CENEVRE YOLU ISRARLA AÇILMAK İSTENİRKEN

Abone Ol

Müzakere sürecinde bir süreden beri  yaşanan tıkanıklık ve verimsizliğin ardından  süreci kurtarma adına BM Genel Sekreteri Antonio Guterres her iki lideri dün akşam  New York’ta saat 7.00’de akşam yemeğinde  bir araya getirdi!...

KKTC Cumhurbaşkanı  sayın Akıncı “New York’a yapıcı bir  tavırla, süreçteki  tıkanıklığı  aşmak, Cenevre yolunu açmak için gidiyoruz. Üzerimize düşeni yapacağız.  Tavrımız nettir. Ön koşullar Kıbrıs’ta kabul edilmediği gibi, New York’ta  da Cenevre’de de  kabul edilemez” derken, GKRY Başkanı  Anastasiadis’’in “ön şartları”  Rum Ulusal Konseyi’nde tam destek alıyordu. Nitekim,  ‘Rum Ulusal Konseyi’ Toplantısının ardından  açıklama yapan  Rum Hükümet Sözcü Vekili  Viktoras Papadopulos, “Anastasiadis’in önerisi masadadır” dedi ve   Anastasiadis’in önerisinin    Kıbrıs sorununun  çözüm yolunu açacak tek öneri olduğunu savundu…

Mevcut şartlarda “New York görüşmesi”nin  çözüme katkı sağlaması   mümkün değildir…

Her ne pahasına olursa olsun  Rumlarla “Birleşik Federal Kıbrıs” gibi bir siyasi çözümü hedefleyen  ve de “İki lider  bu fırsatı iyi  değerlendirmeli ve sonuç odaklı  bir yaklaşımla   yaratıcılık, cesaret   ve kararlılıkla   Cenevre toplantısının  önünü açmak için   gerekli adımlar atılmalıdır…Hiçbir  tarafın  ortaya çıkan bu  yeni fırsatı  harcamak  ve özellikle  Temmuz ayında  bu ülkede  gereksiz gerginlikler yaşanmasına  yol açmak gibi  bir lüksü ve  hakkı yoktur…Bir an önce federal bir çözüme ulaşılmalıdır ” diyenler vardır .

Öncelikle şunu ortaya koymakta yarar vardır!.. Kıbrıs sorunu ile ilgili görüşme sürecini her vesile ile çıkmaza sürükleyen Rum tarafıdır. Bu ezelden beri bilinen bir gerçektir. Hele Anastasidis’in bunu alışkanlık ettiğini ve de her masadan kalkışında tavizler kopararak döndüğünü bilmeyen mi vardır?

Dolayısı ile aramızda azınlık da  olsa  belirli bir zümrenin  bilinen maksatları nedeniyle  günümüzde her iki lideri ayni kefeye  koyarak ayni oranda  sorumlu göstermek ve de  karşılıklı  suçlamaları bırakıp masaya dönmeleri yönünde çağrılar  yapmaları,  her iki lideri ayni oranda suçlamaları yanlışların en büyüğüdür.

Öncelikle mevcut koşullarda taraflar masaya gelip de neyi görüşecekler ki? Mevcut görüşme süreci içinde ve özellikle son iki yıl içerisinde taviz üzerine tavizler vererek bugünlere gelindi. Kıbrıs sorunu ile ilgi görüşme sürecinde ilerleme olduysa bu  tarafların da itiraf ettikleri gibi Türk tarafının verdiği tavizlerle  gerçekleşmiştir. Şöyle  ki:

AİHM’in, Mart 2010 tarihli Dimopulos kararı olmasına rağmen  Mülkiyette ilk söz hakkının  1974’teki tapu sahibine verilmesiyle birlikte  on binlerce göçmenimizin yıllarca  Mülkiyet Mahkemelerinde   ve de AİHM yollarında ömür tüketmesinin önü açılmıştır. Nüfus oranının 4 Rum’a karşı 1 Türk olarak kabulü olacak iş değildi!..  Olası bir siyasi çözümde AB normların ve de 4 temel özgürlüğün sınırsız kabulü ile 20 Temmuz Barış Harekatının ardından  Viyana’da BM Genel Sekreteri Kurt Waildeim’in huzurunda yapılan  görüşmelerin sonunda 2 Ağustos 1975’te   Glafkos Klerides ve Rauf R. Denktaş’ın  imzaladığı Nüfus Mübadele Anlaşması” ile BM denetiminde ve gözetiminde Kuzey’den Güneye 120 bin Rum ve de Güneyden Kuzeye  65 bin Türkün geçmesiyle  Kuzey’de Türklerin ve Güneyde Rumların  olduğu iki bölgeliliğin  ve de oluşan barış ve huzurun da temelleri  dinamitlenmiş oluyor…

Bu yetmezmiş gibi  Kuzeydeki topraklarına  ve evlerine dönmek isteyecek yaklaşık 80 bin Rum Kuzeye yerleştirilmesi hedefleniyor. Yine 11 Ocak 2017’de Cenevre Zirvesinde verilen ‘harita’ ile de Rumlara verilmesi düşünülen  topraklara 100 bin Rum’un yerleştirilmesi hedeflenmektedir.

Gelinen noktada Rum-Yunan ikilisi garanti anlaşmalarının   iptalini ve Türk askerinin adadan ayrılmasını istemektedir. Anastasiadis, çoğunlukla azınlık eşitlenemez , siyasi eşitlik söz konusu olamaz diyor ve de dönüşümlü başkanlığı da kesinlikle düşünmüyor..

Yine Anastasiadis, Türk tarafının  Güney Kıbrıs’ın ‘sözde’ Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki  (MEB) sondajların  ertelenmesini  koşul olarak ortaya  koyamayacağını  BM Genel Sekreteri  Guterres’e  ileteceğini  söylüyordu.

Bu mevcut şartlarda Cenevre’ye gidilemeyeceği gibi  siyasi bir sonuca da varılamayacağı gün gibi ortadadır..Yıllarca bu vatan toprakları için mücadele veren  Kıbrıs Türk halkı  böylesi bir siyasi çözümü hiç de hak etmemiştir…. Herkes yoluna!…

Kıbrıs Türk halkının hedefi, Rumlarla  Birleşik Federal Kıbrıs gibi bir siyasi  çözümü  gerçekleştirmek değil,  KKTC’nin  anavatanımız Türkiye’den başka  devletler tarafından da  tanınmasını  sağlamak  ve de uluslararası camiadaki yerini alması olmalıdır.