Çerçeveci Guterres’in önüne cillenen top…

Abone Ol

Kadın, dünyalar güzeli... Adam şair ruhlu...

Buluştular...

Kentin “prestiji” için inşaatına izin verilen bir otelin kaçak onüçüncü katında heyecan dorukta...

Adam, sevgilisini bir “vitrin mankeni” gibi dakikalarca dokunmadan seyrediyor...

“Ah sevgilim” diyor...

“Senin bu kırmızı bal dudaklarını öpüp öpüp çerçevelemeli...”

Ama öpmüyor, çerçevelemiyor da...

Sadece seyrediyor sevgilisini ve devam ediyor:

“Sevgilim, senin o harika burnunu öpüp öpüp çerçevelemeli...”

Sevgililer farkında değil ama, aynı kattaki yan odada bu “serenat”ları işiten bir adam var...

Adam, odasından çıkıp, sevgililerin kapısına yaklaşıyor. Kulağını da kapıya dayıyor...

Şair ruhlu aşık, manken bebeği sevgilisine seslenmeye devam ediyor:

“Sevgilim senin o füze gibi göğüslerini öpüp öpüp çerçevelemeli...”

Komşu dayanamıyor, kapıya vurmaya başlıyor...

O andan sonra “olay” şöyle gelişiyor:

“Sevgilim senin o badem yeşili gözlerini öpüp öpüp çerçevelemeli...”

Tak... Tak... Tak... Tak...

“Kim o?”

“Çerçeveci geldi efendim...”

Adam ta Portekiz’den çıkıp gelmiş...

“Çerçeve ustası...”

Bizimkilere, “anlatın bakalım” demiş... “Nedir bu Kıbrıs sorunu?”

Türk’ü, Rum’u, Yunanlı’yı, Türkiyeli’yi teker teker dinlemiş... İngilizlere sormuş, Amerikalılara sormuş, Avrupa Birliği’ne danışmış...

“Delisiniz be amma...” demiş... “Nedir be amma paylaşamadığınız?”...

Kalemi eline almış ve “işin özü”nü altı maddeye sığdırmış...

Adam diyor ki; “Kıbrıs’ta yeni bir güvenlik sistemine ihtiyaç vardır...”

Yalan mı? Hem Türklerin hem de Rumların “güvenlik” içinde yaşamaları, şiddetten korkmamaları esas değil midir?

Bizim “etkin ve fiili”cilerin papara kopardıkları asıl can alıcı “madde” ise; garantilerin sulandırılması meselesi...

“Tüm Kıbrıslıların kendilerini güvende hissedecekleri yeni bir sistem bulun” diyor Guterres...

Elbette, bir Avrupalı için “garantörlük” son derecede “eskimiş” bir “korunma silahı” olarak görülüyor...

Bizdeki “etkin ve fiili”ciler ise bunu anlamıyor tabii...

Tıpkı Rum lider Anastasiades’in ve genelde Rum toplumunun Kıbrıslı Türklerin “güvenlik ihtiyacı”nı anlamadığı gibi...

Bizim fanatikler, varsa da yoksa da “Anavatanın etkin ve fiili garantisi...” diyorlar...

Yani; tek taraflı olarak bir ülke “garantörüm” diyerek bir Avrupa ülkesine müdahale edebilmeli...

Aslında böyle bir “dünya” yok... Bizimkiler “eski dünya”da kalmışlar...

Bu yüzden Portekizli Guterres’in aklı bunu almıyor... Adamcağız “sııfır garanti” demiyor ama “Buna biraz su katalım” diyor...

Eğer Crans Montana’yı iyi incelerseniz; göreceksiniz ki, Türkiye “garantörlük” meselesinde son derecede olumlu ve esnek davrandı... Guterres’in ortaya koyduğu formül Türkiye’nin bu “esnekliğinden” yola çıkılarak hazırlandı…

Yani, Guterres durup dururken Türkiye ve Kıbrıslı Türkler’i incitsin derdinde değil…

Gerçek şu ki; Anastasiades “çözüm” isteseydi, seçimlerde alacağı ELAM oylarını elinin tersi ile itebilseydi, Crans Montana’da garantiler ve güvenlik için Guterres’in önerdiği yeni “mekanizma” kurulabilecekti...

En büyük katkıyı da Türkiye koyacaktı...

İşte bu yüzden “garantiler elden gidiyor” diye papara koparmak, Akıncı’yı Türkiye’ye danışmadan tek başına davranıyormuş gibi göstermek büyük pişkinliktir...

Cumhurbaşkanı Akıncı;kendisine yakışır bir “tavır”la,Kıbrıslı Türklerin lehine ciddi bir çıkış yaptı...

Guterres Belgesi’ni cebine koyup New York’a gitti ve her satırını BM Genel Sekreteri’ne okuyarak “Bunu mu demek istiyorsunuz?” diye sorguladı, teyit aldı ve “Stratejik Çerçeve Anlaşmasını gelin imzalayalım” teklifi ile ortalığı hareketlendirdi...

Akıncı’nın “Kılı kırk yaran” hassasiyetini iyi bilenler bu “tavrın” hiç de Türkiye ile çelişmediğini çok iyi biliyorlar…

Ancak; Anastasiades ve sözcüleri dikkat ederseniz “Olumlu bir adım” demekten öteye bir duruş sergileyemediler...

Nedeni ise çok basittir... “Guterres Çerçevesi” garantiler için “mekanizma” öneriyor ama geriye kalan maddeler Kıbrıslı Türkler için önemli “kazanımlar” içeriyor...

Adam; apaçık biçimde bizim hayal bile edemediğimiz “Başkanlıkta rotasyon”u 2’ye 1 oranı ile birlikte zikrediyor. Toprak, harita, siyasal eşitlik, çözümden sonra adada kalacak asker sayısı, güç paylaşımı ve diğer iç konularda ise “Türk tezleri”ne çok yaklaşıyor...

Yeni düzende; TC’li ve Yunanlı’ların eşit muamelesi, asker sayısında takvimli indirim, Türk haritasını temel alacak görüşmeler öneriyor, hatta Türk ve Yunan Başbakanlarının da devrede olmasını talep ediyor…

Yani “Sıfır garanti” ve “Sıfır asker” demiyor…

Kısacası; Guterres Kıbrıs sorununu anladığını tüm dünyaya gösteriyor ve taraflar arasında ciddi bir “al-ver” dengesi kuruyor...

Kıbrıs sorununun çözümünü isteyenler, “hep bana” diyerek bir yere varamazlar...

Cumhurbaşkanı Akıncı, ciddi bir “liderlik” sergilemiş ve özellikle çözümsüzlüğün yaratacağı yeni tehditleri de (Konfederasyon ve Doğu Akdeniz’de Hidrokarbon gerilimi) dikkate alarak toplumuna yol göstermiştir.

Kıbrıslı Türkler bu girişimin değerini iyi bilmeli, milliyetçilik üstünden politika yapanlara prim vermemelidir...

Guterres “Bana birlikte gelirseniz, birşeyler yaparım” demişti ama Anastasiades’ten bunu beklemek mümkün değil...

Bu yüzden şimdi top Guterres’in önüne cillenmiştir...

Bakalım ne yapacak?