“Sen kim oluyorsun da koca BMye tavsiyede bulunuyorsun.” gibi sözler sarfedebilecek kişiler olabilir. Onlara aldırmayın. ‘Kıbrıs Sorununu ve özellikle BMnin bugüne kadar çözüme yönelik ‘iyi niyet girişimlerini, politikalarını, önerilerini, kararlarını çok iyi bilen gazetecilerden biri olarak bende görüşlerime bu sütunlarda yer vereceğim.
İlk olarak BM kararlarının çoğu zaman uygulanamadığını, KKTCnin tanınmasına engel olabilecek BM kararının Uluslararası Hukuk ile nasıl çatıştığını, KKTCnin tanınmasını engelleyen bu kararın Uluslararası Hukuk altında hiçbir geçerliliği olamayacağını, 28 yıllık bağımsız, egemen KKTC devletinin Uluslararası Hukuk altında tanınma hakkına sahip olduğunu ve Uluslararası Hukukun BMnin üzerinde olduğunu da açık ve net bir biçimde vurgulayalım.
Cumhurbaşkanı Eroğlu BM Genel Sekreteri Ban Ki Moonun yoğunlaştırılmış müzakere ve al-ver süreci talep ettiğini açıklamış. Bu arada Sn. Cumhurbaşkanı sözlerine şöyle devam etmiş: “ Müzakerelerden bir sonuç alınıp alınmayacağını taraflardan önce değerlendirmesi gereken BM Genel-Sekreteridir. BM Genel-Sekreteri ya müzakerelerin devamında fayda görüyoruz diyecek, ya da müzakerelerin devamından ve bugüne kadar olan seyrinden bir anlaşma olmayacağını anlıyoruz diyecek ve kendi pozisyonunu ortaya koyacak.” İyi, güzel. Sn. Cumhurbaşkanı topu BM Genel-Sekreterinin sahasına attı. İnşallah birgün Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve KKTC “Görüşmeler bitmiştir. KKTC ayrı devlet olarak yoluna devam edcektir.” diyebilir.
Kuşkusuz Sn. Eroğlunun açıklaması herşeyi anlatıyor. BMnin bu açıklamayı iyice değerlendirmesi gerekir. Diplomatik lisanda “yoğunlaştırılmış müzakere” oldukça yeni sayılabilir. Peki nedir bunun anlamı? Daha yoğun, hergün görüşme, yoğun bir çalışma ile görüşmeleri sonuca götürme stratejisidir bunun anlamı bence. Bunun içine bir de “Al-ver süreci”ni kattınız mı iş o zaman daha da yoğunlaşır ve sonuca gitme olasılığı artar güya...
Güya diyorum çünkü birbirleriyle birleşmek istemeyen, barış içinde yanyana yaşamasını öğrenen iki halkı, iki devleti zorla birleştirmeye kalkışmanın hiç bir anlamı yoktur. Böyle bir girişimin, ne kadar iyi niyetli isterse olsun, başarısızlıkla sonuçlanacağı şimdiden açıkca ortadadır.
BMye en önemli tavsiye şu : BM, Rumların Türk tarafında ve Türklerin Rum tarafında bıraktıkları mallara karşılık nasıl ve ne şekilde tazminat ödeneceğine ilişkin bir yol arayıp bulmalıdır. BMnin “Kıbrıs Sorunu”nun en önemli sorunu olan bu sorunu çözmesi ile “Kıbrıs Sorunu” çözümlenecektir. İkinci tavsiye: 28 yıllık bağımsız, egemen KKTC devletinin tanınmasını engelleyen BM kararı ortadan kalkmalıdır. “Al-ver sürecinde” ilk alacağımız bu olmalıdır.. Bunlar olmayacaksa üçüncü tavsiye gelir gündeme: BMnin taraflar arasındaki görüşmelerin resmen sonlandırılmasını tavsiye etmesi en akıllıca karar olur kanımca.