BM GÜVENLİK KONSEYİ BARIŞ GÜCÜNÜN GÖREV SÜRESİNİ BİR YIL DAHA UZATIRKEN

Abone Ol

25 Aralık 1963 günü Yunan Askeri Alayı desteğindeki EOKA  tedhiş örgütüne bağlı askeri birliklerLefkoşa’nın hemen yanı başındaki K. Kaymaklı’da  çarpışmalar bütün şiddetiyle devam ederken   silahsız ve savunmasız yüzlerce Türk  kadın, erkek, çocuk  ve yaşlı demeden  rehin alınırken  EOKA militanları katliamlarda bulunuyordu..
25 Aralık 1963’te  Lefkoşa’dan Ankara’ya yapılan yardım çağrısında  “Son Mermilerimizi Atıyoruz, Vatan Sağ Olsun” deniliyordu. Bu çağrının arkasından Kıbrıs Türk Alayı garnizonundan çıkarak mevzilenirken  T.C Başbakanı İsmet İnönü  yaşamının en zor kararlarından birini veriyor ve de  Rum-Yunan silahlı saldırılarının durdurulması amacıyla 25 Aralık 1963 günü  Ö.S Lefkoşa semalarında Türk Jetlerinin uçurulacağını duyuruyordu.
Anavatanımız Türkiye’nin 25 Aralık 1963 günü saat 14.00’te  Kıbrıs’a gönderdiği  4 jet, Türkiye ve dünya kamuoyunu  heyecanla ayağa kaldırmaya yetiyordu. Bu gelişmelerin ardından  Rum liderliği “Ateşkes Anlaşması” imzalamak zorunda kalacaktı. Yine ayni gün,   Garanti Antlaşmaları çerçevesinde Adada bulunan  Türk Askeri,  Alay’ından ayrılarak mevzilere yerleşiyordu
Yine o günde Türkiye Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, ABD Başkanı Johnson’a bir mektup göndererek Adadaki katliamın durması için  Rumlara baskı yapılmasını isteyecekti.
25 Aralık  gecesi  3 garantör Ülke Türkiye, Yunanistan ve İngiltere; Adada nizamı iade için hazır olduklarını bildirmelerinin ardından 27 Aralık 1963’te bir İngiliz Generali idaresinde üçlü bir  kuvvet tesis edilir.
Rum-Yunan ikilisinin yarattığı Kıbrıs sorunu  önce 15 Ocak 1964’te  Londra’ya   taşınır. Londra Konferansının başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından konu BM Güvenlik Konseyine taşınır.   4 Mart 1964 tarihinde BM Güvenlik Konseyi 1116 nolu toplantısındaalınan 186 sayılı kararı çerçevesinde Kıbrıs’a  3 ay için Barış Gücü Askeri gelecekti. Ama ne yazık ki BM Barış Gücü KKTC makamlarının tüm itirazlarına karşın hala daha  günümüzde adada olmaya devam ediyor!..
BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart  1964 tarih ve 186 sayılı kararı ile ilgi olarak  her yıl dönümünde  duygularını dile getiren   KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı sayın Rauf R. Denktaş “4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı beni isyan ve acıyla ağlatan tek siyasi karardır” diyordu.   Ama Rauf R. Denktaş’ın itirazlarını anavatanımız Türkiye de dikkate almayacaktı!.. O günde  kararın,  1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’adanışılarak alınmasına itiraz eden Türk Cemaat Meclisi Başkanı Rauf R. Denktaş’a,  Makarios adaya giriş  yasağı koyacak ve de Rauf R. Denktaş; Haziran 1968tarihine kadar, diğer bir değişle 4 yıl 4 ay  Rauf R. Denktaş,  Ankara’da kalacaktı.
1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni  21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ve katliamları ile Rum-Yunan ikilisinin yıktığı çok iyi bilinmesine karşın  11 yıl boyunca   Kıbrıs Türk Halkına karşı katliamlar  yaptıkları bilinmesine rağmen , bölgede  emelleri olan büyük devletler  Kıbrıs’ta olası bir siyasi çözüm yolunda dünden bugüne  Rum-Yunan ikilisinden yana tavır sergilemeye devam etmektedirler.
