Ceberrutlukla nereye kadar?

Abone Ol

El-Sen, dün üçüncü kez Meclis önündeydi…
Muhalif siyasi partilerin ve sendikaların desteklediği eylem sırasında, polislerin önünde etten duvar ördüğü Meclis’in kapısı kırıldı…
UBP-DP-YDP koalisyonu, ısrar ve inatla “Kamu İhale Yasası”nı değiştirmek istiyor…
Acelesi var…
Meclis’te “ivedilik” kararı olmaksızın, hukuk çiğnenerek bu tasarı görüşülüyor ve hiçbir “itiraz”a kulak verilmiyor…
Çalışma yaşamı, demokratik sendikal haklar “grev yasakları” ile fiilen ortadan kaldırılıyor…
Karpaz’da birileri “Meclis önünde şarlatanlıklar görüyorum” diye Kıbrıslı Türkleri oradaki “toplum”a şikayet ediyor…
Koalisyon hükümeti, El-Sen’in süresiz grevini yasakladı önce…
Arkasından dün de Ercan’daki hava trafik çalışanlarının grevine yasak koydu…
Öyle anlaşılıyor ki, AKP ve yandaşları, burada UBP-DP-YDP koalisyonunun “eli ile” elektrik üzerindeki “egemenliklerini” perçinlemek istemektedir…
Bu yüzden de bu yasa ile Bakanlar Kurulu, “ihalesiz” işler yapmak, AKSA ile anlaşıp yeni sözleşme imzalamak gibi “yetkiler” talep etmektedir…
Oysa AKSA ile CTP’li yönetimin 2009’da imzaladığı ve o zamanlarda kimsenin “gık”ını çıkarmadığı sözleşmenin bitimine daha bir yıl var. Üstelik bu hükümet isterse, aynı koşullarla bu sözleşmenin 3 yıl daha yürürlükte kalması mümkün…
Peki ne bu acele?
Niye illa ki AKSA?
Tabiidir ki burası, normal bir “devlet” olsa, yapılacak olan bellidir…
Sözleşme süresi bitince, yeniden ihaleye çıkılır, AKSA ya da bir başkası, kim en uygun fiyatı verirse, onunla yola devam edilir…
Fakat koalisyon hükümeti buna yanaşmıyor… “Bize yetki verin, oturup AKSA ile bu işi bitirelim” diyor…
Hatta kurnaz bir “tüccar” gibi pazarlıklara kalkışıyor…
Akıllarında olan şu: Yaz aylarında elektrik enerjisi ihtiyacı artacak. Şimdiden AKSA’ya diyecekler ki “birkaç santral daha kur, daha çok üret, bizi elektriksiz bırakma…”
Kısacası; herşey AKSA için…
AKSA zaten, KIBTEK’ten daha fazla üretim yapıyor. “Alım garantisi” yüzünden tıkır tıkır para kazanıyor. Parası ödenmeyince, Ankara devreye giriyor, faizleri ile birlikte parasını tahsil ediyor…
Bu “ballı börekli” düzen, elbette Ankara’dakilerin “ihsanı” sayesinde oluyor…
Bu yüzden de 14 Mayıs gelmeden, birileri bu tekere taş koymadan, bu yasayı geçirip tıpkı 2009’larda CTP ile yaptıkları gibi, uzun süreli “ayrıcalıklarını” sürdürmek istiyorlar…
Adamlar, çok önceden hazırlıklarını yaptılar. Medya bile satın aldılar…
Peki ama, geldiğimiz noktada, AKSA’yı “tek hedef” olarak göstermek doğru mu? “Aksa Defol” diye pankart açmak doğru mu?
AKSA’yı “yeşil mum”la buraya biz çağırmadık mı?
Sağcısı, solcusu, sendikacısı hepimiz; gelinen aşamada “suçlu” değil miyiz?
Bugün AKSA gitse, ANASA GELECEK… KAKSA gelecek, KÖKSA gelecek, TÜRKSA gelecek…
Kendi öz sermayemizle, hatta “İnkişaf Sandığımızla” hatta, kooperatif bankamızın gücü ile bir “halka açık şirket” gibi organize olabildik mi?
Neden bu toplumun siyaset kurumu; solcusu ve sağcısıyla, elektrik konusunda kalıcı bir “çözüm” üretemiyor?
Neden bizim insanımız, bunca pahalı elektrik kullanıyor? Neden kesintiler yüzünden ciddi mağduriyetler yaşanıyor?
Öte yandan da, neden KIBTEK’in “monopol” oluşturmasına göz yumuyoruz?
AB kuralları gereği biliyoruz ki, bu alanda hem devlet hem de özel sektör var olacak…
O halde, neden KIBTEK, özelden “alım garantili” elektrik satın alıp, gereksiz masraflarını da üstüne yükleyerek kârla bize satsın?
Neden bu alanda daha “serbest piyasa modeli” bir anlayış var olamıyor?
Örneğin KIBTEK, ihtiyacımız olan tüm elektriği üretemediğine göre, neden Kıbrıs’ın kuzeyini bölgelere ayırarak örneğin Mağusa bölgesi için ayrı bir ihaleyle özel bir şirketle anlaşılmıyor?
Neden böylesi bir şirketin o bölgede elektrik satıp, kendisinin parasını toplamasını akıl etmiyoruz?
Neden illa ki KIBTEK’in buna “aracılık” yapmasını, üstelik tüketiciden kâr ve komisyon almasını doğal karşılıyoruz?
KIBTEK tahsilat şirketi mi?
Neden Telsim ve Türksel’de uygulanan modeli uygulamıyoruz?
Neden KIBTEK ayda 400 milyon TL. dolayında para topladığı halde, zamanında ve gerektiği kadar AKSA’ya ödeme yapamıyor?
Bugüne kadar “Aman KIBTEK bizim öz malımız” diyerek onu koruyup kolladık. Ama bu kurumda, tüm elektrik ihtiyacımızı sağlayabilecek bir yapıyı, ne sol ne de sağ hükümetler kurabildi.
Bir özel şirkete ülkenin elektriğinin yarısından fazlasını üretmek “ayrıcalığı” tanımayı, hiçbir “normal” devlet kabul etmez…
Elektriğin “stratejik” kıymetini bilir ve monopol yaratmaz…
Elektrik konusunda koalisyonun “inadı” toplum düzenini hırpalıyor, gerginliği artırıyor, iş yaşamını, demokratik yaşamı zedeliyor…
En akıllıca iş, şeker suya düşmediğine göre, tasarının geri çekilmesidir.