Kişinin sahip olduğu özelliklerinin, kendi benliği ile içinde bulunduğu çevre arasında dengeli bir ilişki kurabilmesi ve bu ilişkiyi sürdürebilmesine uyum denir. Kişilik, sürekli bir uyum çabası sonucunda oluşmaktadır. Her bireyin belli yaş dönemlerini kapsayan gelişim evrelerinde başarmak durumunda olduğu gelişim görevleri vardır. Bunlar da kişiyi doğal olarak zorlamaktadır. Çocuk, gelişim dönemlerinden geçerken gelişiminin doğal gereği olarak yeni sorunlarla karşılaşmaktadır. Çözümlediği her sorun, aştığı her engel, onun ruhsal gücünü artırmaktadır. Çocuk, gelişim evrelerinden geçerken, içinde bulunduğu yakın çevresinin olumsuz etkisi söz konusuysa, tepki olarak çoğunlukla duygusal düzeyde bozukluklar görülebilir. Bu olumsuz tepkilere, uyum ve davranım bozuklukları denmektedir.
Gelişim basamaklarında çocukların karşılaştıkları sorunların birçoğu aslında anne-baba desteği ile çözülecek nitelikteki sorunlardır. Çocuk gerekli desteği bulamaz veya anne-baba tutumunda yanlışlıklar varsa gelişim dönemine özgü sorunlar büyür. Bu durumda olgunluk düzeyi geri kalır ve bir sonraki gelişim dönemine söz konusu sorun aktarılır. Ör; oyun çağındaki bir çocuk yeterince oynayamamış, yeterince arkadaşlık kuramamışsa okul çağında grup oyunlarına katılamayabilir, yaşıtlarıyla yarışamayabilir.
Aileyi sarsan, ailenin düzenini bozan, zorlayıcı dış etkenlerden kaynaklanan bir takım nedenler; ailenin tutumu, çocuğun yapısı ile birleşince çocuğun gelişimini engelleyebilir ve uyumsuzluğa neden olabilir. Hatta kalıcı ruhsal sorunlara yol açabilir.
Çocuğun yapısı, geçirdiği hastalıklar, aile içi etkileşim ve yaşantılar da uyumsuzluklara neden olmaktadır.
Çocukların uyumsuz davranışlara başvurmalarının en temel nedeni aslında ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayacak başka bir yol bilmemelerinden dolayıdır. O zaman çocuklarda gözlemlediğimiz sorunlu davranışlar onların içsel çatışmalarını, karşılanmayan ihtiyaçlarını ortaya koymaktadır diyebiliriz. Son on iki ayda başkalarının temel haklarına ya da yaşına uygun başlıca toplumsal değerlerin ya da kuralların hiçe sayıldığı , yineleyici ve sürekli davranış örüntülerinden insanlara ve hayvanlara saldırganlık, eşyaları kırıp dökme, dolandırıcılık veya hırsızlık, kuralları büyük ölçüde çiğneme gibi davranımlar varsa o zaman davranış bozukluğundan söz edebiliriz. Bu durum hem toplumsal hem de okulla ilgili düşüşlere de yol açacacaktır.
Çocuğun gelişmesi, olgunlaşması için güvenli, sevgi dolu ve anlayışlı bir çevreye ihtiyacı vardır. Sorunların çözülmesi engellerin aşılması ancak bu şekilde mümkün olmaktadır. Sağlıklı bir kişilik gelişimi için çocuğun gereksinimlerinin karşılanması ve ileride de bu gereksinimlerini kendi kendine doyurabilme yetenek ve sorumluluğunun gelişmesine olanak sağlanması gereklidir. Bu durumda yapılacak en değerli şey ailelerin çocuklarına karşı sevgi ile harmanlanan disiplini bir tutum geliştirmeyi öğrenmeleridir. (Devam edecek)
Mutlu çocuklar yetiştirmek dileğiyle,
Sevgiyle kalın…