BM VE KKTC

Abone Ol

BM’nin KKTC’nin bağımsız, egemen devlet olarak tanınmasına bir karar üreterek engel koyduğu doğru. Ancak bu kararın bozulamayacağını ve KKTC’nin hiçbir zaman tanınmayacağını düşünmek yanlış. Kosova örneği ortada. Kosova tanınmamış devlet olarak yaşamını sürdürürken, ani bir kararla BM’ye resmen tanınmak için başvurmuş ve sonunda tanınmıştır. Merhum I’inci Cumhurbaşkanı R.R. Denktaş’ın istemi üzerine üç Uluslararası Hukuk Uzmanı KKTC’nin durumunu incelemiş ve KKTC’nin tanınma hakkına sahip olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak, yıllardır devam eden “Kıbrıs Sorunu” müzakereleri KKTC’nin tanınmasına en büyük engel olarak kalmış ve halâ bu engel ortada durmaktadır. Bugün halâ, BM “Kıbrıs Sorunu”nun müzakereler yoluyla çözümlenebileceği konusunda ısrarlıdır. Yani BM, Rumların çok istediği “birleşik federal Kıbrıs” çözümünün gerçekleşebileceğine inanmaktadır. Bu durumda KKTC’nin resmen tanınması BM’nin koyduğu engellerle gündeme  gelememiştir.

Şimdi, BM’nin daha etkin müdahalesi, müzakereler yoluyla “birleşik federal Kıbrıs” çözümünün gerçekleşmesi ve Rumların istekleri doğrultusunda gündeme getirilmesi  söz konusudur. Müzakerelerin tekrar başlaması ve havanda su dövercesine devam etmesi KKTC’nin tanınmasına çok büyük bir engel olarak ortada durmaktadır. BM ve dünya, “Her iki taraf da federal çözüm istiyor. KKTC tanınma istememiştir, Rumlarla birleşerek federal çözüm istemektedir. Yani  birleşik  federal Kıbrıs çözümü her iki tarafa da uygundur.” düşüncesi ve politikası ile hareket etmektedir.

Demek oluyor ki KKTC politikasını değiştirip “Rumlarla ortak birleşik bir Kıbrıs mümkün değil. Rumlar ‘biz çoğunluk Türkler ise azınlık’ politikası ile birleşik federal bir Kıbrıs’ta ipleri elinde tutup, Kıbrıs Türk halkının devletinden vazgeçip “ kurucu devlet” içinde yaşayan bir azınlık olarak kalmasını istemektedir. Biz KKTC devleti ve halkı olarak bunu kabul edemeyiz. Bu durumda, KKTC devleti, egemenlik haklarını kullanarak tanınma istemektedir...” dediği anda tanınma yolu açılacaktır. Bunun başka yolu yoktur. Tabii ki tanınma politikası uygulanırken, Türkiye’nin büyük desteğine ihtiyaç vardır. Türkiye’nin KKTC’yi 1983’de resmen tanımasından sonra tanınma yolu açılmıştır. Uluslararası Hukuk çerçevesi içinde diğer devletlerin de Türkiye’yi örnek alarak KKTC’yi tanımaları gayet doğal karşılanacaktır. Uluslararası Hukukta bunun madde madde izahı vardır. 

Herşey, KKTC’nin Türkiye’nin büyük desteği ile tanınma politikasını uygulamasına bağlıdır. Tanınma yoluna girilmediği takdirde, Rumlar “birleşik federal Kıbrıs” çözümünü gerçekleştirmek için müzakerelerin devamı için büyük çaba harcamaya devam edecek ve KKTC’nin tanınması müzakereler devam ettikçe hep rafa kaldırılacaktır. Unutulmamalı ki Rumların en büyük hedefi 34 yıllık bağımsız, egemen KKTC devletini ortadan kaldırmak ve “birleşik federal Kıbrıs” çözümünü gerçekleştirmektir. Eğer  tanınmamış ve sadece Türkiye tarafından tanınmış KKTC devleti, hükümeti, Meclisi, halkı ortak bir karar verip tanınma isterse, buna BM dahil tüm dünya saygı duyacaktır. Egemenlik haklarını kullanarak tanınma isteyen bir devletin uluslararası toplum tarafından tanınmaması söz konusu olamaz. Bu gerçekleri bir an önce görmek ve tanınma yoluna girmek gerekir...