M.Ö 275 – 195 yılları arasında yaşayan tarihçi Eratostenese göre Kıbrıs, her tarafı ağaçlarla kaplı bir yeşil ada idi.
Yakın geçmişe dek, ülkemizde yıl boyunca akan Değirmenlik, Alsancak ve Lapta gibi başpınarların , bu dönemde yeraltında depolanan sulardan kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Ancak, yıllar boyunca ağaçların kesilmesi sonucu; 1800 yıllarda Alevkayası, Karaman ve Yeşilköy dışındaki ormanlar yok edilmişti. Bitki örtüsünün yok edilmesi ve küresel iklim değişikliğinin etkisi ile, yağışlar da azalmış ve adada kuraklık başlamıştır.
Yağışlardaki azalmaya karşın, 20. Asrın ortalarına kadar, yer altı su kaynaklarımız, ülkemizin içme ve sulama amaçlı ihtiyacını rahatlıkla karşılayabilecek durumda idi.
Ancak 1950li yıllardan sonra,teknolojideki gelişmelere bağlı olarak ülkemizde yeraltı sularından daha çok ve daha kolay yararlanma olanaklarına kavuşulması sonucu,ülke çapında sulu tarımda olağan üstü bir sıçrama ve su tüketiminde çok büyük artış olmuştur.
Yeraltı sularının, yağış miktarı ile beslenen miktarın üzerinde, kontrolsüz bir şekilde ve sorumsuzca tüketilmesi sonucu,adanın ağaçlarla kaplı bulunduğu dönemlerde uzun yıllar(yeraltında) depolanan sular, kısa bir sürede büyük çapta tüketilmiştir.
Böylece,1970li yıllarda artık, ülke çapında yeraltı sularının azalmağa ve tuzlanmağa başladığı gerçeği ile yüzyüze gelinmiştir.
Yeraltı sularının azaldığının anlaşılmasına karşın, yağışlarla sağlanan beslenmenin üzerinde su çekimlerine son verilmemiştir.
Üstelik bir çok pınarın akiferi üzerine artezyen kuyuları açılmak suretiyle, yeraltı su seviyesinin daha aşağılara düşmesine ve böylece,Değirmenlik, Lapta, Alsancak gibi asırlarca akan pınarların kurumasına sebep olunmuştur.
Yaşanan dönemde ise KKTCnin en önemli yeraltı su kaynağı olan Güzelyurt akiferi aşırı çekim nedeniyle tuzlanmış ve büyük çapta azalmıştır.
Bunun yanında temiz içme suyu olarak kullanılan ve bölgede sulu tarım yapılmasına olanak sağlayan Yeşilköy akiferi de hesapsızca çekim sonucu kurutulmuştur.
1974den sonra yeraltı sularının beslenmesi amacı ile, Anavatan tarafından KKTCnin çeşitli yerlerinde 23 gölet ve Güzelyurt derivasyon projesi yapılmıştır .Ancak bunlar da akiferlerdeki açığın kapatılmasında yeterli olamamıştır.
Halen,sadece Beşparmaklardaki akifer, tamamen kurutulmamıştır.Ancak hala daha önlem alınmaması nedeniyle, buradaki sular da tükenme ve kirlenme riski altındadır.
İşte sorumsuzca, bilinçsizce kullanım sonucu yeraltı su kaynakları yok edilen ve tuzlanan ülkemize anavatandan su temini paha biçilmez büyük bir nimettir.
Temin edilen su, sadece KKTC ve burada yaşayan insanlar için değil,adadaki tüm canlılar için de can kurtaran simididir.
Yalnız, modası geçmiş ideolojik saplantıların etkisi altında kalarak suyu biz yöneteceğiz söylemi ile temin edilen suyun başarılı bir şekilde yönetilmesinin engellenmesi ve verimli değerlendirilememesi, hükümeti büyük sorumluluk altında bırakacaktır.
Ülkemizin ve halkımızın uzun vadeli çıkarları bakımından suyun yönetimi; anavatanla işbirliği içinde belirlenecek kriterler çerçevesinde, ihaleye çıkılarak ve yap işlet devret modeli ile uygun koşullara sahip bir kuruluşa yaptırılmasıdır.
Kısaca, kısırtartışmalar yerine, temin edilen suyun en verimli nasıl değerlendirilebileceği üzerine odaklanmalıyız.