20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta iki bölgeliliğin oluşmasının ardından 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti ilan edildi. Yıllarca devam eden toplumlararası görüşme sürecinde  olumlu bir sonuca varılamamasının ardından  Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs sorununu BM Genel Kuruluna taşımaları sonrası alınan 13 Mayıs 1983 tarih ve 37/253 sayılı kararında:
“İşgal kuvvetlerinin Adadan çekilmesi, göçmenlerin serbestçe evlerine dönmesi, Kıbrıs Rum Yönetiminin 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm toprakları üzerinde egemenlik ve kontrol haklarının bulunduğuna işaret edilmesi, Kıbrıs  Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğü ve birliği ile bağlantısızlığına destek verilmesi  Kıbrıs Türk Federe Devleti (KTFD) üzerinde aksi bir tesir yapmış ve Kıbrıs Türk halkı self-determinasyon haklarını kullanarak 15 Kasım 1983’te bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  (KKTC) ilan edilmiştir.
KKTC’nin ilanının ardından BM Güvenlik Konseyi aldığı 18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı kararı ile KKTC’nin bağımsızlık ilanını “Hukuken Geçersiz” sayılıp geri alınması, BM Güvenlik Konseyi’nin 365 ve 367 sayılı kararlarının uygulanması, tarafların Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesini ve de “Bütün Devletlerden” Kıbrıs Cumhuriyeti’nden başka bir devleti tanımamaları istenmiştir.
BM Güvenlik Konseyi, aldığı 541 sayılı kararıyla KKTC’nin hukuki bakımdan geçersiz olduğunu iddia etse de  İngiltere’nin Hukuk Uzmanı Prof. Dr. ElihuLauterpact konuya ilişkin verdiği  yazılı mütalaada  Kıbrıslı Türklerin ve Rumların siyasi bakımdan “Eşit İki Toplum” oldukları hususunun altını çizerek, BM Güvenlik Konseyi’nin , dünyada barışı tehdit eden hareketlere karşı eylemde bulunmakla görevli olduğunu ve bu tür bir hukuki beyanatta bulunmasının görev çerçevesini  aştığını belirtmiştir.  Kaynak: SoyalpTamçelik, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’la İlgili Aldığı Bazı Kararların Özellikler ve Analitik Değerlendirilmesi (1964-1992, s. 1252); İrfan C. Acar, Dış Politika, s.34, Sevinç Matbaası, Ankara, 1993
Bu gelişmelerin ardından BM Güvenlik Konseyi; Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  ile Büyükelçi teatisinin ardından 550 sayı ve 11 Mayıs 1984’tarihli kararı  kabul etmiş ve bu kararı ile KKTC’nin  bağımsızlık ilanının  geri alınması isteğini yenilemiştir. Aslında bu yönü ile bakıldığı zaman 541 ve 550 sayılı BM Güvenlik Konseyi  kararları,  KKTC’nin yasal bir kuruluş olmadığını ifade eden  en ciddi  kararlardır. 
Gerçek   şu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin anavatanımız Türkiye dışında hiçbir devlet tarafından tanınmaması ciddi bir sorun olmakla beraber KKTC uluslararası hukuka göre tanınma hakkı olan bir devlettir.
Rumlar, 15 Kasım 1983’te KKTC’nin  ilanının ardından BM Güvenlik Konseyi’nden çıkarmayı başarır ve de  18 Kasım 1983 tarih ve 541 sayılı kararla KKTC’nin  tanınmaması ve Kıbrıs Türk Halkının dünyadan koparılması sağlanması yanında  bugüne kadar hiçbir ülkeye  ve hiçbir halka uygulanmayan ambargonun  Kıbrıs Türk Halkına uygulanmasını sağladılar. Rumların hedefi, Kıbrıs Türk Halkının birlik ve beraberliğini bozmak ve kendi aralarında bölünmesinin  ardından sözde  Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘azınlık’  olarak dönmelerini sağlamaktır. 
BM Güvenlik Konseyi KKTC’nin Türkiye ile Büyükelçi teatisinin ardından 13 Mayıs 1984 tarihinde BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile KKTC’ni  ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.  BM Güvenlik Konseyi bu kararıyla  yine KKTC’nin  tanınmamasını istedi.
Yakın tarihte KKTC’nin Barış Gücü’nün varlığına karşı çıkmasının ardından yerel yazılı basınımıza yansıyan haberlere göre BM Güvenlik Konseyi,   Barış Gücü Askerinin  Kıbrıs’taki  görev süresini  30 Ocak 2023 tarihinde aldığı 2674 sayılı kararı ile  bu kez   bir yıl daha uzatarak bir bakıma Rum-Yunan ikilisinin hedeflerine hizmet etmeye devam ediyor.  Gerçek şu ki;  BM Güvenlik Konseyi  bu kararı GKRY’nin onayı ile alırken  Kıbrıs Türk halkını yine hiçe saymıştır.
