Bu hunharca cinayeti “devlet” işledi…

Abone Ol

Bu “haber” size kadar ulaşabildi mi?
Yoksa “çok sıradan” olduğu için, medyamızın bir bölümü bu olayı “normalleştirdiği” için, gündemden çarçabuk düşürdüğü için, hiçbir “perde gerisi” bilgiyi sunmadığı için, insan yaşamına hassasiyet göstermediği için haberi kaçırdınız mı?
Bakın; İngiliz gazeteleri, Daily Mail’den Mirror’a kadar, The Sun’dan GB News’a kadar hepsi bizim güzide turizm cenneti İskele’de bir gencin hunharca öldürülüşünü yazıyor…
Bu ülkede, geçtiğimiz Perşembe akşamı, saat 03.00 sularında 29 yaşında, ikinci çocuğu henüz 6 haftalık olan bir genç öldürüldü…
Acımasızca, hunharca…
Eğlence mekânının özel güvenlik görevlisinin yumruğuyla…
Yere serildikten sonra, başına yediği tekmelerle…
Kavgaya karışanların hepsi, bu ülkenin genç evlatları…
Kavgaya tutuşanların gözünü şiddet karartmış… Kimisinin ise alkol…
Sosyal medyada dolaşan olayın videoları “dehşet” verici sahneler içeriyor…
Yerde can çekişen gence yaklaşan güvenlikçi “Ölmedin mi lan” diye bağırıyor…
Olayın ardından cenazede, mahkeme önünde yüzlerce kişi büyük bir “infial” içinde…   
Başta bölge halkı hep bunu konuşuyor…
Ancak “medya” es geçiyor, “devlet” ise görmezden geliyor…
Merak ediyorum…
Böylesi bir “vahşet” yaşandığında, ülkesini seven bir yurttaş ne yapmalı?
Ülkeyi yönettiğini sananlar gibi mi davranmalı?
Bay Tatar gibi mesela…
Karpaz’ın ve İskele’nin gün batımının fotoğrafını çekerken, aynı bölgede maç seyrederken, molohiya ayıklarken cinayet haberiyle keyfimi bozamam mı demeli?
Hiç mi yüreği sızlamamalı?
Turizm Bakanı gibi mi yapmalı yoksa?
Bir turizm beldesinde hunharca işlenen bir cinayetin ülke turizmi ile hiç bağlantısını kurmadan, gıkını çıkarmamalı mı?
İçişleri Bakanı gibi mi yapmalı?
Gider miyim kalır mıyım telaşı içinde bir öldürme olayını “iç güvenlik” sorunu olarak görme yeteneğinden yoksun bir biçimde uzaktan mı bakmalı?
Ne yapmalı gerçekten?
Bu “toplu travma” görüntümüzü nasıl okumalı?
Bu genel “tepkisizlik” bu “hassasiyet” kaybı, bu insan yaşamını hiçe sayan anlayış bizim tavrımız olamaz…
Çağdaş bir halkın, çağdaş bir toplumun “utancı”nı, iliklerimize kadar duyumsamıyorsak, böyle bir cinayeti de içselleştireceksek, vay halimize…
İşte o zaman modern bir “toplum” olmaktan süratle çıkacak, niteliksiz bir kuru kalabalığa dönüşeceğiz…
Gidişat ne yazıktır ki onu gösteriyor…
Bu vahşi cinayetin “halk” katında oluşturduğu tepkinin sessizliği, elbette bizi yönettiğini sananların “paçayı kurtardıkları” anlamına gelmez… 
Bizi çağdaş bir “toplum” formatından uzaklaştıranlar, yaşadıklarımızın baş sorumlusudur…
Kendine külliye yaptıran siyasetçiden, adına sözümona “bakan” denilen emir kuluna, görevini yapmayan polisin başındaki yöneticilere kadar…
Parlamentoda “özel güvenlik” yasası geçirip, onu takip etmeyen, bu alanda sahada yaşanan rezillikleri görmezden gelen, görevi olduğu halde denetlemeyen her bir “makam” bu cinayetten sorumludur…
Topunuz birden, hepiniz suçlusunuz…
Hele hele medyamız…
Birkaç haber sitesi hariç, büyük bölümünde ciddi bir “kayırma” sırıtıyor…
BRT de öyle…
Haberi izlerken, cinayeti bir trafik kazası gibi sunuyor…
Mekânın adı yok, sanki birkaç genç binanın önünden geçiyordu da, kavgaya tutuşup birbirlerine saldırdılar…
Güvenlik görevlisinden ise hiç söz etmiyor BRT…
Oysa; bu olayda, “eğlence mekânı”nın çok büyük sorumluluğu var…
Güvenlik görevlisi çalıştıran, olayda kendi personeli methaldar olan bir işletme, nasıl olur da polis soruşturmasından “muaf” tutulur?
Nasıl olur da anında kapatılmaz?
Nasıl olur da geçmişte, benzeri olaylarda yapıldığı gibi yapılmaz?
Medya ve siyasetin bu olayda “etkili” biçimde görev yapmadığı, birilerini “koruyup kolladığı” gözle görülmektedir…
Yıllardan beridir “güvenlik görevlisi” uygulaması, bu ülkede birçok olayda baş ağrısı yaratmaktadır…
Kanunsuz biçimde bıçak taşıyan, görev sırasında müşteriyi bıçaklayan güvenlikçiler mi istersiniz…
Disko kapısında, bar kapısında sivri uçlu bıçakla adam bıçaklayan, güvenlikçiler mi?
Yoksa sabıkalı olduğu halde çalıştırılan güvenlikçiler mi?
Hepsi de bu ülkede var ve polis bültenleri bunların “vukuat”larıyla dopdolu…
Peki “devlet” ne yaptı bunu önlemek için?
1 Temmuz 2017 yılından beridir yürürlükte olan bir “Özel Güvenlik Hizmetleri Yasası” yaptı…
Özel güvenlik görevlilerine polis eğitim verecekti…
Eğitimlerde başarılı olanlara “belge” verilecekti…
Bunların “sınırlı” yetkiyle suç işleyenleri alıkoyma ve polise teslim etme görevleri olacaktı…
Her 6 ayda bir evrak denetimi, her yılda bir kez sahada fiziki denetim yapılacaktı…
Hatta; bu özel güvenlik uygulamalarında kişilerin uğraması olası zararlarının karşılanması için “mali sorumluluk sigortası” kurulacaktı…
Aradan tam 5 yıl geçti…
Bu giden canın 2 yavrusu ortada kaldı… Sigorta nerede? Bu kalın pazulu genç korumalara eğitim verildi mi? Sertifikaları var mı? İşletmeler buna zorlandı mı?
Bu konuda Meclis’teki herkes sorumludur. Bakalım, muhalefet soruşturma açılmasını talep edecek mi?