Cenevre konferansı heyecanı başlarken

Abone Ol

9 Ocak 2017’de başlayan Cenevre görüşmelerinin ardından 12 Ocak günü Cenevre Konferansı gerçekleştirilecek.  Cenevre Konferansı’na katılacaklarla ilgili   tartışmalar ve senaryolar  Cenevre görüşmeleri öncesi başladı ve halen devam ediyor.

KKTC Cumhurbaşkanı sayın Akıncı   Cenevre Konferansı’na Kıbrıs Türk ve Rum halkının liderleri yanında 3 garantör ülke katılacak derken Rum lideri Anastasiadis Cenevre Konferansı’nın çoklu olacağını kendisinin hem Kıbrıs Rum halkını ve hem de ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ni temsil edeceğini 3 garantör ülke yanında BM Güvenlik Konseyi üyelerinin   ve de AB’nin davet edildiğini ifade ediyor. Anastasiadis’in  ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ni  temsilen Cenevre Konferansına katılması kesinlikle kabul edilemez. Burada bir art niyet vardır!...

Görünen o ki Rum liderliği  9-10-11 Ocak günleri gerçekleşecek olan Cenevre görüşmelerinde  çözümlenmemiş bazı  konuların Cenevre Konferansına  taşınmasını isteyecek ve garantörler Kıbrıs Türk ve Rum tarafının görüşmelerde   üzerinde anlaşmaya varmaları gereken konuları  dagörüşmek durumunda bırakılacaklardır. İşin doğrusu bu Rum-Yunan ikilisinin  oynamaya çalıştığı oyunun bir parçası olacaktır. 

Konu ile ilgili olarak   “Kıbrıs’ta  Çözüm Mü?  Kalıcı Barış Mı? Başlıklı yazısında E. Büyükelçi sayın Tugay Uluçevik: “Bu aslında  Rum-Yunan  tarafının  tercih ettiği bir durumdur.  Çünkü , Anastasiadis 14 Aralık’ta yaptığı  bir konuşmada  “Yıllardır  Türkiye’nin  müzakere masasına  oturması için   mücadele ediyoruz; bu  şimdi Cenevre’de  yapılacak  çoklu konferansta gerçekleşecektir” demiştir.

Rum liderin  , Rum-Yunan İttifakının  niyetlerine ışık tutan   bu sözleri   Türk tarafı için  uyarıcı olmalıdır. Bu sözler , Rum tarafının  , Kıbrıs sorununun  iç veçhelerine dair  ihtilaflı konuları da  Türkiye ile  müzakere etme   maksatlı isteğinin  ifadesidir.  Bu yola başvurmaları kuvvetli ihtimaldir. Bu ihtimal  tahakkuk ettiği zaman   Yunanistan’ın ve İngiltere’nin  sessiz kalarak   meydanı Türkiye’ye bırakmaları da beklenmedik   bir durum olmaz…

…Kıbrıs Rum tarafının  ve Yunanistan’ın  , öteden beri  Kıbrıs sorununu  “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  Türkiye tarafından işgal ve istila sorunu” şeklinde  tarif  ve takdim edegeldiği ; sorunun   yaratılmasından   Türkiye’yi   sorumlu tuttuğu ; bu sebeplerle çözüm sürecinde  doğal muhataplarının   Kıbrıs Türk tarafı değil,  doğrudan Türkiye olduğu  anlayış ve görüşünde   oldukları da  malumdur.  Rum tarafının bu görüşü , aslında   kendilerini Ada’da egemen   güç  saymalarının  , Kıbrıslı Türkleri de ‘azınlık’  olarak görmelerinin   sebep olduğu mesnetsiz   bir üstünlük duygusunun   ve saplantısının  tezahürüdür. Sayın Erdoğan’ın Başbakan olduğu dönemde 2010 Şubat’ında  yaptığı bir konuşmada  , BM’de karşılaştığı  Hristofyas’ın  “biz ne zaman  baş başa  görüşeceğiz” diye  sorduğunu: kendisinin de “ben sizinle başbaşa görüşmem; sizin muhatabınız sayın Talat’tır” şeklinde verdiğini anlatmıştı.” Kaynak:  www.21yyte.org/trarastirma/kibris/2017/01/088562/kibrista-cozum-mu-kalici-baris-mi

12 Ocak’ta başlayacak  Cenevre Konferansı’nın ucu açık olacağını ifade eden   Rum  Dışişleri Bakanı Kasulidis AB üye ülkelerinin, Birliğin   Cenevre’de en üst  seviyede  temsil edilmesi   yönünde  karar aldığını hatırlattı. Gelişmelere bakılırsa Cenevre Konferansı; “uluslararası  Konferans”a dönüştürülmek isteniyor. Hedefleri anavatanımız Türkiye’yisıkıştırmak olacaktır.  Hedefleri ‘sözde’  Kıbrıs Cumhuriyeti’nin  dolaylı da olsa  Türkiye tarafından  tanınmasını sağlamak ve yıllardan beri hedeflediği oyununu dünya kamuoyu önünde oynamaktır. Anavatanımız Türkiye’nin  bu oyuna kesinlikle  izin vermeyeceğine yürekten inanıyorum…

Cenevre’de liderler arasındaki görüşmeler olumlu sonuçlandırılmadığı taktirde açıkça  görüşmelerin  yeniden   başlamamak üzere sonlandırıldığı ilan  edilmelidir.ilerleyen günlerde  görüşmelerin yeniden başlamasını istemiyoruz.  Artık görüşmelere nokta konulması zamanı gelmiştir.  Türk tarafı olarak  Cenevre’de  noktayı koymalıyız ve   Cenevre’de  müzakerelerin   uzatılması ve gelecek  aylarda devamına izin verilmemelidir.Sonuç alıcı olmadan ucu açık devam edecek  görüşmeler  KKTC’nin  kalkınmasına da engel  bir durum olmaya devam edecektir.…

Emekli Büyükelçi Sayın Tugay Uluçevik  Kıbrıs’ta Çözüm Mü? Kalıcı Barış Mı?  Yazısını  şöyle tamamlıyor:

Cenevre’de  , Anlaşmaya Varılamazsa Kıbrıs Sorununun Doğal Çözümü Gerçekleştirilmelidir…Türkiye ve KKTC Kıbrıs sorununun doğal çözümüne  doğru kararlılıkla yürümelidirler….

Doğal Çözümün temeli 1974 Barış Harekatı’mız ile  atılmıştır.  Bu temel üzerinde Kıbrıs Türk halkının iradesiyle KKTC inşa edilerek  doğal çözüm  pekiştirilmiştir.Cenevre Konferansı’nda   anlaşma ortaya çıkmadığı taktirde   bağımsız ve egemen  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin   Türkiye’ye ilave olarak   Türkiye’nin ve KKTC’nin dostları ve kardeşleri tarafından  da diplomatik   olarak   tanınmasını sağlamak için  diplomasi çarklarının   döndürülmesine başlanılmalıdır. İleride Rum tarafı da  gerçek anlamında   iki devletli bir çözüme  hazır olduğunu ortaya  koyduğu zaman   Rumlarla  bir konfederasyon   kurulmasının  koşulları müzakere edilmelidir.

Kıbrıs Türk halkı Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün  “ Milli bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözünün gösterdiği istikametinde  hareket edilmelidir. KKTC yaşatılmalıdır…Kaynak:  www.21yyte.org/trarastirma/kibris/2017/01/088562/kibrista-cozum-mu-kalici-baris-mi