Keza  BM Güvenlik Konseyi  çeşitli vesilelerle iki bölgeli, iki toplumlu  Federasyon gibi bir siyesi çözüme hala daha destek verirken 28 Haziran 2017’de  Crans Montana’da başlayan 5+BM Konferansını,  7 Temmuz 2017’de Rum-Yunan ikilisinin neden terk ettiğini sorgulamamakta ve şimdilerde de görüşme sürecinin  kaldığı yerden  yeniden başlaması yönünde mesajlar vermektedir.
Peki, BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarih ve 186 sayılı kararı henüz taslak haline iken  Rauf R. Denktaş neden itiraz etmişti?  Rauf R. Denktaş itiraz etmişti, çünkü karar daha  henüz  taslak iken 21 Aralık 1963 Kanlı Noel saldırıları ile 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yıkılmış olmasına karşın  bu karar,  ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’un onayı ile alınmıştı.  Nitekim bu kararın ardından Rauf R. Denktaş çok ağladığını dile getirmişti.
Ne yazık ki şimdilerde Kıbrıs’ta hiçbir görev yapmayan BM Barış Gücü’nün Kıbrıs’taki görev süresi uzatılırken , yine  Günümüzde de Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin  de onayı alınmıştır. Gerçek şu ki dün olduğu gibi bugün de BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs konusu ile ilgili sorunların çözümünde Kıbrıs Türk halkının  egemen siyasi iradesini yok saymaya devam etmektedir.
BM Güvenlik Konseyi  dünden bugüne Kıbrıs sorununun nedenlerini  hiç ama hiç sorgulamadı!.. BM Güvenlik Konseyi Rum-Yunan ikilisinin Crans Montana Konferansını 17 Temmuz 2017’de sabahın erken saatlerinde  terk etmelerini sorguladı da biz mi bilmiyoruz?
Ne yazık ki; BM Güvenlik Konseyi hala daha   iki kesimli, iki toplumlu Federasyon  temelinde  görüşme sürecinin yeniden başlamasını önermekle de   bir bakıma GKRY’ne destek vermeye devam etmektedir.
BM Güvenlik Konseyi aldığı kararlarla, Rum devletine dönüşen  Kıbrıs Cumhuriyetini  hala daha 1960  Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul eder ve de Rum tarafını  Kıbrıs Cumhuriyetinin tek egemeni  olarak sayarken   bir bakıma Rumların Kıbrıs Cumhuriyetini  işgaline de onay vermiş oluyor ve de  Kıbrıs Türk Halkını  “Cemaat Statüsüne” indirgemeyi hedefliyor. Bu durumu ile de BM Güvenlik Konseyi   “Kıbrıs’taki sorunların çözümünde    Eşitlik İlkesini” gözetmeyen bir kuruluştur.
Gelinen noktada BM Güvenlik Konseyi, Kıbrıs Türk Halkının  tarihten gelen haklarını, uluslararası antlaşmalardan gelen haklarını,  1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin  Kuruluş Antlaşmalarında var olan haklarını,  bu anlaşmalarda temel olan egemenlik haklarını, siyasi eşitlik haklarını  görmezden ve bilmezden gelemez ve de gelmemelidir. BM Güvenlik Konseyi   Kıbrıs Türk halkının haklarını neden görmezden ve bilmezden gelmektedir, bunları açıklamak durumundadır. 21 Aralık 1963 Kanlı Noel silahlı saldırıları ile  yıkılan  ve Rum  devletine dönüşen  Kıbrıs Cumhuriyeti, neden hala daha 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti olarak kabul edilmektedir?
Rum-Yunan ikilisi ve de BM Güvenlik Konseyi çok iyi bilmelidir ki; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  resmen tanınma yolunda adımlar atmaktadır.   Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti  egemen statüsü tanınma sürecine girmiştir.  Bu süreci engellemek mümkün değildir.Bu süreci engelleme hedefleri  anavatanımız Türkiye’nin  dünya siyasetinde   var olan  küresel gücü karşısında daima etkisiz  kalmaya mahkumdur.
Sonuç olarak; ne yazık ki 59 yıldan beri BM Güvenlik Konseyi aldığı kararlarla Rumları Kıbrıs Cumhuriyeti’nin hükümranı olarak görmektedir.Ne yazık ki;  BM Güvenlik Konseyinin adaleti budur!..
Ama kabul etseler de etmeseler de 15 Kasım 1983’te ilan edilen bağımsız ve egemen devletimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vardır ve var olmaya devam edecektir. 
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sen Çok Yaşa..