Cenevre Konferansı; çok eminiz ki Rum-Yunan ikilisinin istekleri doğrultusunda gelişmiş olup birilerinin de bizi yönlendirmesiyle gerçekleşmiştir... Rum-Yunan ikilisi, yıllardan beri ihtilaflı konuları Türkiye ile müzakere etmek istiyordu ve maalesef bunu da başardılar. Rum-Yunan ikilisi öteden beri kendilerini adada egemen bir güç olarak görmekte; Kıbrıs sorunu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türkiye tarafından işgal ve istila sorunudur ve de bu nedenle çözüm sürecinde muhataplarının Kıbrıs Türk tarafı değil, Türkiye olduğunu iddia ediyorlardı ve halen de böyle düşünmeye devam ediyorlar…
KKTC Kurucu Meclis üyesi ve Turizm ve Kültür eski Bakanı sayın İsmail Bozkurt , Kıbrıs müzakerelerinde tablonun olumlu bir sonuç vereceğini göstermediğini ifade ederek , “Tablo ümit verici değil” diyordu. Bozkurt, “Cenevre’de kafalar karışık. Bir taraf kendisini hazır görürken diğer tarafın İsviçre’de bazı şartlar öne sürerek olayı tırmandırma çabası içine girdiği görülüyor. Bir taraf sürekli sakin dururken diğer tarafın tırmandırması söz konusu iken bu iş nasıl olacak? diye soruyordu.
Sayın İsmail Bozkurt : Süreci takip eden birisi olarak Mont Pelerin’deki görüşmelerin çöküşünden sonra Cenevre’de Beşli Konferans tarihinin açıklanmasını “Sanki bir yerlerde bir senaryo var ve bu senaryo uygulanıyor” gibi gördüğünü dile getiriyordu.
Nitekim Cenevre Konferansı öncesi Anastasiadis: yıllardan beridir, Türkiye’nin müzakere masasına oturması için mücadele ediyoruz; bu şimdi Cenevre’de yapılacak çoklu Konferans’ta gerçekleşecektir diyordu. Nitekim Cenevre Konferansına giden yolda , uçakta kendisiyle birlikte seyahat eden gazetecilere Anastasidis: “İstiladan bu yana Kıbrıs Cumhuriyeti’nin , özellikle güvenlik ve askerler gibi özlü konularda muhatabımız ilk kez Türkiye oluyor…. Bu konferansa Kıbrıs Cumhuriyeti’ni temsilen gidiyorum diyordu…” diyordu.
Cenevre Konferansı’ndan Rum-Yunan ikilisi kaçar ve de konferans, başarısızlıkla sonuçlanırken de Anastasiadis: Kıbrıs Türk tarafının geri verilecek toprak ve geri dönecek göçmenlere ilişkin rakamlarla ilk kez masaya harita koyduğuna dikkat çekti. Anastasiadis, ilk kez Kıbrıs sorununda AB’nin varlığında üst düzeyde çok katılımlı bir konferansın düzenlendiğine atıfta bulundu. Türkiye’nin konferans salonunda bile AB ile dahi ters düşmeye tereddüt etmediğini iddia eden ve çok ileri giden Anasatasiadis, Türkiye’nin garantilerin kaldırılması ve işgal birliklerinin ayrılması konusunda ilk kez Kıbrıs Cumhuriyeti ile diyaloğa girdiğini söyledi.
Cenevre Konferansı sonrası Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kocas: “Kıbrıs sorununun özünün derinlerden çıkarak müzakere masasına gelmesinin Kıbrıs Rum ve Yunan diplomasisinin büyük başarısı olduğunu, Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının ilk kez bu konuyu görüşmek zorunda kaldıklarını” iddia ederek “yıllardan sonra ilk kez uluslararası faktörlerin , sorunun çözümünün buna bağlı olduğunu anladıklarını” savundu. Kocas, “Annan Planı döneminde anlaşma hakkında yapılan görüşmede ve 2008-2009 yıllarındaki görüşmelerde toprak, güvenlik ve garantiler konusunun hiç ele alınmadıklarını” dile getiriyordu.
Kıbrıs Rum tarafının “Geçici Kalma Paktı” önerisine de değinen Kocas, “Uluslararası bir örgütün , Türk askerinin sayısını, ne tür silahlar bulundurduğunu kontrol etmesi yönünde öneri sunduklarını” dile getirdi ve “Bu örgütün tutacağı kayıtlara göre askerlerin ve silahların gidişinin kontrolünün yapılabileceğini” vurguladı.
Yine Alithia gazetesi GKRY lideri Anastasiadis’in, adadan son yabancı askerin gitmesi için 29 aylık süre önerisinde bulunduğunu belirtirken, askerin çekilmesinin denetiminin BM ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından yapılmasının önerildiğini öne sürdü.
Yakın geçmişte BM Güvenlik Konseyi’nin kapalı oturumunda üye ülke temsilcilerine müzakerelerdeki son gelişmeler hakkında bilgi veren BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Eide “Kilit sorunların çözümü zor” dedi. Kilit sorunların “Yerleşim ve güvenlik garantileri” olduğunu işaret eden Eide: “Bir toplum Türk askerinin varlığını çözümün parçası olarak görürken , diğeri sorunun bir parçası olarak görüyor” diye konuştu. Eide, “Çok büyük bir fırsat penceresi var . kolay mı? Hayır” ifadesini kullandı.
Eski Bakanlarımızdan sayın İsmail Bozkurt, Cenevre Konferansı öncesi Ocak ayında yapılacağı açıklanan Cenevre Zirvesi’nin Kıbrıs Müzakereleri çerçevesinde son aşama olacağını belirterek bunun ötesinde Federasyon görüşmelerinin de son aşaması olma olasılığının olduğunu söylüyor ve de Cenevre’deki Beşli toplantıdan sonra Federasyon görüşmelerinin bir daha gündeme gelmesinin imkansız olacağını ifade ederek, başka alternatifler düşünmek gerektiğini kaydediyordu… Niçin olmasın?
Görüşme süreci Kıbrıs Türk halkı açısından kötüye gidiyorsa, özgürlük, egemenlik ve eşitlik haklarımız elden gidecek noktasına geldiğine inanıyorsak çok geç kalmadan olası bir siyasi çözümle neler kaybedeceğimizi bir kez daha düşünelim!… 1974 Barış Harekatı ile Kıbrıs’a barış ve çözümün geldiğini, eksik olanın barış anlaşması olduğunu bilelim… Kıbrıs Türk halkını ‘azınlık’ haklarıyla ‘sözde’ Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yama olmamızı isteyen Rum-Yunan ikilisine “Tanısanız da tanımasanız da KKTC vardır ve var olmaya devam edecektir” diyelim ve anavatanımızla işbirliği içerisinde KKTC’nin tanınması için gerekli adımları atalım…