkarmıyorlar, biz bir taş koysak kıyamet koparıyorlardı.
Merih Evrim’in bütün hayatı Barış Gücü askerleri ile kavgayla geçti. Masasında dört tane telefon vardı. Bir de telsiz. Parçalanmış Türk ailelerinin birbiriyle haberleşmelerine bile tepki gösteriyordu Barış Gücü askerleri.
Anılarımda kalan tek bir isim vardır. O da, Major Macey’di. Major Macey gerçekten istisnalardan biriydi. Türklerin acılarına ortak olan, hastalarımıza ilaç temin eden, haberlerşme pusulalarını ailelerden ailelere getirip götüren çok vicdanlı bir insandı.
Bir gün Major Macey ansızın askeri arabası ile ortalardan yok olmuştu.
Herkesin kafasında bir soru vardı?
Major Macey’den neden haber yok, diye.
Mağer Rumlar, onu da diğer Türkler gibi meçhur bir yerde kıstırıp öldürmüşler ve arabası ile gömüşlerdir. Bakınız ne kadar zaman geçmiş o olayın üzerinden... Macey’nin ne arabası bulundu, ne de kemikleri. Rumlar yine aynı Rumlar, BM Barış Gücü askerleri aynı askerler. Mesele Türk olmamızdır.
Şimdi piledeki olay da diğer olaylara benzer. Normal insani bir ihtiyaç için Pile-Yiğitler yolunun iyileştirilmesine dahi tahammülü olmayan BM Barış Gücü askerleri değiştiler mi? Değişmediler.
Şunun da bilinmesi lazım ki bu adada KKTC topraklarını bekleyen Türk askerleri vardır. Başımız ağrısa hemen yanıbaşımızda bulunurlar.
Rumlar madem ki bu kadar cesurdurlar, gelsinler sınırlarımızdaki Türk bayrağını ve KKTC bayrağını indirsinler. Akibetlerinin ne olacağını kendileri de bilirler.
Şimdilik uzlaşmış gibidirler. Lakin pes etmek yok. Hakkımızı arayacak ve özgür topraklarımızda insan gibi yaşamaya devam edeceğiz.
20 Temmuz’dan sonra BM Barış Gücü askerlerine ihtiyaç kaldı mı? Bence kalmadı. Artık sınırın kuzeyinde bir, güneyinde de Rumlar. Barış Gücü de orta baklası gibi ortalarda döner dolaşır ve bir güzel maaşlarını alırlar.
İşte BM Barış Gücü öyle bir yapıya sahip.
Barış Gücü hiçbir zaman bizi savunmadı ki...